Söz&Kalem Dergisi - Abdülhamid Balcı
Mescid-i Aksa’nın Rabbinin şanı pek yücedir…
Bir insan kaleminin mürekkebiyle ve çizgileriyle, Mescid-i Aksa ve Kudüs’ün özgürlüğü noktasında nasıl bir mücadele ortaya koyabilir? Mescid-i Aksa’nın ve Kudüs’ün özgürlük mücadelesi için illa Filistin topraklarında mı olmak lazım veya mesafeler gerçekten önemli midir?
Nasıl oluyor da anlamsız birer noktalar kümesi olan çizgilerden meydana gelen bir karikatür, bir milletin ve bir mücadelenin adeta sembolü olabilir? Normalde bir anlam ifade etmeyen çizgiler, nasıl bir sanatçının elinde derin bir mana ifade eder hale geliyor? Bu çizgilerin ardında nasıl bir yaşanmışlık var ki, bu çizgiler şerefli ve büyük bir mücadelenin sembolü oluyor?
Evet, bu ay bu soruların cevabını bize veren bir şahsiyetten bahsedeceğiz. Adeta Filistin’deki mücadelenin küresel sembolü olan Hanzala’nın çizeri Naci el-Ali’den söz edeceğiz.
Naci el-Ali, Mescid-i Aksa ve Kudüs’ün özgürlüğü mücadelesi noktasında, herkesin yapabilecek bir şeylerinin olduğunu bizlere göstermiştir. Kudüs davası için mücadele etmek için cephe hattında olmasak da, bu şerefli mücadele noktasında hepimizin yapabilecek bir şeyleri olduğunu ve bunun bir bahane olmadığını ifade ediyordu duruşuyla.
Çünkü kendisi bir karikatür sanatçısıydı. Belki eli silah tutmuyordu ama elinde tuttuğu kalemi, Kudüs ve Mescid-i Aksa davası noktasında adeta bir silah gibi kullanmaktaydı. Yaptığı karikatürler sayesinde, -özellikle Hanzala figürü çalışması ile- Filistin’deki haklı ve şerefli direnişin sesini tüm dünyaya duyurmuş, siyonist zulüm ve işgali, bu işgale sessiz kalarak hizmet edenleri ustalıkla eserlerinde işlemiş ve hicvetmiştir.
Nekbe (Büyük Felaket) süreciyle topraklarından edilen milyonlarca Filistinli gibi, henüz 12 yaşlarında olan Naci el-Ali ve ailesi de topraklarından sürülmüşlerdir. Lübnan’ın güneyinde bulunan Ayn el-Hulve mülteci kampında zorlu bir yaşam sürdüren el-Ali, Filistin, Mescid-i Aksa ve Kudüs sevgisini ve bu uğurda mücadele etme azmini yüreğinde büyütmüştür. Kudüs davası noktasında verilen mücadele için illa da Filistin topraklarında olmaya gerek olmadığını, yer ve mekan fark etmeksizin sürekli Mescid-i Aksa ve Kudüs davasına sahip çıkılması gerektiğini bizlere öğretmiştir.
Henüz 12 yaşında Filistin topraklarından sürülen Naci el-Ali için zaman o gün durmuştur. Aslında Filistinli diğer çocukların da durumu Naci el-Ali’den farklı değildir. Belki yaşananları izlemek, yazmak ve okumak bizler için çok kolaydır; fakat yaşananların Filistinli çocukların ruhunda yarattığı tahribat tarifsizdir. Ve belki de bunu hiç anlamayacağız…
İşte böylesi bir iç yangın, Naci el-Ali’nin yüreğinde direniş ateşini yakmıştır. Öyle ki karikatür çizme serüveni, hapishane hücresinde başlamıştır. Terör şebekesi siyonist güçlerce tutuklandığı zaman, hapishane duvarlarını çizimlerle dolduran el-Ali, Lübnan ordusu kendisini tutukladığında da aynı duruşu sergilemiştir. Çünkü Mescid-i Aksa davası için verilecek mücadele belli bir zaman ve mekâna hasredilemez.
Yine müşahede ettiğimiz bir durum vardır ki, çok sıradan ve belki önemsiz duran bir hareket Allah’ın rızasına ve İslam davasına intisap edince çok büyük manalar ifade ediyor. Tıpkı herhangi bir anlam ifade etmeyen çizgilerin, Mescid-i Aksa gibi bir davaya hizmet ettiğinde küresel ölçekte bir değer kazanması ve adeta bir milletin sembolü olması gibi.
İşte bu yüzden her Müslüman, sahip olduğu bilgi birikimini, becerilerini, vakıf olduğu zanaatı ve sanatı Allah’ın davasının hizmetine, Mescid-i Aksa’nın hizmetine sunmalıdır ki bir anlam ifade edebilsin. Nitekim Naci el- Ali’nin yaptığı buydu.
Naci el-Ali yaptığı karikatürler ile Mescid-i Aksa ve Kudüs’ün özgürlüğü mücadelesine verdiği destekten dolayı siyonist terör şebekesinin hedefi haline gelmiş, farklı farklı teklifler ile sesi kısılmaya çalışılmıştır. Filistin’de yaşanan zulmü ve işgali çizgilerinde ifade etmemesi için, çok büyük para tekliflerine muhatap olmasına rağmen davasından taviz vermemiştir. Zaten onu şehadete götüren de bu tavizsiz duruşudur.
Naci el-Ali’nin oğlu Halid el-Ali, babasının vefatının 35’inci yılı münasebetiyle basına verdiği bir demeçte "Fikirlerini para veya başka bir şey için değiştirmedi. Davasına sadıktı. Suikasta uğraması da bunun bir kanıtı. Yaptığı işlerden hoşnut olmayanlar, onu susturamayacaklarını anladı ve bu, suikasta uğramasıyla sonuçlandı." ifadelerini kullanmış ve babasının hayatı boyunca ölüm tehditleri aldığını ifade etmiştir. Naci el-Ali’nin ölümüne neden olan suikasta ilişkin bir soruşturma başlatıldığını ancak davanın hala sonuçlanmadığını vurgulamıştı.
Londra'da yaşamını sürdüren Naci el-Ali’yi şehadete götüren, 22 Temmuz 1987'de çalıştığı gazetenin ofisine giderken uğradığı suikastı, muhtemelen MOSSAD düzenlemişti.
Çünkü babası hakkında bilgi veren Halid el-Ali şu ifadeleri de kullanmıştı, "Babamın davası Filistin'di. Babam, Filistin halkı için herhangi bir olumlu sonuç vermesi düşünülen sözde barış sürecine asla inanmadı. Bunun bizi hiçbir sonuca ulaştırmayacağını çok önceden söyledi. Tüm çizimlerinde çok netti. Ve bu aslında onun için çok büyük problemdi. Bir yandan da bu, insanların onu ve çalışmalarını sevmesinin sebebiydi. Çizimlerinden birinde Filistin için, 'güç yoluyla elden giden şey ancak güç yoluyla geri alınabilir.' demişti. Babam bu konuda çok netti."
40.000'in üzerinde karikatür çizen Naci el-Ali, Hanzala'yı okurlarına Ağustos 1969'da tanıtmıştı. O tarihten beridir Hanzala figürü Filistin’in ve Filistin’deki mücadelenin sembolü olmuştur. Bugün Hanzala figürünü nerede görürsek görelim, zihin dünyamızda Filistin’i ve oradaki mücadeleyi çağrıştırması elbette boşuna değildir.
"Hanzala hiç büyümeyen bir çocuk. Çocuk yaşta Filistin'den ayrıldı. Zaman onun için Filistin'den sınır dışı edildiğinde durdu. Babam Hanzala'nın yalnızca Filistin'e, evine geri döndüğü zaman büyüyeceğini söylerdi. Hanzala fakir bir çocuk. Pek iyi görünümlü değil, ayakları çıplak, kıyafetinde yamalar var, saçları dağınık. Yani sahip olmayı hayal ettiğiniz çocuk değil. Hanzala bir yönüyle babamın vicdanını temsil ediyor. Hiç yalan söylemeyen, sonuçları ne olursa olsun düşündüğünü söyleyen, doğru tarafta olmaya çalışan bir çocuk. Yani Hanzala babam Naci el Ali için bir pusula gibiydi, onu her zaman Filistin'e yönlendiren bir pusula. Pusulalar normalde kuzeyi gösterir, Hanzala'nın pusulası ise daima Filistin'e dönüktür." diyor Halid el-Ali.
Kudüs davası adeta bereketin membaı olmuştur. Kudüs ve Mescid-i Aksa davası içinden nice yüksek şahsiyetler çıkarmıştır. Bilgi, becerileri ve sanatlar Allah’ın davasına hizmet ettiği ölçüde kıymet kazanırlar. Sesi ve etkisi belki yerel düzeyi aşamayacak olan ilim, sanat, siyaset erbabı ne zaman ki İslam davasına intisap etmişler, işte o zaman Hadis-i şerifteki, “Kulumu sevince de (âdeta) ben onun işiten kulağı, gören gözü, tutan eli ve yürüyen ayağı olurum. Benden ne isterse, onu mutlaka veririm, bana sığınırsa, onu korurum.” İfadelerine muhatap olmuşlardır.
Yazıma son verirken, bugün Kudüs ve Mescid-i Aksa davasını; Filistin’deki zulmü çizgileri ile dünyaya duyuran ve Naci el-Ali’lerin tükenmediğini siyonist şebekeye gösteren Rehber TV karikatüristi Mikail Çiftçi’ye Söz ve Kalem adına selam ediyor ve muvaffakiyetler diliyorum.