Söz&Kalem Dergisi - Hatıra Defteri
Peygamber (sav)’in Bereketi
Giresun Üniversitesinde okuduğum yıllardı…
Birkaç mütedeyyin arkadaşımla öğrenci evi kurmuştuk. Amacımız, etrafımızdaki kötülüklerden korunmak ve İslam davası için hizmetler yapmaktı. Evin yakınlarındaki bir kırtasiyenin sahibiyle muhabbetimiz olmuştu. Biraz zaman geçtikten sonra, Peygamber Efendimiz (sav)’ın hayatını konu alan “Siyer Sınavı” düzenlemeye karar verdik.
Bunun için de kırtasiyeci Tuncer abiden bize yardımcı olması için ricada bulundum. Sağ olsun o da kabul etti. Daha sonra kırtasiye önünde standımızı açıp, hem sınav kaydını yapıyorduk hem de Siyer kitabı hediye ediyorduk. Henüz birkaç gün geçmişti ki sivil polisler bizim orada olmadığımız bir zamanda Tuncer abiye, sanki biz yasadışı ve kötü bir iş yapıyormuşuz gibi onu korkutmaya çalışmışlardı. Daha sonra emniyetten beni aradılar ve biran önce karakola gelip bilgi vermemi istediler.
Ben de emniyete gidip, amacımızın en güzel örneğimiz olan Peygamber efendimiz (sav)’ın hayatının toplum tarafından daha iyi idrak edilsin diye, böyle bir çalışma yaptığımızı söyleyip, onlara yasal izinlerimizi gösterdim. “Hangi hakla gidip insanları korkutuyorsunuz.” dedim.
Sonraki gün çekine çekine kırtasiyeye, Tuncer abinin yanına gittim. Büyük ihtimalle bizim artık burada stant açmamıza izin vermeyeceğinizi düşünüyordum. Kırtasiyeye çekine çekine girdim. Tuncer abi, “dün buraya polislerin geldiğini biliyor musunuz?” diye sordu. “Biliyorum.” Dedim yutkunarak.
Tuncer abi, ‘’dün polisler geldiğinde çok korktum, size karşı bende bir önyargı oluşmuştu. Ama akşamdan sabaha kadar fikirlerim olumlu yönde değişti.” dedi. Gece çok güzel bir rüya gördüğünü, fakat rüyasını anlatmak istemediğini söyledi. “Rüyamdan anladığım kadarıyla siz çok iyi ve salih insanlarsınız, buna kanaat getirdim. Bu yüzden istediğiniz kadar benim kırtasiyemde çalışmalarınızı yapabilirsiniz.” dedi.
Çok şaşırmıştım. Allah’ın apaçık bir yardımına şahit olmuştuk. Bunu görünce, İslam davasına daha sıkı sarıldık ve bu davanın hak dava olduğunu daha iyi idrak ettik.
Muhyettin Alp
Asansör Macerası
Bir gün yurtta asansörde mahsur kaldım. Aniden endişelenmeye başladım, çünkü asansör bir türlü hareket etmiyordu. Üstelik içerisi zifiri karanlıktı. Dışarıya seslendim ama ilk anda kimse karşılık vermedi. Yaklaşık 30 saniye sonra dışarıdan birkaç arkadaşımın sesini duydum. Tabi o esnadaki korkumdan ötürü sesleri gelenlerin arkadaşlarım olduklarını daha sonra anladım. İçlerinde birisi tam asansöre yaklaşarak yüksek sesle şunları söyledi: "Dikkat et, dışarıda bir şeyler oluyor! Çok geç kalmadan çıkmazsan, ölüm gelir! Yapman gereken şeyler çok basit; tövbe ve istiğfar getirip Allah’a sığın ve O’na tevekkül et!". Hani derler ya dizlerimin bağı çözüldü. İşte bu sözü orada yaşadım. Şu ana kadar hiçbir zaman ölümü bu kadar yakın hissetmemiştim. Korkumdan, cebimdeki telefonu çıkarmak bile aklıma geldi. Diz üstü çöküp bildiğim ne kadar ayet ve dua varsa sesli bir şekilde okumaya başladım…
Yaklaşık 1 dakika sonra asansörün ışıkları devreye girdi. Biraz hareket ettikten sonra durdu ve kapıları açıldı. Karşımda hem gülerek hem de biraz acıyarak bana bakan arkadaşlarımı gördüm. Şok halimi atlatmadığım için ayağı kalkmaya mecalim kalmamıştı. Kolumdan tutup kaldırdılar ve ‘’sana hatırlatacağımızı söylemiştik’’ dediler. Biraz sakinleştikten sonra hatırıma geldi. Arkadaşlar ile ölüm ve tövbeyi ele alan bir sohbete katılmıştım. Sohbet esnasında sürekli uykum geliyordu dalıyordum. Arkadaşlarım ne kadar dürttülerse de uyanmadım ve tüm sohbeti uykuda geçirdim. Çıkışta arkadaşlarım bana, ‘bu uykunun intikamını alacağız’’ demişlerdi. Ve iyi ki aldılar. Hayatımdaki en ihlaslı duaları yapmama ve en güzel şekilde ölümü düşünmeme vesile oldular. Var olsun o güzel dostlar..
Ömer Faruk Kaya