Söz&Kalem Dergisi - M. Furkan Aslan
Her zorlukla beraber bir kolaylık ihsan eden Rabbimizin adıyla…
İslâm dini, insana son derece önem vermiş, dünya ve ahiret mutluluğunun yollarını göstermiştir. Nitekim varlık mertebeleri içerisinde insanlık âleminin özel ve özgün bir yeri vardır. Bundandır ki İslami öğreti, insanın refah ve saadeti için esbaplar oluşturmuştur. Bu vesilelerden birisi de evlilik dairesidir. Evlilik, dünya mutluluğunun temelini oluşturan en önemli unsurlardan biridir. İnsanın mutlu ve huzurlu olması, neslinin devam etmesi, küçük bir cennet hükmünde ki aile hayatını inşa etmesi gibi bereketler, ancak evlilik ile mümkün olabilmektedir.
Bu sebeple Kur’an Kerim ve muteber hadislerde, evlilik kurumuna yönelik çok sayıda hüküm ve prensipler yer almış ve evliliğe teşvik edilmiştir. Kur’an’da en detaylı anlatılan konular; evlenme, boşanma ve aile fertlerinin görev ve sorumlulukları ile ilgili konulardır.[1] Çünkü aile kurumu, hem birey hem de toplum için hayatî önem taşımaktadır. Evlilik bütün peygamberler, özellikle de İslâm Peygamberi Hz. Muhammed (s.a.s.)’in önem verdiği bir kurumdur. Evlilik, insanların manevi yönden gelişmesine ve olgunluğa erişmesine katkı sağlayan büyük bir nimettir. [2]
Modern çağda, evliliğin önünde bazı engeller bulunmaktadır. Bu engeller, çoğunlukla aşılabilen türden olmasına rağmen kronik bir hal almaktadır. Hayırlı olan her işte engellerin oluşması doğaldır. Nitekim yaşadığımız dünya hayatı, imtihanlar ile çevrilidir. İnsan da bu imtihan dünyasının bir parçası olması hesabıyla mutlaka imtihana tabi tutulacaktır.[3] Fakat unutulmalıdır ki; Rabbimiz, İlahi Mesajında şöyle buyurmaktadır: ‘’Muhakkak her zorlukla birlikte bir kolaylık vardır.’’[4] Yani imtihan ve zorluklar elbette ki olacaktır. Fakat her güçlük ile birlikte bir kolaylığın da müjdesi verilmektedir. Belki de bu ayetti kerimede en dikkat edilmesi gereken husus şudur: Her zorluktan sonra bir kolaylık vardır denilmiyor. Her zorlukla beraber, yani o zorluk esnasında ve içerisinde bir kolaylık vardır diye buyruluyor. Yani çoğu kez imkansız olarak gördüğümüz darlıkların içerisinde ferahlık ve suhulet vardır. Evlilik aşaması da bu noktalardan biridir. Şimdi gelelim modern çağda evliliğin önündeki engellere. Konumuzu birkaç temel başlık ile ele alalım:
1-) Ekonomik Etkenler:
Modern çağda ekonomik etken, evliliğin önündeki başlıca engellerden biridir. “TÜİK 2021 Aile Yapısı Araştırması -1” verilerine göre, Türkiye’de evlenememe sebeplerinden yaklaşık %34’u, işsizlik ve ekonomik etkenlerden kaynaklanmaktadır. Ekonomik etkenler, modern çağda genç neslimizi umutsuzluğa sevk etmektedir. Düğün hazırlıkları, ev eşyaları, düğün masraflar vb. gibi ihtiyaçların maddi tutarı, evlenme niyetinde olanlara tabii olarak ağır gelmektedir. Bu bağlamda insan, gayretiyle müsemma bir varlıktır. Ahiret hayatı için çalışmakla mükellef olduğu gibi dünya hayatı içinde ihtiyaçlarını karşılaması adına çalışmakla mükellef kılınmıştır. Sebepler dairesinde gerekli gayretleri tam manasıyla gösterdikten sonra, Rabbimize tevekkül etmemiz ve er-Rezzak sıfatının hakikatini idrak etmemiz gerekmektedir. Peygamber efendimizin bu konuda ki tavsiyelerine kulak verelim: “Bir adam, ‘Ey Allah’ın Resulü, devemi bağlayıp da mı Allah’a tevekkül edeyim, yoksa bağlamadan mı tevekkül edeyim?’ diye sordu. Resulullah (s.a.v), ‘Önce onu bağla, sonra Allah’a tevekkül et!’ buyurdu.” [5] Yani efendimiz, önce gayret ile tedbir alınmasını, daha sonra tevekkül edilmesi gerektiğini belirtmiştir.
Bununla beraber şunu da unutmamak gerekir ki, Allah rızası için helal daire içerisinde bir yola çıkılırsa, elbette ki Allah’ın yardımı ve inayeti büyük olacaktır. Nur Suresi'nde, 'İçinizden bekâr olanları evlendirin. Eğer onlar yoksulluk içinde iseler Allah lütfu ile onları ihtiyaçtan, meşakkatten, zorluktan kurtarır. Allah'ın hazinesi geniştir. Allah her şeyi bilmektedir.'[6] buyruluyor. Kur'an’ı Kerim'in bu ayetinde anladığımız; Rabbimiz, fazlını ve keremini izhar ederek kullarını evliliğe teşvik etmektedir. Bu ayetin sırrına vakıf olan bazı âlimler, “Evlilikte, keramet derecesinde suhuletler vardır.” diye buyurmuşlardır.
2-) Sorumluluk Taşıma Endişesi:
Evlilik öncesi kaygılardan biri de, bireyler için sorumluluk taşıma kaygısıdır. “Acaba bu sorumluluğu kaldırabilir miyim?” sorusu, bu endişenin başında gelmektedir. Esasen insan demek, sorumluluk duygusu demektir. İnsanın yaratılışı sorumluluk esası üzerine kuruludur. İslam’ın yaratılış felsefesine göre, görülen âlemde, sorumluluğu yüklenme bilincine sahip olan tek varlık insandır. İslâm bilginleri Ahzab Suresinin, "Biz emaneti, dağlara taşlara teklif ettik, onlar bu emaneti taşımaya yanaşmadılar. Bunu insan yüklendi"[7] ayetinde söz konusu edilen emanetten maksadın en genel anlamda "sorumluluk" olduğunu belirtmişlerdir.
Ancak, insanın sorumluluğu yalnızca Allah (c.c) karşısındaki sorumluluktan ibaret değildir. İnsan kendisini sosyal çevresinde ki tüm insanlara karşı sorumlu hissetmekle mesuldür. Bu bilinç, fıtratımızda bulunan ve evlilik müessesesi ile daha bir belirginleşen iyi ve güzel bir haslettir. Dolayısıyla evlilikteki sorumluluk, korkulması veya endişe edilmesi gereken bir sorumluluk değildir. Aksine, insanı geliştiren, olgunlaştıran ve dış dünyaya karşı insanı daha da duyarlı kılan bir sorumluluk bilincidir. Akl-ı selim ve kalb-i selim ile evlilikteki sorumluluğu algılamaya çalışan bireyler, evlilikteki sorumluluk bilincinin aslında bir yük olmadığının ve insana olumlu yönde faydası olduğunun farkına varacaktır.
3-) Özgür Yaşamı Kaybetme Endişesi:
Özgür yaşamı kaybetme endişesi, evlilik öncesi stres ve kargılardan biridir. Evliliğin özgürlüğü kısıtladığı algısı, birey ve toplumda taun gibi yayılmaktadır. Özgürlük, demek plansız, programsız ve sorumsuz yaşamak ise bunun zaten evlilik ve bekarlık ile bir ilgisi yoktur, her haliyle hakikatten uzak bir yaşamdır. Nitekim bu tanımların hiçbirinin özgürlük ile ilgisi yoktur. Bunlar, bireyin arzuyu nefsaniyesini fikir zannetmesinden kaynaklı bir takım tezviratlardır. Hâlbuki özgürlük demek, Rabbi Rahim’in fıtratımızın derinliklerine yerleştirdiği istidatları, hayır ve selamet üzere kullanmaktır. Bunları kullanırken, içerisinde bulunduğumuz sosyal çevrenin de yararına sunmaktır. İnsanı, tabiatı, sosyal çevreyi ve dahi maddeyi, bir intizam üzere algılayıp okuyabilmektir.
Varlık âlemindeki her şeyin yaratılışı; bir düzen, ahenk ve amaç üzere programlanmıştır.[8] İnsanda yaşamı boyunca bu düzene göre yaşamakla mükelleftir. Nitekim İslam’da zamanın kıymeti, her yönüyle pek değerlidir. Öyle ki Rabbimiz, İlahi Mesajında zamana yemin etmektedir.[9] Esas itibariyle evlilik müessesesi, hayatı belirli bir ölçü ve düzen içerisinde yaşamaya ciddi katkılar sunmaktadır. Asıl özgürlük olan zamanı yerli yerinde kullanma, hem dünya hem de ahiret için cehd etme, aile kurumunun Müslüman bireylere sunmuş olduğu ilahi bereketlerdendir.
Hülasa; özgürlük demek, duyarlı olmak demektir. Birey, kendi kişisel ve özel hayatını inşa ederken, yeryüzünde tek başına yaşıyormuş gibi davranmamasıdır. Bu yönüyle evlilik ve aile kurumu, gerçek anlamda insana bazı insani değerler aşılamaktadır. Fedakarlık, empati, duyarlılık, saygı ve merhamet gibi temel insani değerler, genellikle aile kurumu tarafından insanda oluşan melekelerdir. Ayrıca, sevgide özgürlüğün gücü vardır. Evlilikteki sevgi duygusunun gücüde bir yönüyle insana özgürlük sunmaktadır.
Binaenaleyh evlilik demek, özgürlük ve sorumluluk dengesini bir arada tutmaktır. Zamanı ve zemini en verimli şekilde idare etmenin yolu demektir. Evliliğin, sosyal maslahatı ve toplumsal huzuru tesis etmede ki konumu da inkâr edilemeyecek düzeydedir. İnsan neslinin ve nesebinin korunması, devam etmesi, nesillerin birbirini izlemesi ve böylelikle Allah'ın insanı yeryüzüne mirasçı kılması söz konusudur.
[1] Ayetlerden bir kısmı için bkz. (2.Bakara, 227-231, 228, 237; 4.Nisâ, 3-4, 20-22, 24-25, 127-129; 5.Mâide, 5; 16.Nahl, 72)
[2] Atatürk Üniversitesi İFD, İslam’da Evlilik, Nihat Yatkın
[3] Ankebut, 2
[4] İnşirah, 6
[5] Tirmizi, Kıyame.
[6] (Nur, 32)
[7] (el-Ahzâb 33/72)
[8] (Kamer, 49)
[9] (Asr Suresi)