Mustafa Yalçınkaya | Söz&Kalem Dergisi
Kitabın Adı: Adil Bir Akşam
Yazar: Hasan Bozdaş
Yazar Hakkında: Dergimiz okuyucularının Hasan ağabeyi yakinen tanıdığını düşünerek bu ay bu kısma herhangi bir şey yazmamayı düşündük :)
Kitap Hakkında: Söz&Kalem okuyucularının da yâkinen tanıdığı Bozdaş, kitabında on dokuz şiirini bir araya getiriyor. Her ne kadar bir ilk kitap olsa da gerek kapak fotoğrafı gerekse de ismi ile birçok okuru etkisi altına almış görünüyor. Kitaba ismini veren Adil Bir Akşam, herhangi bir şiirin başlığı olmasa da on dokuz şiirin de başını çekebilecek bir yeterliliğe sahip. Belki şairin adalete duyduğu özlemdir bu ismin sebebi belki de bir akşam vakti yazılan şiirlerdir. Bilemiyoruz.
Özet: Şiirlere genel bir göz atacak olursak kimisi bizi bir dönemeçten geçiriyor, kimisi evrelerden oluşuyor kimisi de okuyucuya bir taş olup sesleniyor. Hadis-i Şeriflerden de hatırlayacağımız üzere insanın dünyada iken bir uyku hâlinde olduğu ve öldüğünde uyanacağı ve yine birçok ayet-i kerimede insanların “sakın dünya hayatı sizi aldatmasın” şeklinde uyarıldığı ifade ediliyor. Şair ‘’Beklerken İzafiyet Dersleri’’ adlı şiirinin birinci dönemecinde belki de içinde yaşadığı ve çoğu kişiyi ayakta uyutan dünyaya şöyle sesleniyor: “uyuttum seni dünya/ kıyamet geçti yanından, görmedin.” Sıradanlaşmış şiirselliklerin aksine içinde bulunduğu sisteme kendine has bir şekilde karşı çıkıyor Bozdaş. İkinci dönemeç delilik ve üçüncüsü uyku. İlk dönemeçte dünyayı uyuttuğunu söyleyen şair son dönemeçte ise uyuttuğu dünyayı değiştirebilmek adına bir ölüm uykusu istiyor sanki: “sana baktıkça dünyayı değiştirebilirim gibi geliyor/ yoksa ilk uykusu ölüm olsun ister mi insan.”
Şiirlerinde bazen okuyucusuna “siz” diyerek sesleniyor: “Profilden bakınca ötelediğiniz bir ırktanım.“ Bazen Allah’a karşı seslenişine şahitlik ediyoruz: “Altından bisküvili sütler akan ırmakları/ ve senin çok bağışlayan olduğunu hatırlayınca/ tam o kısmında takılacağız ayetin/ ağlamaktan ileriye gidemeyeceğiz’’ Bazen de seslendiği kişi bir sevgili oluyor, kendi şahsında belki de herkesin içerisinde bir sevgi beslediği maşukuna sesleniyor: “Ellerini yanımda unutmuşsun/ her yere birlikte gidiyoruz/ sonra gereksiz bir şekilde ölüyorsun/ insan ölünce hep cennete gitmez istatistik olur/ ben istersen çiçek olurum/ seni o kadar severim ki tarih olursun.” Şiirlerinde aşka da değinen Bozdaş, ‘’besmele çekiyor ve kendimi cennette hayal ediyorum/ ne istersem geliyor, sana gelince düşüyor çözünürlük” dizesi ile de aşkı bu şekilde aksettiriyor okuruna.
Ve şair içinde bulunmuş olduğu mevcut sistemi sesini değil de sözünü yükselterek, bazen ölmeyi de arzulayarak ama intihara hayır kurumu olmayı da bakmamamızı söyleyerek şu şekilde eleştirmeyi tercih ediyor: “Kimi seveceğimi sistem belirliyor/ kimi beklemem gerektiği talimatlarda yazıyor/ talimatlar nasıl nefes alacağımı bilmiyor/ ben ölmek istiyorum, annem mürüvvetimi görmek istiyor.”
Son olarak Hasan Bozdaş, davasını dile getiriyor. Davasını kırmadan, dökmeden, bir yerleri ya da birilerini incitmeden, sözün en güzelini ama aynı zamanda en etkilisini de söyleyerek dile getiriyor hem de. Bir davası olmalı insanın, bir amacı, hedefi gerçeğini hiçbir zaman göz ardı etmeyen şair, mesleğinin de bir gereği olarak adaletin hiçbir şeye feda edilemeyeceğini düşünüyor. İsmet Özel’in şu dizesini “beni bir ses sahibi kıl/ kefarete hazırım” adeta hayatına geçirdiğini düşündüğümüz kıymetli şairimiz de şöyle sesleniyor okuruna: “dili dönmeyen herkesin yerine yeterince iyi konuştum/çok efendi bulundum.”