Söz&Kalem Dergisi - Müzeyyen Sena Titiz
Şeytanın sağdan soldan, önden ve arkadan yanaşmasına karşı Mü’minûn Suresi 97. Ayet-i Kerime’nin mefhumuna sığınarak...¹
- Dünya çöp hanesinden insanoğluna merhabalar! Dedi kıs kıs sırıtarak iblis.
Sonrasında konuşmasını şöyle sürdürdü: - Yer yüzünü satışa çıkardığınızı varsayalım, hangi sıfatlara binaen albenisini yükseltirdiniz?
- Nefis, haz ve hız üçlüsünden bir kombin yaparak. Diyerek yanıtladı onu narkoz etkisinde olan insan.
- Mülakatı başarıyla geçtin. Bugün, hayal kırıklığı ve her çeşit elem ile dolu hayatının ilk günü. Şerli olsun! Dedi son sözü olarak.
Yeni modern dünya, insana güzellik vaadiyle çirkinlik, esenlik vaadiyle dolandırıcılık, rahatlık vaadiyle de darlık satmaktadır. Herkesin “en” olmak zorunda hissettiği, ancak kimsenin kazanamadığı yalan vaatler enstitüsü burası. Ayet-i Kerime’nin beyanı üzere saniye saniye, salise salise ziyanın aktığı bir asır. Herkesin aynı yere baktığı ancak aynı şeyi görmediği, aynı kitabı okuyup aynı etkiyi hissetmediği bunama zamanı.
Hayaller gerçek dünya ütopyasından çok uzak, azı hariç çoğu insan tüm yatırımını Instagram reelslerinin aynısını yaşamaya yatırıyor. Ciddi bir memnuniyetsizlik ve her tarafı kolaçan eden bir şikayet hali mevcut piyasada. Baktığınızda bireyin yoku yok fakat mutlu değil. Keza, bireyin ailesi onu okutmuş, meslek sahibi yapmış ona dair tüm vazifelerini yerine getirerek tamamlamış, ancak beyefendi veya hanımefendi “neden ben de falan kimse gibi değilim “ diyerek tatmin olmuyor; hissettiği mutsuzluğu etrafına da saçıyor.
- Eskiden insanlar en fazla bir dükkanın önünden geçerken: “Benim bundanım olsaydı ne iyi olurdu” diye söylenirdi. Şimdi ise telefonu eline aldığı her an aynı şeyi geçiriyor içinden. Peki, dünyayı da serseniz önüne alıştığı memnuniyetsizlik tutsaklığından onu azad edebilir misiniz artık ? Diye konuştu kürsüde duran hatip.
Oturup ebeveynlerle muhabbet ettiğimizde hepsinin ortak söylediği söz şudur: “Kim bizi dinleyerek takıyor ki?” Ben bana yeterim, ben en iyi bilirim ve ben, ben , ben hastalığı toplumumuzu ciddi anlamda bozmuş, Allah muhafaza şeytanın kaybettiği imtihanı kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya bırakmıştır. Refahın bu denli çok ama huzurun yok olduğu bir dönemdeyiz. Sanıyorum ki böyle bir dönem, sadece Kuran’da geçen İsrailoğullarının nimet beğenmemiş olmaları dışında bu zamana hastır.
Her görülen görsel, zihinde kodlarını oluşturur; her izlenilen, yaşam için arzu kodu yükler. Her dinlenilen, hislerin tazelemesi için beynine farklı bir kod gönderir. Sonuç olarak her zihnin optik merkezi, kodları okuyup önceden oluşmuş bilinç ile doğru ve yanlış ayıklaması yaparak şıkları cevaplandırıp yaşama aşamasına gönderir. Haliyle her gün televizyon kanallarının birine bir başkasının eklenmesi, cazibe ve zevke girdabına eğilimin artması, iffetsizliğin modern kamuflajlarla alıcı araması, herkesin hayatından şikayetçi olmasını hedefleyen kapitalist düzenin mutluluğun formülünü buldum diyerek insanları izleme, görüntüleme ve beğenme manyağı yaptığı aşikârdır. Peki, bu kadar yanlış kodlamayı yaptırmayı nasıl başarıyorlar?!
- Hasta sandalyesinde oturan adam, psikoloğuna şöyle dedi:
‘’Şu sıralar dünyanın içi bana iğne deliği gibi geliyor; boğuluyorum ve buralardan geçip gitmek istiyorum.’’ - Hiç “İ” Vitamininizi kontrol ettiniz mi efendim? İnsan yaratıldığından beridir tüm hastalıkların temelinde genelde bu vitamin eksikliği yaşar ve biz öncelikle onun takviyesinin gerekliliğini söyleriz, dedi psikolog.
- D vitamini, C, B , A vitamini duydum önceden de ilk kez İ vitamini duydum. Tam olarak nedir bu vitamin?
- İ vitamini eksikliği, İman vitamini eksikliğidir efendim. Tüm hayatınızın esrarengiz şifresini içeren tek vitamin budur. Tez elden peyda ederseniz şifa bulursunuz.
Bu kadar şikayetin olduğu bir kürede mümkün müdür ki küreyi yaratan şikayetlerin sebebini ve çözümünü de yaratmamış olsun. Hâşâ, O (celle celaluhu) tüm şikâyetlerden beridir. Bize, insanoğlunun yaşama potansiyeli olan tüm imtihanlardan haber vermiş, bunun için zemini hazırlayarak nebiler ve kitaplar göndermiş ve size göz ile kulak verdik beyanında bulunarak tabir caizse şöyle demiştir: “Yol için iki şık vardır ya a ya da b diğer üçüncü bir şık söz konusu değildir. Ya siyahı tercih eder karanlığa mahkum olursunuz ya beyazı tercih eder aydınlığın ışığıyla en dar anınızda dahi yolu bulursunuz. Ama ben siyahtan da beyazdan da olmak istemiyorum, gri tercihim derseniz üzgünüm öyle bir menümüz bulunmamaktadır. “
Bugün, dünya çalgısıyla raksediyorsa bir gençlik, kuşkusuz temelinde en önemli ihtiyacı olan İman ihtiyacı karşılanmamıştır. Zira iman, insana manevi bir destek maddi bir esenlik ve psikolojik bir hoşnutluk getirir. En karanlık çağlardan geçen Ashab-ı Güzin nasıl oldu da aydınlığın öncüsü oldu?
Kan, kadın ve karanlık dışında bir şey bilmeyen insanlar nasıl oldu da kalp, kardeşlik, kahramanlık destanları yazabildi? Cevap net ve tektir. İman ile. İşte, bugün ağrıyorsa hayatlarımız; yıpranmışsa benliğimiz, pas ve kir içinde kalmışsa çevremiz İman almıyor, içmiyor ve kullanmıyor oluşumuzdandır.
- Biz ne kadar şanslıyız ya, her istediğimiz şeye tık diyerek bedavaya ulaşabiliyoruz. İyi ki bu zamanda yaşıyorum yoksa asla dayanamazdım. Dedi okul sırasında oturan genç liseli.
- Sen öyle bedavaya san, aklımıza karşılık veriliyor tüm bunlar. Dedi bahçeye bakan sıra arkadaşı.
İman vitamini en çok tefekkür bayilerinde satılır. Tefekkür ettikçe ona ulaşmak kolay olur. Kalbin imanı, gözlerin imanına, gözlerin imanı aklın imanına, aklın imanı da kulakların imanına ve kulakların imanı da bedenin her azasının imanına götürür. Onun için evvela kalbin labirentini aşmak gerekiyor ve bunu da tefekkür bayileri bize sunuyor. İmam Gazalî’nin Hikmetler Kitabı’ndan gönüllerimize hitap eden bir nasihate kulak verelim bu noktada: “Bakışlarını engin dağları, coşkun denizleri, akıp giden nehirleri, çeşit çeşit bitkileri, ağaçları ve her tarafa yayılmış canlılarıyla üzerinde yaşadığın yeryüzüne çevir ve akıl sahipleri için sayısız deliller ve ibretler olan bütün bu varlıklar üzerinde derin derin düşün!”
Tefekkür kapısı aralandıkça insana otomatikman araştırma ve salih amel eğilimi yüklenir. Rahmetiyle bizleri yaratan Rabbimiz, bizi imana hazır bir potansiyelde yaratmış ve yapımızı ona müsait kılmıştır. Ufaktan bir tebessüm etmeyi bile bizim için salih amel olarak yazan; kulu incinmesin diye ona dair yapılan yorumları (gıybet) haram kılan bir yaratıcı kuluna zorluk çıkarmak derdinde olabilir mi hâşâ? O celle celaluhu, kulundan sadece hakiki manada iman ve onu takip eden salih amel istiyor. “Allah, mü’minlerin canlarını ve mallarını, karşılığında kendilerine cennet vermek üzere satın almıştır… Ahdine, Allah’tan daha vefalı kim var?...” ²ayetinde ifade edildiği gibi iman cennet karşılığında yapılan çift taraflı bir ahit ve akittir. Ve iman çift taraflı bir güvencedir.
- Aradığım maneviyat ilacının popüler kültür mahallesinde olduğunu söylediler yardımcı olur musunuz? Diye sordu motorunu durduran adam.
- Aradığını yanlış adreste arıyorsun evlat; oraya giden kayıplara karıştı, gel ben seni iman sokağına bırakayım. Dedi dükkanının önünde çayını yudumlayan ihtiyar adam.
Sözün özü, tüm kötülüklerin anası hayasızlık; hayasızlığın temelinde de imansızlık yatıyor. Sana bahşedilen ruh gibi görüş ve mana anlayışı da nimet cinsindendir. Bunamak ve bunalmak istemiyorsan gayret ve samimiyetin nişanı imana tutun. Bu minvalde sihirli değnek beklemek yerine zamanını hüsrandan ayırtmak için tebliğ, ilmî okuma ve araştırmalar ile geçirmeli imkan dahilinde orucu kalkan bellemelisin. Keza film karakterlerine veyahut fenomen kimselere değil; ashaba, şehitlere ve salih önderlere benzeme gayreti vermelisin. Ve rutin dualarına bunu da ilave etmelisin: “Allah’ım beni asır süresindeki müstesna kullarından eyle.”³
Hastalıkların arttığı bu zamanlarda İ Vitamini eksikliği yaşamamak için lütfen İman takviyesi alınız.
En güzel akıbetin bize ve nesillerimize nasip olması duasıyla⁴...
¹“Ve de ki: Rabbim! Şeytanların gizli kışkırtmalarından sana sığınırım.”
²Tevbe, 111
³“Asra andolsun; gerçekten insan, ziyandadır. Ancak iman edip salih amellerde bulunanlar, birbirlerine hakkı tavsiye edenler ve birbirlerine sabrı tavsiye edenler başka” (Asr: 1-3)
⁴(En güzel) akıbet, takva sahiplerinindir.” (Kasas: 83)