Söz&Kalem Dergisi - Vuslat Şen
Filistin ve Gazze, İslam coğrafyasının 75 yıldan fazladır kanayan yarası olarak gündemimizdeki yerini korumaya devam ediyor. Gazze’de devam eden katliamlar aralıksız sürüyor. Bizler ise tekrar etmek durumunda kaldığımız o aciz cümleleri kurmaya devam ediyor, vicdanlarımızı rahatlatmak adına ‘elimizden hiçbir şey gelmiyor’ ilkesine sığınıyoruz. Böylesine duygu yüklü günlerden geçtiğimiz bir zaman diliminde başka konulardan bahsetmek doğrusu benim açımdan incitici geliyor. O yüzden her şeye rağmen vicdanlı Müslümanların, Filistin’i, Gazze’yi, Kudüs’ü her dem gündemimizde tutmamız gerekiyor.
Bütün acizliğimize, bütün utancımıza rağmen Gazze’ye dair, bir şeyleri hep hatırda tutmak, bunun için mücadele etmek gerektiğimizin bilincinde olmamız gerekiyor. Hiçbir şey yapamayan bizler için en azından onların acılarını hissetmemize ve insan olmak tarafında durmamıza katkı sunacaktır. Evet, Filistin’e, Gazze’ye ve Batı Şeria’da yaşanan katliamlara sürgünlere üzülüyoruz. Gazze içimizi acıtıyor, yerinden edilmiş insanların görüntülerini görmek insanlığımızdan utandırıyor. Fakat konuya dair bilgi seviyemiz, meselenin tarihi, siyasi, dini yönüne dair birikimimiz ne? Bu soruyu kendimize sormamız gerekir.
Bu girişten sonra sözü fazla uzatmadan yaptığım araştırmada dünyada İsrail ve Filistin meselesine dair en ciddi çalışmalara imza atmış, ilk dikkatimi çekenlerden biri şüphesiz ki, Hıristiyan olup, akabinde Filistin davası ile yakından ilgilenen ve sonradan Müslüman olan Roger Garaudy. Kendi ifadesiyle “Yahudilik saygı duyduğum bir din, Siyonizm ise mücadele ettiğim siyasettir!” diyen yazar, 1983 yılında Fransa da Filistin davasını sahiplenip, kamuoyu önünde konuşmalar yapan ve bu konu ile ilgili 4 önemli kitap çalışması yapmıştır. Tabii bu süreçte İsrail’in Fransa’daki Siyonist lobisi tarafından iflas ettirildi. O günden bugüne kadar da hiçbir yayınevi bu eserleri tekrar basmaya cesaret edemedi.
Garaudy, aradan geçen zaman diliminde kitaplarını kendi adına bastırdı, haksız yere cezaya çarptırıldı, kitapların satışı ABD ve Avrupa’da yasaklandı. Kitapları tam da yaşadığımız günlerde önemini yeniden ortaya koyan bir yaklaşım sunuyor. Buyurun o zaman ilk kitabı olan “İsrail Sorunu, Siyasi Siyonizm” kitabında özellikle İsrail’in kendi halkını inandıracak ve ikna edecek masallara da ihtiyaçlarının olduğunu, İsrail’in ‘çöl masalı, ırk masalı’ ve Kitab-ı Mukaddese dayandırılan masallar ile vaat edilmiş toprak hikâyesini meşrulaştırmaya çalıştıklarını gözler önüne seriyor.
Tarihi Haklar ”Çöl” Masalı
Siyasi Siyonizm, Theodore Herzl’in Yahudi Devleti (1896) hakkındaki kitabından itibaren açık bir şekilde ortaya konulduğu zaman, Filistin’de bir halkın varlığı hiç dikkate alınmamıştır. Filistin halkının varlığından, ne Herzl’in kitabında tek bir kelimeyle söz edilir, ne de dünya Siyonist hareketinin toplantılarında. O halkın yokluğu Siyonizm’in temel ön kabullerinden biridir ve bu ön kabul, daha sonraki bütün katliamların kökenini oluşturur.
Madam Golda Meir 15 Haziran 1969’da Sunday Times gazetesine verdiği demeçte şöyle der: “ Filistinliler yok. Filistin toprakları yok. Filistin’de kendisini bir Filistin halkı olarak gören bir halk varmış da, biz onları kapı dışarı edip ülkelerine el koymuşuz gibi bir durum söz konusu değil. Onlar zaten yoklar.”
Onlar yoksa ve öyleyken direniyorlarsa, bu “yoklar-varlar’’ gibi tutarsız bir anlama sebebiyet veriyor. Tıpkı Amerika kıtasının yerli halkına Amerika’ya göç edenlerin daha önce yaptıkları gibi, bunlar da ya kovulup atılmalı veya katliama tabi tutulmalı. Einstein, (o sıralar Dünya Siyonist Örgütü’nün liderlerinden biri olan) Weizmann’a “Filistin Yahudilere verilirse, Araplar ne olacak? diye sorulduğunda Weizmann şu cevabı verdi: “Hangi Araplar? Sayıları o kadar az ki!’’
İsrail devletinin kurucusu ve ilk eğitim bakanı David Ben Gurion’un dostu Profesör Benzion Dinur, 1954’te dünya Siyonist örgütü tarafından neşredilen Haganah’ın Tarihi’ne yazdığı girişte şöyle der: “Bizim ülkemizde sadece Yahudilere yer var. Biz Araplara ‘Çekin gidin!’ diyeceğiz. Söz dinlemeyip direnirlerse, biz onları zorla itip atacağız.” Yahudi Ajansı’nda eski yerleşim müdürü Jozef Weitz, Haziran 1967 savaşı ertesinde şunu yazar: “Söz aramızda, bu ülkede iki halka yer olmadığı açık ve nettir. Tek çözüm, en azından Arap’ın bulunmayacağı (Ürdün’ün batısında) batı İsrail ile birlikte bir İsrail diyarının olmasıdır. Arapları başka yerlere, komşu ülkelere nakletmekten başka çıkar bir yol da yoktur. “Tarihi haklar” çöl masalı bölümünde Yahudilerin nasıl Theodor Herzl ile başlayan siyasi Siyonizm’e teslim olduğunu gasp ettikleri toprakların kendi haklarıymış gibi nasıl, ütopik bir coğrafya için kan döken terörist bir devlet yarattığını gözler önüne seriyor.
Irk Masalı
Siyonizm’in ikinci tarihi dayanağı olan masal, ırkın devamlılığı ve geri dönüşe sürekli özlem masalıdır. Hayali, uydurma bir soyağacına göre bugün dünyanın bütün Yahudileri, tek bir ırktan gelmedir. Bu ırk, İbrahim Peygamber ve onun önde gelen halefleriyle birlikte, Tanrı’nın emriyle, Kenan’ın “vaat edilmiş” toprağına toplu halde gelmiş, ardından Mısır’a göç etmiş, sonra 13. yüzyıla doğru Musa Peygamber tarafından yönetilen mucizevî çıkış sayesinde, her zaman olduğu gibi Tanrı’sının yardımıyla, kölelikten kurtulmuştur.
Daha sonra Yeşu’nun yönetimi altında “vaat edilen toprağı” fethetmiş, orada yine Tanrı’nın buyruğuyla, yerli halkların kökünü kazımış, nihayet Kral Davut ile birlikte bir imparatorluk kurmuş, sonrasında da yenilmiş ve sürgün edilmiştir. Böylece prensip olarak, her türlü dış katkıdan korunan Yahudilik, baş hahamların vesayeti altında devam edecektir. Yahudi tarihinin bu “resmi” versiyonunda, çağdaş Siyonizm tarafından Eski Ahit’in seçmeci, masalcı ve kabileci okunuşunu analiz ederken göreceğiz ki, bu süslü ve savunmalı efsane, belli bir siyasi emellerin hizmetinde, en büyük paya sahiptir. Bu tarihi anlayış “diaspora”da (yani çeşitli milletler içine dağılmış Yahudilerde) devam etmiştir.
Garaudy, yaşaydı elbette bunların hiç birisine bigâne kalmaz, birkaç esaslı kelam ederdi. Zira Garaudy, pek çok eserinde ikiyüzlü Batı’nın da maskesini çok defa düşürmüş, içinde doğduğu medeniyeti yargılamaktan imtina etmemiştir. Açıkçası Siyonist israil uslanmayacak, ABD Ortadoğu’nun nimetlerinden kolayca vazgeçmeyecektir. Günümüzde yapılan tek taraflı savaş. Gazze de öldürülecek tek çocuk kalmayıncaya kadar devam edecektir. Çünkü Siyonist lobi için çöl masalı dediğimiz topraklarının bütünlüğü ve ırklarının diğer tüm ırklardan üstünlüğünü, dikkate alarak binlerce katliamlar yapmışlardır.
Siyonistler kendilerine bu hakkı Tanrı vermiş gibi, mazlum, mustazaf, savunmasız Müslümanları İslam ülkelerinin liderlerinin gözleri önünde soykırıma, her türlü işkenceye, açlığa, sürgünlere ve katliamlara maruz bırakmışlardır. Susmayalım; Gazze’yi konuşmaktan, anlatmaktan, yazmaktan geri durmayalım! Davamıza sahip çıkalım! Hak Teâlâ’dan temennim; Tüm İslam Liderlerine Roger Garaudy’nin Siyonist lobiye karşı verdiği mücadele ve dik duruşunu nasip eylemesidir.
Selam ve Dua İle.
Kaynakça:
1 Roger Garaudy’nin “ilahi Mesajlar Toprağı Filistin”, “Siyonizm Dosyası”, “İsrail, Mitler ve Terör” “İsrail Sorunu, Siyasi Siyonizm” kitapları, İsrail ve Filistin davasını objektif anlamamız açısından mutlaka okunması gereken ‘ mühim’ ender kitaplardandır.
2 Yazının hazırlanmasında “İsrail Sorunu, Siyasi Siyonizm” Roger Garaudy’nin kitabından’da istifade edilmiştir.