Söz&Kalem Dergisi - Muhammed Cevher
Medya ve modern dünya, devletlerin elinde bir kukla sahnesi gibidir. İnsanlar, bu sahnede sunulan tatlı yalanlarla kandırılır; tıpkı parlak ambalajlı, ağız sulandıran bir çikolatanın çekimine kapılır gibi. "Manipülatif çikolata" tam da budur: Dışarıdan bakıldığında masum, lezzetli ve davetkâr, ama içindeki gerçekler yenilir yutulur türden değildir. Devletler, kendi çıkarlarını korumak ve güçlerini pekiştirmek için bu çikolatayı ustalıkla kullanır. Medya ise, bu tatlı tuzağı paketleyip halka sunan parlak bir vitrindir.
Mesela, "özgürlük" çikolatasını düşünün. Televizyon ekranlarında, sosyal medya akışlarında, gazete manşetlerinde bu çikolatanın ne kadar harika olduğu anlatılır. Parlak kağıdı ve göz alıcı renkleri sizi çağırır. Bir lokma alıyorsunuz ve o an kendinizi gerçekten özgür hissediyorsunuz. Ancak gerçek şu ki, bu çikolata bir illüzyon. Özgürlük diye yediğiniz şey, devletlerin sizi daha sıkı kontrol altına almak için tasarladığı bir araç. Gözetim kameraları, veri toplama sistemleri ve bitmek bilmeyen propaganda, o tatlı lokmanın içindeki acı dolgudur. Medya, bu gerçeği öyle ustalıkla gizler ki, çikolatayı yemeye devam ederken zincirlerinizi fark etmezsiniz bile. Günümüzde, sosyal medya algoritmaları buna çarpıcı bir örnek: "Kişiselleştirilmiş deneyim" diye sunulan şey, aslında sizi bir veri madenine dönüştürürken, devletler bu bilgileri güvenlik adına toplar.
Tarihten bir başka örnek: 1920’lerde Amerika’da sigara şirketleri, kadınlara "özgürlük" çikolatasını sundu. Lucky Strike gibi markalar, sigarayı kadınların "Özgürlük" sembolü olarak pazarladı, reklamlar yapıldı; sigara içmek, kadınların erkek egemenliğine karşı bir başkaldırısı gibi gösterildi. Medya, bu tatlı yalanı öyle güzel ambalajladı ki, kadınlar sigarayı özgürlük sanıp tüketti. Oysa gerçekte, bu bir manipülasyondu; sigara şirketlerinin kârı artarken, devletler de tüketim çarkını destekledi. Çikolata tatlıydı, ama içindeki bağımlılık ve sömürü acıydı.
Modern dünya, manipülasyonu bir sanat haline getirmiştir. Devletler, ekonomik çıkarlarını sürdürmek için halkı bir tüketim çarkının içine hapseder. "Refah" çikolatası düşünün: En son çıkan Telefona sahip olmak için oluşan kuyruklar, lüks araba sevdası, son moda kıyafetler. Medya, bu çikolatayı öyle güzel süsler ki, tadına bakmadan duramazsınız. Ama o çikolatayı yediğinizde, cebinizdeki paranın vergilere, borçlara ve şirket kârlarına nasıl aktığını fark etmezsiniz. Devletler ve büyük şirketler el ele verir; siz çikolatanın keyfini çıkarırken, onlar sizin emeğinizi ve zamanınızı sessizce toplar. Günümüzden bir örnek: Black Friday namı diğer Kara Cuma çılgınlığı. İndirimlerle süslenen bu çikolata, insanları tüketmeye teşvik ederken, ekonomik sistem devletin ve şirketlerin kasasını doldurur.
Savaş zamanlarında ise manipülatif çikolata başka bir tat alır: "güvenlik". Medya, korkuyu bir sos gibi kullanır ve bu çikolatayı "vatanseverlik" ambalajıyla sunar. Düşmanlar yaratılır, tehditler büyütülür ve halk, bu tatlıyı yiyerek kendini güvende hissetmeye zorlanır. Oysa gerçekte, o çikolata sizi bir savaş makinesinin çarklarına çeker. Askeri harcamalar artar, gençler cepheye gönderilir ve tüm bunlar, devletin gücünü koruma çabasının bir parçasıdır.
Soğuk Savaş döneminde ABD ve Sovyetler Birliği, "komünizm" ya da "kapitalizm" tehdidini abartarak halklarını silahlanma yarışına ikna etti. II. Dünya Savaşı sırasında propaganda posterleri, halkı "vatan için" tüketim ve fedakârlığa teşvik etti. Çikolata tatlıydı, ama burukluğu gerçektir.
Peki, bu manipülatif çikolatadan nasıl kurtuluruz? Belki de ilk adım, ambalajın cazibesine kapılmadan önce durup düşünmektir. Medyanın sunduğu her şeyi sorgulamak, çikolatanın içindekiler listesini okumak gibidir. Gerçekleri aramak, o tatlı illüzyonun ötesine geçmeyi gerektirir. Günümüzde, haber kaynaklarını çapraz kontrol etmek veya sosyal medyada "trend" olan her şeye inanmamak buna bir başlangıç olabilir. Modern dünya, bu çikolatayı elimize tutuşturmaya devam edecek; ama onu yiyip yememek, bizim seçimimizdir.
Sonuçta, çikolata bir sembol olabilir, ama mesaj nettir: Devletler ve medya, çıkarları için halkı yönlendirme çabasındadır. Manipülatif çikolata, her yerde: ekranlarda, sokaklarda, günlük hayatımızda. Sigara reklamları gibi, özgürlük diye sunulan şey kölelik olabilir; Black Friday gibi, refah diye sunulan şey ise bir tuzak olabilir. Onu yemek keyifli olabilir, ama asıl soru şudur: Bu tatlıyı kim hazırladı ve neden? Bir dahaki sefere bir lokma almadan önce, ambalajı bir kez daha gözden geçirin. Belki de o çikolata, göründüğü kadar masum değildir.
Konumuzu en güzel şekilde ifade eden şu ayet-i kerime ile noktalayalım:
‘’İblis, “Rabbim! Beni azdırmana karşılık, andolsun ki yeryüzünde kötülükleri onlara güzel göstereceğim, içlerinde ihlâsa erdirilmiş kulların hariç, onların hepsini azdıracağım” dedi.’’ (Hicr, 39)
Vesselam...