Yazar Hakkında
Yazar, 1976 yılında Elazığ/Palu'da doğdu. İlk, orta ve liseyi Elazığ'da okudu. Yükseköğrenimini, 1996-2000 yılları arasında Fırat Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde tamamladı. 2000 yılı ile 2011 yılları arasında beş yıl müdür, yetkili öğretmen altı yıl ise çeşitli liselerde tarih öğretmeni olarak çalıştı. 2011 yılından bu yana Hollanda'da yaşayan yazar, yüksek lisansını “İslami Manevi Rehberlik’’ dalında ‘’Tevrat'ta Tarih Algısı ve Bilinç’’ tezi ile tamamladı. Şu an da Avrupa'da bir üniversitede öğretim görevliliği yapmaktadır.
Kitap Hakkında
Kitap, ön sözle başlayıp Sun Tzu’nun "Başkasını ve kendini bilirsen, yüz kere savaşsan da tehlikeye düşmezsin; başkasını bilmeyip kendini bilirsen bir kazanır bir kaybedersin; ne kendini ne de başkasını bilmezsen, her savaşta tehlikelisin." sözünü ele almış, karşımızdaki tehlikenin nasıl bir şey olduğunu bilip ona göre tedbir almamız doğrultusunda bize ön ayak olmuştur. Buna paralel olarak da tehlikeyi tanımamız için en başta ideolojinin ne olduğunu, onu doğuran sebeplerden ve ona kaynaklık eden doktrinlerden bahsetmektedir. Bilahare ideolojinin din/felsefe/bilim ilişkisinden bahsetmektedir. Ayrıyeten bazı ideoloji akımlarının kısaca tarihlerine, özelliklerine ve neyi savunduklarına değinmektedir. Son olarak da İslam ve ideolojiyi ele alıp ideolojilerle karşı karşıya gelen Müslümanların takınması gerek tavrın nasıl olması gerektiğinden bahsetmektedir.
ÖZET
İdeolojiler beşerî ürünler olup, büyük oranda dini kurtuluş ve dini yaşam anlayışına alternatif olarak çıkmışlardır. Bundandır ki onların çıkışı ile dinlerin inişi arasında kuvvetli bir paralellik bulunur. Bu bağlamda ideolojiler, beşeri toplumsal mühendisliklerdir. Ahiret hariç, bir dinden beklenen her şeyi vermeye de girişmişlerdir ve yeni amentüler sunmuşlardır. Bu açıdan bunlara (kesin olmamakla beraber) din olarak bakabiliriz. Bunlara "dinimsi fikirler" ya da "Seküler dinler" demek ise daha uygun olacaktır.
Maalesef ki günümüzde ki en büyük imtihanların başında ideolojiler gelmektedir. Bize farklı bir şekilde manipüle edilen bu ideolojiler, 19. Yüzyıldan sonra asıl amaçları doğrultusunda ilerlemekteler. Özellikle daha çok gençlerin dikkatini çeken bu ideolojiler hayatımıza iyice yerleşmiş durumda. Peki bu denli hayatımıza sirayet eden ideolojilerden uzak durmamız/kaçmamız mı gerekiyor? Tabi ki de HAYIR! Neredeyse dünyanın her yerinde aktif olan bu ideolojileri başta da dediğimiz gibi çok iyi tanımamız gerekiyor. Elbette ki bir beşerin çıkarttığı dinde hatalar ve noksanlıklar olur. Bu eksikliklere bakıp bir kez daha İslam’ın güzelliğine şükretmeliyiz. Nitekim Hz. Ömer’in de dediği gibi, “Cahiliyeyi bilmeyen, İslam’ı bilemez.’’ Bilgi güç, bilmek moral ve tanımak ise erdemdir. Şu halde ümmet yaşadığı çağı fikren ve aslen bilmek zorundadır. En azından modern toplum şekillendiren bu fikri ideolojik özü, bilmelidir.
İdeolojiler tamamen kötü addedilmezler. Bir gerçektir ki ideolojiler, insanlık tecrübesinin de ürünü olarak hakikatten kırıntılar taşırlar. Müslümanların onların iyi tecrübelerini ve deneyimlerini (İslâmîyet ve însaniyet çerçevesinde) almaları gerektiğine inanmak gerekir. Yoksa onların içine düştüğü yobazlık çukuruna düşmek, Müslümanlar için de mukadderdir.
Bu eserin bütün insanlık için fayda sağlamasını Rabbimden niyaz ediyor ve siz değerli okurlara İslam yolunda hayırlı okumalar diliyorum.
Sena Elçi