Söz&Kalem Dergisi - Muhammed Cens
İslam, insanı akıl sahibi bir varlık olarak tanımlar. Kur’an, insana sık sık düşünmesini, akletmesini ve sorgulamasını öğütler. “Düşünmez misiniz?”, “Akletmez misiniz?” gibi ifadeler, Müslüman’ı pasif bir inanışa değil; bilinçli ve sorgulayıcı bir duruşa çağırır. Bu bağlamda eleştirel düşünce, yalnızca modern bir kavram değil, İslam’ın özünde var olan bir ilkedir. Müslüman’ın görevi, inancında, sosyal ilişkilerinde ve günlük hayatında duyduğu her şeyi ölçüp tartmak, doğruluğundan emin olmadan kabul etmemektir.
Kur’an’da bu yaklaşımın en net ifadesi Hucurât Sûresi 6. ayette yer alır: “Eğer size bir fasık haber getirirse, onu araştırın. Yoksa bilmeden bir topluluğa kötülük eder de pişman olursunuz.” Bu uyarı, Müslüman’ın bilgiye yaklaşımında temel bir ölçü koyar. Haberin kaynağını bilmeden kabul etmek, hem birey hem de toplum için olumsuz sonuçlar doğurabilir. Ayet, yalnızca doğruluğu araştırmamızı değil; aynı zamanda sözlerimizin ve eylemlerimizin sorumluluğunu taşımamızı da hatırlatır.
Eleştirel Düşüncenin Tanımı ve Önemi
Eleştirel düşünce, şüphecilik demek değildir. Şüphecilik, her şeye güvenmemek ve sürekli kuşku içinde olmak anlamına gelir. Oysa eleştirel düşünce, doğruya ulaşmak için bilinçli ve dikkatli davranmayı ifade eder. Bir Müslüman için bu tavır, hem imanını sağlamlaştırır hem de sosyal hayatında adaleti korur. Yanlış bilgiye dayanarak hareket eden kişi, farkında olmadan iftira edebilir veya bir topluluğun zarar görmesine yol açabilir.
İslam’da eleştirel düşünce, sadece bireysel sorumlulukla sınırlı değildir. Aynı zamanda toplumsal barışın korunmasına da hizmet eder. İnsanlar, duydukları her habere sorgulamadan inanırsa, toplumda gereksiz çatışmalar ve yanlış anlaşılmalar doğar. Bu nedenle Kur’an, Müslüman’ı düşünmeye, araştırmaya ve bilgiyi teyit etmeye çağırır.
Eleştirel Düşüncenin Unsurları
Eleştirel düşünceyi uygulamak için Müslüman’ın üç temel unsura dikkat etmesi gerekir:
• Kaynak Tanıma: Bilgi kimin tarafından aktarılıyor? Kaynak güvenilir mi? Amacı ne?
• Doğrulama: Tek bir kaynağa dayanmak yerine farklı bakış açıları ve kanıtlar incelenmelidir.
• Sonuç Bilinci: Bu bilgi doğru çıkmazsa kimler zarar görecek, toplumsal düzen nasıl etkilenir?
Bu üç unsur, Müslüman’ın sadece haberi değerlendirmesini değil; aynı zamanda sözlerinin ve eylemlerinin sorumluluğunu üstlenmesini sağlar.
Tarihî ve Güncel Perspektif
İslam tarihine baktığımızda, peygamberimiz döneminde bile yanlış bilgi ve dedikoduya karşı ciddi uyarılar olduğunu görürüz. İnsanlar, duydukları söylentilerle toplumu karıştırmak için çaba harcıyordu. Hz. Peygamber (s.a.v.), sahabelerini acele karar vermemeleri konusunda sık sık uyarır ve doğruluğu teyit etmeden herhangi bir hüküm vermemelerini isterdi. Bu tavır, İslam’ın eleştirel düşünceyi hem iman hem toplumsal düzen açısından vazgeçilmez gördüğünü gösterir.
Günümüzde de durum farklı değil. Sosyal medya, haber siteleri ve dijital platformlar üzerinden bilgi hızla yayılıyor. Ancak doğru bilgi ile yanlış bilgi arasındaki ayrım çoğu zaman belirsizleşiyor. Bir Müslüman, gördüğü veya duyduğu bir haberi kaynağını kontrol etmeden paylaşmamalıdır. Aksi hâlde hem kendi güvenilirliğini kaybeder hem de başkalarının haklarına zarar verebilir.
Eleştirel düşünce, yalnızca bireylerin korunmasını sağlamaz; aynı zamanda toplumda adaleti, barışı ve güveni tesis eder. Toplum, yanlış bilgiye dayalı kararlar nedeniyle parçalanabilir veya güven ortamı zedelenebilir. İşte bu yüzden İslam, haberin doğruluğunu araştırmayı ve delile dayalı karar almayı zorunlu kılar.
İman ve Eleştirel Düşünce
İman, körü körüne inanmak değildir; bilinç, akıl ve kalple kavranan bir gerçektir. Eleştirel düşünce, iman ile çelişmez; aksine onu güçlendirir. Müslüman, inanırken delillere ve doğrulanmış bilgilere dayanırsa, kalbinde şüpheye yer kalmaz ve inancı daha sağlam olur.
Hurafelere kapılmak, dine sonradan eklenmiş yanlış anlayışlara inanmak, bilinçsiz imanla mümkündür. İşte eleştirel düşünce, bu tür sapmaları önler. Müslüman, araştırır, sorar, kaynakları değerlendirir ve ancak doğruyu teyit ettikten sonra inanır. Bu yaklaşım, inancı sadece sözde değil, özde ve bilinçte de güçlü kılar.
Günlük Hayatta Eleştirel Düşüncenin Önemi
Eleştirel düşünce sadece dini bilgi için değil, günlük yaşamda da hayati bir öneme sahiptir:
• Sosyal ilişkilerde: Dedikoduya veya söylentiye hemen inanmak, insanlar arasında gereksiz kırgınlık ve çatışmalara yol açabilir.
• Ekonomide: Yatırım veya ticari kararlar, doğrulanmamış bilgilere dayanırsa ciddi kayıplar yaşanabilir.
• Siyasette: Propaganda ve yanlış bilgiler, kitleleri manipüle edebilir; araştırmadan karar vermek toplumsal barışı tehdit eder.
• Medya ve sosyal medya: Paylaşılan her görsel veya yazı doğru olmayabilir; teyit etmeden paylaşmak sorumluluk ihlali sayılır.
Bugünün dünyasında bilgi çok hızlı yayılıyor. Bu nedenle Müslüman’ın her haberi sorgulaması ve doğruluğunu kontrol etmesi, hem bireysel hem de toplumsal açıdan kritik bir erdemdir.
Sözün ve Bilginin Ahlâkî Boyutu
Eleştirel düşünce, yalnızca akıl ve mantıkla ilgili değildir; aynı zamanda ahlâkî bir sorumluluktur. İnsanın ağzından çıkan veya elinden yayılan her bilgi bir tür sorumluluk doğurur. Doğrulanmamış bilgiyi paylaşmak, başkasının şerefini zedeleyebilir veya toplumsal düzeni bozabilir. Bu nedenle İslam, bilgiyi araştırmayı, dilin kullanımına özen göstermeyi ve doğruluğu teyit etmeden hiçbir eylemde bulunmamayı emreder.
Dijital çağda, bir “paylaş” tuşuna basmak bile bir tür şahitliktir. Eğer paylaşılan bilgi yanlışsa, Müslüman istemeden de olsa bir yalana veya haksızlığa ortak olmuş olur. Bu açıdan eleştirel düşünce, ahlâkın ve sorumluluğun bir parçası hâline gelir.
Sonuç
İslam’da eleştirel düşünce, modern bir kavram değil; vahyin özünde bulunan bir ilkedir. Müslüman, her habere inanmak yerine, araştıran, sorgulayan, delile dayanan ve sorumluluk sahibi bir tavır içinde olmalıdır. Bu yaklaşım, insanı pişmanlıktan, toplumu fitneden ve inancı hurafelerden korur.
Eleştirel düşünce, hem bireysel imanı güçlendirir hem de toplumsal güveni tesis eder. Müslüman, bilgiyi araştırmadan kabul eden değil; ölçen, tartan ve hakikati ortaya çıkaran kişidir. İşte bu bilinçli duruş, hem iman hem de toplum açısından İslam’ın bize verdiği en değerli erdemlerden biridir.