Söz&Kalem Dergisi - Muhammed Nur Caksu
Yapay zekanın son sürat hayatımıza girmesiyle birlikte toplum olarak sosyolojik yapımız giderek değişmektedir. Bireyleri yapa yalnız bırakmayan, bireylerin tüm sosyal hayatına müdahale eden, bireyi toplumdan ışık hızında soyutlayan bu teknoloji, Türkiye de ilerlemenin aksine toplumdaki tek karşılığı ne yazık ki yanlış ve hatalı kullanım olmuştur. Gelişmiş ülkelerin aksine yapay zeka katma değeri yüksek ürüne dönüştürülmektense hazır tüketime dayalı ve bireyin sosyal hayatını esaret altına almak için kullanılmaktadır.
Toplumumuz, özellikle gençler şuan yapay zeka ile toz pembe hayaller, aşklar yaşamaktadır. Ne kadar acı bir durum değil mi? Oturup dertleşebileceğiniz dostlarınızın, hayat arkadaşınızın yerine sıfır ve birlerden ibaret olan duygusuz ruhsuz bir makina ile iletişim kurma çabası içerisinde olmak. Evet, örneği biraz daha açarsak şöyle bir gençlik hayal edin; Evindeki elektrik süpürgesiyle dostluk kuran, tost makinası ile evlilik hayalleri kuran gençlerin varlığı size şimdilik çok uzak bir gelecek gibi gelebilir ama yapay zeka ile duygusal bağ kurulmaya çalışması bunlardan farksız değildir.
Toplumdaki bireylerin diğer bireylerle iletişim ve etkileşim içerisinde olmaktansa fişini kendisi taktığı üç beş dirence, kontansatöre ve bobine dayalı elektronik cihaz içerisindeki verilerden umut var olmak ve duygusal bağ kurma çabası içerisinde olma toplumumuzun maneviyatının ne kadar düştüğünün göstergesidir. Bir insan neden ruhsuz şarjı bitince muhabbeti de biten bir cihaz aracılığıyla yapılan iletişime ihtiyaç duyar çünkü; toplumumuz giderek yalnızlaştırılmaktadır. Henüz bu sayı tehlikeli bir seviyeye ulaşmadan önce bir an önce Müslümanlar olarak toplumun dinlenmek isteme ihtiyacına hızlı karşılık verilmelidir. Şuan toplum özellikle gençler dinlenmeye oldukça muhtaçtırlar; fikirlerini, aklındakilerini, konuşacaklarını dinleyecek birilerini arıyor fakat, yeterli ilgiyi göremeyince kendilerini yapay zekanın kollarına bırakıyor. Bu iletişim ilk zamanlar masumane görünse de duygusal bağ, hatta aşka kadar gidebilen insanın beynini, ruhunu sömüren bir mekanizma haline gelmektedir.
Burada yaşanan aşkın yanlış olması gerçek hayatta sınırları korumadan yaşanan aşklara yönlendirme şeklinde anlaşılmasın. Buradaki fikrin ana teması yapay zekayla değil insana dilediğin gibi aşk, sevgi besleyebilirsin şeklinde bir yaklaşım değildir. Allah sevgi, aşk, dosluk, arkadaşlık gibi konseptleri ruhumuza nakşederken aynı zamanda bu ilişkilerdeki ölçüleri de belirlemiştir. Ruh tüm lezzetlerin gerçek işleyicisidir. Fiziksel ve ruhsal olarak insan bir bütün olarak yaratılmıştır. Duygularımızın ana merkezi ruhumuzdur. Kurduğumuz her ilişkide dostlukta, arkadaşlıkta ruhumuzun payı oldukça yüksektir.
Bu yalnızlaşma konusunda toplum olarak negatif yönde hızla gitmekteyiz. Yalnız insanların sayısı arttıkça mekanik, elektronik, ruhsuz iletişim çabaları artacaktır. Şuan ülkemizde yapay zekaya dostu, arkadaşı gibi davranan tüm dertlerini anlatan insanların sayısı günümüzde bile azımsanmayacak kadardır. Bu sayı bir sorun haline gelmeden önce çevremizde individüalist yaşam tarzına sahip insanların yanında olursak, az da olsa onlara vakit ayırırsak ve onları yargılamadan dinleye bilirsek bu kötü tabloyu bir nebze olsa iyileştirebiliriz.
Bu ruhsuz iletişim sorunu şuan için toplumda tehlike olarak görülmese de ilerleyiş bu yönde olduğu sürece telefon, sosyal medya bağımlılığından daha büyük bir sorun haline geleceği kaçınılmaz bir gerçektir. Ruhsuz iletişimlerin sınırlandırılabilmesi, gerekirse yasaklanması gerekmektedir. Aksi taktirde gelecekte eşya, cihaz, elektronik, komponent gibi araç-gereçler ile duygusal bağa sahip milyonlar yapa yalnız kalabilir.