Söz&Kalem-Betül Yapıcıoğlu
Bir ülkenin gelişmişliği; hukuk, eğitim ve ekonomi sistemlerinin güçlü oluşuyla doğru orantılıdır. Ülkemizde maalesef darbeler, ekonomik krizler, savaşlar gibi nedenlerle bu üç temel sistem yeterince güçlü olamamıştır. Hepsiyle ayrı ayrı problemlerimizin olduğu bu üç sistemden biri olan eğitim sisteminin getirdiği olumsuzlukları ve iş hayatına atılmadaki rolünü bu sistemin içerisinde büyümüş gençler olarak gelin birlikte tahlil etmeye çalışalım.
Eğitim, bir çocuğun gelişimi üzerinde bitkinin büyüyüp yeşermesini sağlayan toprak, su, hava gibi etkilidir. Toprağın kalitesi, suyun miktarı, havanın derecesi nasıl ki bitkinin gelişimi için önemlidir; eğitimin niteliği, verilme usulleri, müfredatı da çocuğun fikri gelişimi için o derece önemlidir. Çocuğa ne verilirse, neye alıştırılırsa o kalıplarla büyüyüp hayata o pencereden bakacaktır. Bu anlamda hiçbir eğitim sistemi tarafsız ve objektif değildir, bir ideolojinin taşıyıcısıdır.
Günümüzde İslami hassasiyetleri olan ailelerde büyüse bile İslami değerlerini koruyan; bilime, teknolojik gelişmelere, Batıya İslami pencereden bakan gençlerin yetişememesi bu yüzdendir. Batı’nın dayattığı ideolojilerle büyüyen zihinler, yaşanan problemlere de İslami çözümler üretmekte elbette zorlanırlar.
Bu durum Türkiye’deki eğitim sisteminin en korkunç tahribatlarından biridir.
Diğer yandan bize bahşedilen ömür nimetinin büyük bir kısmı, bu sistem içerisinde heba olup gidiyor. Geçmişte çok küçük yaşta alim olup ders verecek nitelikte insanlar yetişirken, günümüzde bunca teknolojik gelişmeye rağmen senelerce ders alıp hala bir şey üretemeyen bir nesille karşı karşıyayız. Gençler sırf alışmış oldukları bu ders-sınav döngüsünden kopmamak ve iş hayatının mücadelelerine girmemek için yüksek lisans ve doktorayla devam eden eğitim sürecini tercih eder oldular.
Özellikle erkeklerin kavvam sıfatları bu sistem içerisinde eriyip yok oluyor sanki. Hayatının yüzde yirmi beşlik kısmı geçmiş olmasına rağmen erkekler; ev geçindirecek gücü bulamayıp, evlilik sorumluluğunu alamaz hale geldiler. Nasıl ki Firavun, bir Musa (as) yetişmesin diye bütün erkek çocukları katlediyordu ise tıpkı onun gibi günümüzde Batı da kendi ideolojisini dayattığı eğitim müfredatıyla erkeklerin zihin dünyalarını, güç ve kuvvetlerini öldürerek çağımızdaki bireylerin yetişip gelişmesini engellemeye çalışıyor.
Diplomanın amaç haline gelişi üzerinde durulması gereken bir diğer konudur. Diploma amaç haline geldikçe gençler asıl amaçlarını unuttular. Allah rızasını gütme, iyi bir kul olma, ümmete hizmet etme, Allah’ın başarılı sayması için uğraşma hedefi; diploma alırsam insanlar tarafından başarılı sayılırım derecesine düştü. Kaldı ki diplomayı amaç haline getiren gençler, diplomalarını aldıktan sonra konfor alanlarından çıkıp çalışma hayatının zorluklarını görerek iş bulamadıkları için ciddi bir boşluğa düşmeye başladılar. Diploma odaklı ve herkesin üniversite okuması gerektiği yönündeki algı yüzünden gençler yetenekli oldukları, ilgi duydukları alanlara yönelemediler. Bu durum öğretmenlik, mühendislik, avukatlık gibi belli başlı mesleklerde ciddi yığılmalara sebep olurken sektörün ihtiyaç duyduğu farklı alanlarda ise iş gücü ihtiyacını arttırdı.
Öte yandan üniversitelerin sayıları artarken kaliteleri de düşmeye başladı. Tıpkı ilkokul, ortaokul ve lise öğretmenlerinin niteliksizleşmesi gibi üniversitelerin akademik kadroları da güçsüzleşti. Ayrıca uygulamaya dönük olmayan salt teorik bilgiye dayalı dersleri görüp mezun olan gençler meslek hayatında epeyce zorlanıyorlar. Tüm bunların yanında çocukluktan yetişkinliğe kadar ahlaken olgunlaşmamış bireyler toplumda var oluyor. Özellikle üniversite ortamları kendi manevi değerlerinden yoksun insanlarla dolu hale geldi. Bu durum en başta toplumun geleceği için ciddi bir tehlike arz ediyor.
Eğitim sistemine bağlı problemlerden sonra gençler iş hayatına ilişkin sorunlarla karşı karşıya kalıyor. Türkiye’deki işsizlik oranları 2019’dan beri düşüş göstermiş ancak genç nüfusun işsizlik oranı hala yüksek seviyede. Özellikle özel sektörde var olan yoğun çalışma saatleri, yetersiz ücret verilmesi, liyakatsizlik, mobbing uygulamaları, tecrübesizlik gibi nedenlerden dolayı gençler işsiz bırakılmaktadır. Hayatın birçok alanında olduğu gibi işçi ve işveren hakları konusunda da İslam’ın koyduğu adil hükümlerden uzaklaşan; Allah’a, Rasulü’ne (sav) ve Müslüman kardeşlerine olan sorumluluğunu yitirmiş Müslümanlar bu problemlere maruz kalıyorlar ve çözüm üretemiyorlar.
Sözün özü, eğitim sistemimizin bozukluğundan doğan sorunları göz ardı edemeyiz. Nice cevher bu sistem içerisinde kaybolup gidiyor. İnsanların birbirlerinin haklarını gözetmemesi, vicdani sorumluluklarını yitirmeleri iş hayatında da birçok soruna yol açıyor. Ancak bir şeyi yıkmak kolay olsa da yeniden inşa etmek çaba ve zaman ister. Biz gençler bu sistemin bir parçası olsak da çalışma hayatındaki zorluklarla mücadele etsek de bunların hepsini bir imtihan görüp asıl amacımız olan rıza-i ilahiyi unutmadan bataklıkta yeşeren güller misali başta İslam ümmetinin sonra da insanlığın kurtuluşu için çabalamaktan geri durmamalıyız.
Bizler seferden sorumluyuz zafer ise Allah’tandır.