Söz&Kalem Dergisi - M. Furkan Aslan
Şehirler, sosyal hayatın tüm bileşimlerini kapsayan; idari, ticari, kültürel ve sosyal faaliyetlerinin bir arada yürütüldüğü yerleşim birimleridir. Sosyal bir varlık olarak yaratılan insanın, kendi rüşt ve tekamülünü toplum ile bir arada olarak gerçekleştirdiği mekanlardır. Bu anlamda şehirleşme demek, bir yönüyle medenileşme demektir. Peygamber efendimiz, çeşitli vesileler ile Medine şehrini her bakımdan geliştirmeye ve tam bir şehir haline getirmeye çalışmıştır. Şehirleşme ile ilgili teşviklerde bulunmuş ve gerekli tedbirleri almıştır. Allah Resulü, Medine’ye ilk geldiğinde henüz kendi barınma yerini bile tespit etmeden evvel, ilk önceliği İslam’ın sosyal ihtiyacını her bakımdan karşılamaya muktedir olan ve şehir yaşamını kendi etrafında çevreleyen Mescid’in yerini belirlemiştir.
Bununla birlikte Peygamber efendimiz, şehirleşmeye önem vermiş ve şehir hayatını, köy/çöl gibi yerleşim yerlerine binaen daha çok övmüştür. Ne yazık ki günümüzde, şehir ve kent kavramı, pratik olarak manasını günbegün yitirmektedir. Şehirden kasıt, salt sanayi ve iş hayatı gibi maddi etkenler çevresinde gelişmektedir. Sosyal ve kültürel olan birçok şeyin önüne maddi anlamda ket vurulmaktadır. Asr-ı Saadette faziletli şehir tasavvuru ile günümüzdeki çıkar endeksli şehir yaşamı arasında olumsuz anlamda çok fark vardır. Günümüzdeki şehirleşme biçimi, daha da farklı bir yöne doğru gitmekte ve modern insanın aklını, ruhunu ve kalbini kıskaç altına almaktadır. İşte, “Akıllı Şehirler Projesi” yani “Modern Hapishane Denemeleri” bunların başında gelmektedir. Gelelim bu projenin detaylarına ve içeriklerine…
Akıllı şehir, sürdürülebilir bir yaşam ve kentleşme için teknolojinin şehirlere uygulanması olarak tanımlanabilir. Uygulanan teknolojik çözümlerden en çok vurgulananlar; yenilenebilir ve temiz enerji, şehir içi hareketlilik, e-devlet, su yönetimi, akıllı trafik kontrolü, kablosuz internet erişilebilirliği ve atık yönetimi ile ilgili çözümler olarak sayılabilir. Yani, birçok dini, manevi, kültürel ve fıtri değerleri yok etmek isteyen “Yeni Dünya Düzeni”nin mimarları, geliştirdiği her programın tanımını, olumlu şeyler ile süslüyorlar. Peygamber efendimizin, “Şüphesiz beyanın bazısı sihirdir.”[1] hadisinin tecellisi mahiyetindedir.
Akıllı şehirleri, tanımından ziyade getirdiği zorunluluklar ile de açıklamak gerekiyor. Örneğin, akıllı şehirlerde özel mülkiyet edinmek yoktur. Elektrik, su, gıda ve yakıt kotalı. Her birey, nesne ve varlık, her an gözetim altındadır. Akıllı cihazlar tarafından izlenmekte, kontrol ve kayıt altına alınmaktadır. Akıllı şehirlerin etrafı, duvarlar ile örülüdür. Bir nevi şehir hapishanesi gibi. Para kullanımı yasaklıdır. Çünkü tüm ödemeler kart ile yapılmaktadır. Hemen her nesnede sensörler bulunmaktadır. Bu sensörler, nesnelerin kullanım durumunu kendisi belirmektedir. Örneğin, araçlarda bulunan sensörler, park yerini tespit etmek gibi fuzuli görünen bir işin bile tercihini, araç kullanıcısına vermemektedir. Kendisi yer tespitinde bulunup aracı oraya götürmektedir. Tüm bunların asıl amacının “Her şey yaşanabilirlik için” olduğunu belirten bu projenin müdafileri, aslında insanın tüm irade ve ihtiyarını elinden aldığı gerçeğini de bilmektedirler. Nitekim karşılarında görmek istedikleri model, “Robot-İnsan” modelidir.
Akıllı Şehir projesinin oluşturduğu şartların genel özelliklerini, başlıklar halinde açıklayıp değerlendirelim:
Mahremiyet İhlali
Akıllı şehir programı, ciddi miktarda veri toplamayı ve topladıkları verileri işlemeyi gerektirir. Bu şekilde bireylerin gizli haklarını ciddi şekilde ihlal eder. Kişisel verilerin yanlış ellerde kullanılma riski, bu proje kapsamında büyük bir olasılıktır. Birey ve toplumun daima kendisinin gözetildiği hissine kapılması, yine bu projenin işlevinden doğan bir olumsuzluktur.
Veri Güvenliği Sorunu
Akıllı şehirler projesinin sürekli veri toplama üzerine kurulu bir temeli vardır. İnsanın en özel dairesinden en genele kadar veriler toplanır ve işlenir. Kişisel veri üzerine kurulu bu altyapı, siber saldırıları veya veriyi kötüye kullanma riskine her zaman açıktır. Böyle bir durumda, bireylerin kişisel verileri her zaman için tehlikededir.
Dijital Uçurum ve Teknolojik Bağımlılık
Bu projede, teknolojiye ve bilimsel gelişmelere erişimi sınırlı olan veya bu teknolojik modeli anlama istidadı düşük olan bireyler, bu sisteme göre dışlanmaktadır. Bazı değerlendirmelere göre, akıllı şehirler projesinde, yaşlı bireylere dönük hiçbir önerinin olmaması bu ihtimali daha da güçlendirmektedir.
Ayrıca akılı şehir projesinde birey, her yönüyle teknolojiye bağımlıdır. Teknolojik arızalar veya kesintiler durumunda bireyler tamamen savunmasız pozisyondadır.
Yüksek Maliyet ve İstihdam Sorunu:
Akıllı şehirlerin oluşum aşaması bile, çok büyük bütçelere ihtiyaç duymaktadır. Kamu kaynaklarının önemli bir kısmını kendi sistemine harcamaktadır. Dahası, sürekli maliyette gerek duymakta ve bu maliyet de sürekli artmaktadır. Ayrıca, bu projenin sürdürülebilirliği için bu maliyetlerin sürekli sağlanması gerekmektedir.
Bu projede hemen her şey otomasyon ve akıllı sistemler tarafından geliştiği için birçok işi/mesleği gereksiz hale getirmektedir. Bu durumda ortaya işsizlik sorununu çıkarmaktadır. Bu etken, akıllı şehir projesindeki nüfus azaltmaya yönelik bir adım olarak da sayılabilir. Nitekim bu projede, çocuk sayısının her zaman için az olması önerilmektedir.
Binaenaleyh; Akıllı şehirler projesi değerlendirmeye alındığında, robotlaşmış bir insan modeli bize sunmaktadır. Bu projede bireylerin ihtiyar ve iradesi, sosyal yaşamında elinden alınmaktadır. Hep bir komut ve yönlendirmeye göre hareket etmek zorundadır. Konformist, seküler ve hedoist yaşam tarzlarının bir yansıması olan “Yapay Cenne”’ argümanı ile öne sürünen bu proje, insanı araçsallaştırmaktadır. Ayrıca bu gibi uygulamalarda, salt pozitivist bilim ile uğraşan bireylerin fikirlerine değil; toplumu selamet üzere analiz edebilen sosyolog, birey ve toplumun hayrı ve faydası için düşünen mütefekkir ve rasih din bilginlerin analiz, gözlem, muhakeme ve değerlendirmelerine de kulak verilmelidir. Aksi halde, Allah muhafaza eylesin, “Yapay Cennet” projesi ile karşımıza hadis-i şeriflerde vurgulanan[2] “Deccal’in Cennet”i çıkar.