İrfan, “İlahi bir feyz olarak eşya ve hadisatı hakikatlerine vakıf olarak bilmek ve onların hakikatini kendinde bulmak’’ şeklinde tanımlayabileceğimiz bir bilme eylemidir. Peki, bu eylem günümüzde bu memur kafalar içinde ne kadar mümkündür? Aynı anda hem modern anlamda bir bilim adamı hem de alemi ve nefsi Kur’an ve Sünnet’te izah edilen şekliyle düşünme ve anlama ne kadar faaliyete geçirilebilir? Hakikat, Müslümanların idrak ve nazarına nasıl yansıyor? İnsanların hayatı anlamlandırma çabalarında karşılaştıkları manaya dair girift problemleri Müslümanlar nasıl izah ediyor? Rasyonalist alışkanlıklarla şekillenmiş kalıp düşüncelerle eğitilmişken İslami idrak ve düsturlar tarafından belirlenmiş bir tefekküre nasıl sahip olabiliriz? Kozmostaki Tek Hakikat kitabında William C. Chittick bu sorulara kendi üslubunca ve köklü argümanlarla cevap verirken bizlere ‘’Kendini bilen Rabbini bilir’’ öğüdünü de hatırlatmakta.
William C. Chittick; İbn-i Arabi ve Mevlâna gibi önemli mutasavvıfların eserlerini İngilizceye çeviren, Tasavvuf ve İslam Felsefesi üzerine düşünen ve çalışmalar yapan bir irfan yolcusu. Eserlerinde genel olarak İslam maneviyatı, tasavvuf ve sevgi üzerine yaptığı teolojik-felsefi çözümlemeler ile beslendiği İslam irfan geleneğine engin katkılarda bulunuyor. Kozmostaki Tek Hakikat’te ise İslam’ın irfan geleneğinin modern dünyada konumlandığı veya daha doğru bir ifadeyle konumlanamadığı yeri ve bugünün dünyasında uygulanabilirliğini tartışıyor. Chittick, kâinat ve nefis ilmi üzerinden İslam Kozmolojisi’ni ortaya koyarken irfan geleneği ve modern bilim dünyası arasındaki ‘bilme’nin şekli ve amacı ile ilgili farkları da belirginleştiriyor.
Kitap, yedi bölümden müteşekkil. Birinci bölümde, irfan geleneğinin tabiatı hakkında kısa bir girizgâh yapıldıktan sonra İslam toplumunda irfan müessesesinin ehemmiyetinin üstünü örten etkenler tarif ediliyor. İkinci bölümde, menkul bilgi ile irfani ilim arasındaki ayrım derinlemesine işleniyor. Üçüncü bölümde, Müslümanca düşünme önündeki engellerin nasıl bertaraf edileceği ve düşüncenin nasıl ıslah edileceğine değiniliyor. Dördüncü bölüm, modern düşüncenin silahı ideolojiyi inceliyor ve irfan talebelerinin ideolojinin büyüsünden nasıl kurtulabileceğine dair önermelerde bulunuyor. Beşinci bölüm, lisanın insan tabiatındaki merkeziliğini, ‘isim’lerin kendilerine içkin tesirlerini ele alıyor. Altıncı bölüm, İslam ve diğer modern anlayışlar arasındaki ‘bilim’e dair derin fikir ayrılıklarını ve irfani ilimlerin İslam ilim geleneğinde oynadığı rolü açıklıyor. Yedinci bölüm ise irfan taliplerinin her türlü bağdan azad olabilmek için eşyaya varlık atfetmenin ötesine, kemal ile açığa çıkmış insan zatına varma yolculuklarına odaklanıyor.
İçinde bulunduğumuz Ramazan ayını idrak etmeye çalışırken orucun da kişinin kemale ermesinde bir merhale olduğunu hatırlamak gerek. Zira tasavvuf ehli, oruç tutmanın manevi bir gıda olduğunu söyler. Ancak asıl olan insanın içindeki ilahi nuru, ilahi gıdayı bulmasıdır. Mevlâna bununla ilgili insanın asıl gıdasının Allah’ın nuru olduğunu şöyle dile getirir. “İnsan, asıl ruhani gıdasını unuttuğu ve beden gıdasına düştüğü için huzursuzdur. Doymak bilmez ihtirası sebebiyle yüzü sararmış, ayakları titremekte, kalbi telaşla çarpmaktadır. Nerede yeryüzü gıdası, nerede sonsuzluğun gıdası?’’ Niyazi Mısri ise “Savm u salat u hacc ile sanma biter zahid işin/ İnsan-ı kâmil olmaya lazım olan irfan imiş’’ derken sadece fiili terbiye ile değil fikri terbiye ve iç arınmayla birlikte kişinin ancak kemale erebileceğinden dem vurmuş.
İrfani idrak; sahte tanrıların tabiatını anlamak, onları bilerek, farkında olarak reddetmek ve tevhidi mana cihetinden anlamak için yoğunlaşmaktır. Körü körüne bir inanış değil, hakikatini kavradığın Zat’a tam bir teslimiyet ile bağlanmak. Allah’ın ne olduğu ve ne olmadığını hakiki anlamda idrak etmek. Allah’ı tanımalı ki sahte tanrılara kulluk etme alışkanlığına düşülmemeli, Batı’nın maddeci ilerleme ideolojisine yetişme pahasına tevhidi bir kenara atıp teksirin rotasına girmemeli.
Tevhid nazarıyla değil teksir çarpıklığıyla şekillenmiş modern dünyanın tanrısı da bu ilerleme ideolojisine ayak uydurmuş bir yenilenme kurbanıdır. Çünkü modernitede kadim diye bir şey yoktur. Yenilenme sürecinin bir parçası olamayan bir şey modernite için bir anlam ifade etmez. Her an yenisi üretilir ve az önce yeni olan şey eskimiş, modası geçmiş olur. Modernitenin tanrıları da bu değişime ayak uydurabilecek şekilde sürekli yenilenen ve her daim zamanın ruhuna uygun profilde varlık kazanmış sahte tanrılardır. Aynı zamanda modern düşünce teklik arz eden bir amaçtan da yoksun durumdadır, yani tek bir tanrısı yoktur. Ki bu kadim ve ezeli olan, hep varolagelmiş Allah’ın da inkarıdır. Hakikatte tevhid, dünyanın nispi gerçekleriyle kayıtlı veya değişken değildir. Tek değişmez hakikat ve gerçekten hakiki olan tek şey Hakk’ın kendisidir.
İnsan tabiatına, kainata, nefsin varması gereken aklaki erdemlere ve biricik Hakikat’e dair doğru bir idrak ve marifet sahibi olmak istiyorsak dogmacılık ve ideolojiye karşı bir eleştiri geliştirmeliyiz. Aksi takdirde taklit bataklığına saplanıp menkul bilgileri mutlak gibi gören dogmacılıktan ve ideolojik çatışmalar dünyasından kurtuluş olmayacaktır. ‘’Hakiki mana dogmalar, doktrinler, teoriler, savlar veya diğer herhangi bir zihni inşa faaliyeti ile asla kavranamaz. Hakiki mana, ancak aklın faaliyetinin ötesine geçerek, aklın ve bütün dünyanın ardındaki ezeli aklın birleyici idrakinin tahakkukuyla ve insan zatını aşkın menşei ile yeniden cem ederek bulunur.’’ Nefsin, bütün sınır ve kayıtlardan azade olarak kendi zatına kemal ile arif olması ancak tevhid zemininde mümkündür.
İnsan tarafından neyin bilinebileceğine/nasıl bilinebileceğine dair bilmenin konusu ve şekli üzerine hiç düşünmeden bilimin metodolojisinden bihaber bilimi ve deneysel olanı kutsallaştırmamız ilmin hakikatine dair bilinci kaybetmiş olduğumuzun en bariz göstergesidir. Materyalist nedensellik, irfani ilmi ‘bilme’ sahasının dışına iter. Din sadece ibadet sahasında emir sahibi olabilir, düşünce sahasına gelince dini usulü bir kenara bırakıp bilimin kodları içinde düşünmeyi dayatır. İslami bakış açısını düşüncede tekrar yakalayabilmek için Müslümanların, düşüncelerini İslami düsturlara ve İslam’ın beslendiği hakikatlere raptetmesi gerekir.
Kitabın adı: Kozmostaki Tek Hakikat
Kitabın yazarı: William C. Chittick
Çevirmen: Ömer Çolakoğlu
Yayın: Sufi Kitap/2010
Sayfa sayısı: 186
Söz&Kalem - Feyzullah Çiftçi