Söz&Kalem Dergisi - Amine Çimen
Bismillahirrahmanirrahim
"Kim i'lay-ı kelimetullah için savaşıyorsa, o Allah yolundadır." (Buhari, Cihad 15) Müslümanları İslam düşmanlarına karşı Allah yolunda savaşa teşvik eden ve Allah'ın razı olduğu yolun O'nun yolunda savaşmak olduğunu bize hatırlatan bu hadisle anlıyoruz ki, yüce Allah’ın nusreti (yardımı) fi sebilillah (Allah Yolunda) olan aziz Müslümanlarladır. Yeryüzünde yaşanan zulmü, adaletsizliği kaldırmak için mücadele sarf eden, Allah'ın kanun ve nizamı hakim olsun diye çabalayan, hakiki bir imanla meydanlarda haykıran bir Müslüman i'la-yi kelimetullah için savaşandır. Allah'ın razı olduğu yoldadır.
Bizler Allah'ın davasını yüceltmek için bu uğurda çaba sarf ederek canımızı, malımızı, evlatlarımızı feda edebilmeliyiz. Yüce Allah'ın davasını yüceltmek ve bunun için çabalamak bizim için bir hayat felsefesi olmalıdır. Şüphesiz ki İslam dinini yeryüzünde hakim kılmak için mücadele etmek, Allah'a iman eden her bir kulun üzerine vazifedir. Çünkü yüce Allah Kur'an-ı Kerim'de Saff suresi 10 ve 11. Ayetlerde şöyle bildirmektedir,
"Ey inananlar! Sizi can yakıcı bu azaptan kurtaracak kazançlı bir yolu size göstereyim mi? Allah'a ve peygamberine inanırsanız, Allah yolunda canlarınızla, mallarınızla cihat ederseniz, bileseniz ki bu sizin için en iyi yoldur."
Rabbimiz bu ayete binaen bize bildiriyor ki, eğer nefisleriniz ve mallarınızla cihad ediyorsanız, bu sizin için en hayırlı ve kurtuluşa götüren yoldur. Bu ayetlerle muhatap olan sahabeler, İslam davasını yüceltmek için çalışmış, savaşmış ve bu mücadelenin sonunda birçoğu en güzel mükafat olan şahadet makamı ile şereflenmiştir. Bunlardan bazıları Halid bin Velid, Musab Bin Umeyr, Muaz Bin Cebel, Sad bin ebi Vakkas, Üsâme Bin Zeyd ve daha nice sahabeler Islam'a hizmet eden, Allah yolunda savaşan sahabelerdendir.
Örneğin Sad Bin ebu Vakkas, Islam davası için ilk kan döken seçkin sahabelerden biridir. ebu Vakkasın bu yiğitliği hepimiz için bir örnektir. Çünkü Allah'ın dinini yüceltmek ve İslam'a laf atan İslam düşmanlarına karşı korkusuz olmayı bizlere hatırlatmaktadır.
Halid bin Velid, hiçbir savaşı kaybetmeyen meşhur sahabelerdendir. Lakabı Seyfullah olarak bilinen Halid bin Velid girdiği butün harplerde kahramanca cihad eden bir sahabedir. Mute savaşında sancağı taşıyan Zeyd bin Harise şehid düşünce Cafer Bin ebi Talib alır oda şehid duşünce Abdullah Bin Revaha alır. Abdullah Bin Revaha da şehid edildikten sonra, Halid bin Velid sancağı taşıyıp yiğitçe ve fedakârca Müslümanları zafere taşmıştır. İman ettikten sonra hiçbir cihad hareketinden geri kalmayan ve komutanlık yaptığı her savaşta Allah'ın izniyle galip gelen Hz. Halid bizlere, hiçbir mücadeleden geri durmamayı ve İslam'ı hakim kılacak zaferler için çabalamamız gerektiğinin en güzel örneklerindendir. Kılıcıyla kahramanca savaşan Hz Halid, aynı zamanda mektuplar yazarak insanları İslam'a davet ederdi. Allah'ın dini hakim olsun diye Hz. Halid gibi, hem kılıcınız hem kalemimizle mücadele sahasında durmadan çabalamak bizlerin asli vazifesidir
Hz. Halid, Fars halkına yazdığı mektupta, "Selam hidayete tabi olanların üstüne olsun" diyerek onları İslam'a davet etmiş ve sonrasında "Sizler nasıl içkiyi ve yaşamayı seviyorsanız, bizlerde Allah yolunda şehid olmayı, öldürülmeyi seviyoruz" diyerek hem İslam düşmanlarının gözünü korkutmuş hem de bu uğurda Allah yolunda can vereceklerini korkusuzca beyan ederek, Müslümanların mücadelelerine ne kadar bağlı olduklarını göstermiştir. Allah'ın dini yücelsin diye bu uğurda mücadele ederken, ölmeyi yani şehadeti yaşamaktan daha çok sevmek ve daha çok istemek. işte biz müslümanlara düşen bir mücadele şuurudur.
Günümüzde, kutsal topraklarımız için şehit olan, işkenceye maruz kalan nice din kardeşlerimiz, bir sahabe gibi direnip cesurca savaşıyorlar. Hususen şehit Şeyh Ahmed Yasin'i, şehit Rantisi'yi ve şehit İsmail Heniyye'yi mücadele ettiği bu dava uğruna; evlatlarını, mallarını ve canlarını feda eden mücahitlerimizi unutmamalı ve onların yolunda ilerlemeliyiz.
Zira peygamberden günümüze kadar İslâm davası, mazlum insanların sırtında taşınarak yücelmiştir.
Üstad Bediüzzaman Said-i Kürdi'nin "İman hem nurdur hem kuvvettir. İşte hakiki imamı elde eden adam kâinata meydan okuyabilir." sözüyle inanan bir insanın, imanından kuvvet alıp hiç pes etmeyen bir şuura sahip olduğunu müşahede etmekteyiz. İman, dünyada ahiret hayatının yolunu aydınlatan bir nur olmakla birlikte; müslümanlara zulüm yapanlara, onların dinlerine, canlarına ve mallarına da gereken cevabı bir yumrukla vermeyi gerekli kılmaktadır. Şuan zulüm altında olan Doğu Türkistan, Afganistan, Sudan, Irak ve Filistin'de verilmekte olan haklı mücadeleye tüm dünya Müslümanlarının demir yumruğuyla destek verilmesi gerekmektedir. Kudüs bu halde olup hala direnmeye devam ederken iman ehline düşen vazifenin hatırlatılması bir zorunluluktur. Nasıl ki küfür milleti tektir, islam ümmeti de tek olmalıdır.Bu zulme karşı mücadele eden yiğit kahramanların kısılan sesi olmalıdır. Allah'a olan imanları hakiki olduğu içindir ki mallarını evlerini ve hatta canlarından bir parça olan evlatlarını kaybetmeleri onları bu davadan vazgeçirememiştir. Zahiren zulüm altında olsalar da, aslen nurdadırlar. Allah'ın rahmeti iman sahiplerinin üzerine olsun.
Vesselam.