Söz&Kalem Dergisi - Ömer Arslan
Duvarların çepeçevre sardığı bir ölüm kampına dönüştürülen Gazze'de, çocuklar ölmeye devam ettiği sürece hiçbir masal tamamlanamayacak, hiçbir çocuk şarkısı melodisini bulamayacak, hiçbir oyunun sonu gelmeyecek, hiçbir top zıplamayacak, hiçbir tebeşir tahtaya yazmayacak.
Çocukluk dünyasına dair hiçbir renk gerçek yüzüyle insanların gözüne görünmeyecek bundan böyle.
Çocuklar eksildikçe, eksilecek herkes ve her şey...
Bir Adam Girdi Şehre Koşarak / Tarık Tufan
O, hiçbir şey bilmediği halde bir şeyler bildiğini sanıyor, oysa ben hiçbir şey bilmemekle bunun bilincindeyim. Bu durumda, hiçbir şey bilmediğimi bildiğim için, az da olsa ondan daha bilgeyim sanırım.
Sokrates’in Savunması / Platon
Şehadet şerbetini içen her bir şehit, dökülen ilk damla kanıyla birlikte, Allah'ın lütuf ve inayetiyle kendi makamını görür, bazıları; "Kâbe'nin Rabbine yemin olsun ki ben kurtuldum" deyiverir.
Şehitler Kervanı / Mehmet Baran
Maalesef yaratılmışları razı etmek furyası, el âlem ne der korkusuyla yaşamaya itiyor. El-Alim ne der düşünülmüyor! ‘Yerin kulağı var deyimini ‘Meleklerin kalemi var.’ sözüyle değiştirsek toplumdan değil de Allah’tan çekinen bir nesil yetiştirmiş oluruz; yani Ebubekirce yaşayan bir nesil…
Ya Nasip / Osman Sungur Yeken
Yalnızlaşmanın , "kendi ayakları üzerinde durmak" olarak kutsallaştırıldığı, kimsenin kimseye ihtiyaç duymadığı, aşkın gündelik bir hobiye dönüştüğü bir dünyada hasrete yer ve zaman kalmıyor. Hasret çekmeyen için vuslat nasıl bir anlam ifade etsin ki?
Lûgat 365 / Kollektif
Ölüm, kişiye göğün çatırdayışını hissettirir, ufka sabitlenip kalan gözler onu anlatır. Ölüm, sılası olmayan gurbet, özlemi pişmanlık. Yaşama mola vaktidir, irade dışı, seçmeksizin, Onca gürültü/debdebe içinde kısa bir sessizlik...
Tevbe kapısı kapanır, nedamet anlamını yitirir ve geriye dönüş çırpınması sükût-u hayal. Sadece kişiye ötesi kalır, korkunç bir belirsizlik ve bir an: Hiç yaşamamak gibi, yaşamaya adanan gerekçelerin kıymetsiz taşları...
Akıbet / Bilal Yararlı
Rabbimizin bizim imanımıza ihtiyacı yok, bizim O'nun dinine ihtiyacımız var…
"Rabbimizin bize olan ikramları saymakla bitmez. Bildiğimiz gibi küçücük tohumlardan, koca koca meyveler çıkmakta. Hangi kuvvet küçücük bir karpuz çekirdeğinden, kocaman bir karpuz çıkartabilir? Bu ne şaşmaz bir ayardır ki, üzüm asması bir kez olsun erik tutmuyor?
Adem’in Kızları / Mustafa Karakaş
İslâm'ın devlet yönetiminden uzaklaştırılması, kanun yapmada kaynak olmaktan çıkarılmasını oldu-bittiye getirenler din ve siyasetin ayrılmazlığı hususunu nazarlardan uzak tutmaya çalışıyorlar.
Oysa İslâm dini, bireysel, toplumsal ve siyasal hükümler ihtiva eder. İslâm dini bir hükümet öngörür ve Müslümanların bu hükümetçe yönetilmelerini zorunlu kılar. İslâm toplumunda en güçlü ve etkin otorite, dinî otoritedir. Mantık ve iknanın aciz kaldığı yerde, dini otoriteye başvurulur. İ'la-yı kelimetullah'ın garantisi budur. Dolayısıyla İslâm dini, gücün kendi elinde olmasını öngörür; buna razı olmayanlar ise onun düşmanıdırlar.
Hilâfetin İlgasının Arka Planı / Mustafa Sabri Efendi
Meselâ, ismini hatırlayamayacağım bir hocayı, inanmazsınız tâ Sarıkamış’tan getirdiler. Bu zat mahkemede şöyle bağırıyordu: ‘’Ben Sarıkamış’lıyım. Menemen’in Türkiye’nin neresinde olduğunu dahi bilmem! Bu hâlde olayla ne ilgim bulunabilir?’’
Bu hocayı tam 7 seneye mahkûm ettiler!
Son Devrin Din Mazlumları / Necip Fazıl Kısakürek
Ancak şunu bilmeli ki insan; yara açtığı eşiyse, kanattığı eşinin kalbiyse kazanmış görünse bile kaybedendir aslında. Çünkü eşlerin birbirlerine karşı kazanacakları zaferleri yoktur, el ele kazanacakları zaferleri vardır.
Ahirzamanda Fıtrat mücadelesi / Yağmur İbiç