Söz&Kalem Dergisi - Yunus Çetin
“Sütre gerisi” diye bir tabir vardır. Askerliğini yapmış olanlar muhtemelen aşinalar bu tabire... Zira askeri literatürde “düşman gözünden ve ateşinden korunmaya yarayan doğal veya yapma siper” anlamında kullanılıyor. Diğer bir deyişle çatışma ortamında, olabileceğiniz en rahat yer. Yani atış yönüne göre sütrenin arkasında kalan alan.
Peki bu sütre ne demek, kökeni ne? Bu kelime tam olarak nerden literatürümüze dâhil oldu?
Sözlükte “örtmek, gizlemek” mânasındaki setr kökünden türeyen ve “örtü, perde, arkasına gizlenilen ağaç vb. şey” anlamına gelir. Fıkıh terimi olarak ise namaz kılacak kişinin önünden geçilmesine engel olmak için önüne koyduğu veya bu amaçla yöneldiği engeli ifade eder.
Hz. Peygamber (s.a.v) bayram namazlarını mescitte kıldırmazdı. Musallâ (namazgâh) denen özel bir alanda kıldırırdı. Çünkü kadın-erkek, çoluk-çocuk, genç-yaşlı herkesin bayram namazına katılmasını isterdi. Tabii olarak bu kadar insan mescide sığmıyordu. Bu nedenle namaz mescidin dışındaki geniş boş bir arazide kılınıyordu.
Hz. Peygamber (s.a.v) bayram sabahı, önce mescide çıkıp sabah namazını kıldırır, sonra musallâya giderek bayram namazını kıldırırdı. Evinden tekbir getirerek çıkar ve musallâya varıncaya kadar da tekbir getirmeye devam ederdi. Hz. Peygamber, evle musallâ arasındaki yolda yürürken bir sahâbî, elinde büyük temrenli kısa bir mızrak (harbe) yahut mızrağınkine benzer demiri bulunan bir âsâ taşırdı.
Musallâya varılınca bu asayı Resûlullah, namazı kıldıracağı yere diker, sonra bayram namazını kıldırırdı. Bu mızrak, geniş ve boş arazilerde Hz. Peygamber’in yerini belli ettiği gibi aynı zamanda önünden geçilmesi ihtimaline karşı sütre görevi de görüyordu. Nitekim Hz. Peygamber (s.a.v) bayramda namaz kılarken bazen keçi vb. hayvanlar önünden geçebiliyordu. Sütre olarak dikilen mızrak sayesinde hayvanın mızrakla namaz kılanın arasından değil de mızrağın diğer tarafından geçmesi sağlanırdı.
Hadislerde namaz kılanın önünden geçmenin büyük günah olduğu ifade edilmiştir. Bunun yanında namaz kılanın da sütre edinmesi emredilmiştir. Bir hadiste, “Sizden biri namaz kılacağı zaman bir sütreye doğru kılsın, bu sütreye yakın dursun ve önünden kimsenin geçmesine imkân bırakmasın” buyrulmaktadır. Resûl-i Ekrem’in sütre uygulaması yaptığına dair birçok rivayet vardır. Resûlullah’ın Mescid-i Nebevî’de namaz kıldırırken kendisiyle önündeki duvar arasında ancak bir koyunun geçebileceği kadar mesafe bıraktığı, bayram namazında ve yolculukta önüne koydurduğu mızrağa doğru namaz kıldığı, Mescid-i Nebevî’de tek başına namaz kılarken direklerden birine doğru kılmaya dikkat ettiği ve yolculukta namaz kılarken bineğini veya bineğinin semerini sütre edindiği belirtilmektedir. Sahâbenin de Mescid-i Nebevî’nin direklerine doğru namaz kılmaya dikkat ettiği rivayet edilmiştir.
Fakihler duvar, ağaç, direk, baston, ok ve mızrak gibi dik duran ve namaz kılanın huşûuna engel olacak ölçüde sallanmayan nesnelerin sütre edinilebileceği hususunda görüş birliği içindedir. Sırtı namaz kılana dönük olan insan veya oturan hayvan da sütre kabul edilir. Namaz kılan kişinin sütre olmaya elverişli dik bir nesne bulamaması halinde toprak üzerine çizgi çekerek sütre edinebileceği görüşü de vardır.
Sütreyle namaz kılanın arasındaki boşluktan geçmek isteyen kimseyi namaz kılan kişi dilerse “subhannallah” diyerek dilerse de eliyle müdahale ederek uyarabileceği söylenmiştir. Anlayacağınız peygamberimiz buna son derece önem vermiştir. Hatta bir rivayette Resulullah (s.a.v) koyunun sütreyle arasındaki boşluktan geçeceğini fark edince sütreye doğru ileri atılıp sütreyle arasında neredeyse boşluk kalmayacak kadar yaklaşmıştır. Böylece koyun o boşluktan değil de Resulullah’ın (s.a.v) arkasından geçmiştir.
Peki sütreye neden bu kadar ehemmiyet verilmiş? Elbette ki namaz kılanın bakışlarını sütrenin ötesine uzanmaktan alıkoyup dikkatini namaz üzerinde toplamak. Yani sütrenin önemi namazın öneminden kaynaklanıyor. Hiçbir şey Allah’ın huzurunda bulunmaktan daha önemli olamaz. Huzurdaki kişiyi rahatsız etmektense huzurdan ayrılmasını beklemek daha evla görülmüştür.
Evet sütre kavramı literatürümüze işte buradan girmiştir. Sütrenin şöyle bir kullanımı daha var: Falan mesele bizim için sütre oldu. Mesela Hz İsa’nın doğumu miladi takvim için sütre kabul edilmiştir. Sıfır noktası orasıdır ve tarihi akış oradan başlamıştır.
Örnekte görüldüğü gibi aslında birçok alanda sütreler edinmişiz. Tabi ki ilerleme kaydetmek istiyorsak sütre edinmek gerekli… Ancak sütre edinmek sadece ilerlemek için değil gerilememek için de önemli.
Şöyle bir örnek verelim: Kudüs’ün, Mescidi Aksanın esaret altında olduğu günümüzde Müslümanların bu kutsal beldeyi sütre edinmeleri gerekmez mi? Tam da bu devirde buna çokça ihtiyaç yok mu? Resulullah’ın (s.a.v) gelen koyunu fark ettiğinde sütre edindiği mızrağa iyice yaklaşıp koyunun, önünden geçmesine engel olması gibi Kudüs’le aramıza girmeye çalışanları fark ettiğimiz anda bizler de Müslümanlar olarak Kudüs’e iyice yanaşıp aramıza kimsenin girmesine izin vermemeli değil miyiz?
Kudüs’ü sütre edinmeliyiz. Kırmızıçizgimiz dediğimiz sütremiz… Sütreyle aramıza kimse girememeli. Girmeye çalışana müdahale edilmeli. Kudüs’e destek olunduğunda sevinmeli, Kudüs’e zarar verildiğinde öfkelenmeliyiz. Namazda sütre edinmemizi emreden Efendimizin namaz emrini aldığı beldeyi sütre kabul etmeyeceğiz de nereyi edeceğiz? Tarih de şahittir ki kazananlar Kudüs’ü sütre edinenlerdir.