Söz&Kalem Dergisi - Muhammed Nur Caksu
Milenyum çağında yaşantısını geçiren pek çok insan güncelleme (update) fiiline aşinadır. Her ne kadar bazı yerlerde aynı anlamda kullanılsa da köklü değişim (upgrade) konsepti bambaşka bir şeyi ifade etmektedir. Update, küçük, minimalist dokunuşların sıklıkla tekrarlanmasının yanı sıra, diğer konseptimiz olan upgrade ise sadece fonksiyon olarak bazı ortak noktalar bulunmaktadır. Bu iki kavram üzerinden şuan ki dünya sosyolojisi hakkında bazı değerlendirmeler yapacağız.
İlk olarak ‘Update’ (güncellenme) kavramı biz Müslümanlar açısından önemli bir husustur.
Çünkü şu an ki kapitalist, emperyalist dünya düzeninin çarkları arasında ezilen, üretmeyen ve üretmekten uzak olan Müslüman toplumu, hiç bir zaman bütünüyle Müslümanların menfaatini gözeten bağımsız bir devlete sahip olamamıştır. Bu ilerleyişin durması için Müslümanların silkelenip modern çağın gereklilikleriyle yeniden dünya sahnesinde yer almaları gerekmektedir. Eğer bu uyanış ve diriliş hareketi yakın zamanda başlamazsa, tabiri caizse Allah azze ve celle dünya sosyolojisini upgade edecek. Yani köklü bir değişimle bizim yerimize başka bir ümmeti görevlendirecek. Bu tezimizin en büyük destekçisi Kelamullah’tır.
“Eğer sırt çevirirseniz bilin ki size ulaştırmakla görevli olduğum şeyi size bildirdim. Rabbim yerinize başka bir kavmi getirebilir. Siz O’na hiçbir engel çıkaramazsınız. Şüphesiz rabbim her şeyi gözetendir.”[1]
Yukarıdaki ayet-i kerimeden anlaşılacağı üzere, Allah'ın hiç bir topluluğa ihtiyacı yoktur. Yani O’nun (c.c) yolunda davetçi olan bireylerin, illaki mevcut toplumun Müslüman olmasına vesile olacak diye bir kaide konulmamıştır. Sadece bu yüce davete hizmet edebilme şansı şu an ki Müslümanların üzerine bir vecibedir. Bu girizgahımızın asıl sebebi, Filistin ve Gazze’deki kardeşlerimize hakkıyla destek çıkamamak, hiç bir Müslüman devletin çıkarlarını gözetmeksizin bu kutlu davaya tam manasıyla destek verememesidir. Yeryüzünde onlarca devlete sahip olan Müslümanlar, devlet otoritesi olarak ne yazık ki bu vahşetin önüne canını siper edememektedir. Müslümanların bu halini, acziyetini yazan çizen kişilerin aksine biz, olayın UPGRADE kısmına odaklanmalıyız.
Filistin davasına Avrupa’daki halkın bu kadar sahip çıkması, çoğu Müslümanın bile göze alamadığı eylemlerde kendi devleti tarafından dışlanmasına aldırış etmeden yine de bu davayı sahiplenmeye çalışmaları sizce tesadüf müdür? Elbette hayır! Bu durum, Allah azze ve celle’nin takdiridir. Görünen o ki Allah, şu an ki Müslüman profiline son bir şans vermiştir. Eğer bu kutlu dava için bir şeyler yapmazsak, Avrupa halkları şuan elimizde ki izzeti alıp bizi, Allah katında zelil duruma düşürebilirler. Bunca yıldır bu dava için ciddi adımlar atmayan devletler ve halklar Avrupa’nın 2. Rönesans’ı ile hezimete uğrayabilir. Avrupa halklarının Filistin davası ekseninde İslam’a sarılmaları pek uzak bir gelecek değildir. Eğer biz hala güncellenmezsek (update) bizi bekleyen zelil bir hal olacaktır.
Filistin davasında sadece devlet otoritelerini suçlamak ebetteki büyük bir hatadır. Çünkü Avrupa halkları onca baskı ve yasaklamalara rağmen yine de Filistin davası için ellerinden geleninin fazlasını yapmaktadırlar. Bizlerde bu gibi fedakarlıklar yapamadıktan sonra adımızın İslami olmasının bize hiç bir faydası olmayacaktır. Özellikle Anadolu halkları olarak uzun süre İslam’ın sancaktarlığını yapmış ecdadın hatırına, devlet nezdindeki olası baskılara engellemelere rağmen Filistin davasına tüm gücümüzle destek vermeliyiz.
Eğer uğrunda ölecek kadar bağlandığımız bir inancımız-ideolojimiz yoksa o inanç veya ideoloji ile yaşamamızın bize pek bir faydası olmayacaktır. Allah bize tez zaman da dirilmeyi nasip etsin ve Filistin davası için göğüs göğüse çarpışacağımız, zifiri karanlıkta aydınlık vuruşlar ihsan eylesin..
[1] Hud, 57