Az yemek ve az uyumak kanaatin, insanın nefsine sahip olduğunun delilidir. Bunlar kişiyi sıhhatli kılar, hafızayı berraklaştırır, zihni keskinleştirir. Aynı şekilde, çok uyumak da zafiyetin ve bedenî bıkkınlığın göstergesidir. Bu hâl tembelliğe, kalbin katılaşmasına, gafletine ve nihayet ölmesine, ömrün faydasız bir şekilde zayi edilmesine sebebiyet verir.
Zamanın Kıymeti / Abdulfettah Ebu Gudde
Zamanın tek bir davranışı vardır: Durmadan akar. Toplanamaz, depolanamaz, tekrarlanamaz ve harcanır. İnsan sınırlı bir hayat sürecine sahip olduğu için zamanı etkin kullanmak zorundadır. Zamansızlıktan yakınanların birçoğu zamanını iyi kullanmasını bilmeyenlerdir. Tıpkı diğer kaynaklar gibi, zaman da etkili bir biçimde değerlendirilebilir veya boşa harcanabilir.
Vakit Disiplini / Özcan Hıdır
Hayat, kendini yönetme beceri ve sanatıdır. Hayatta becermek yetmez, aynı zamanda güzel becermek gerekir. Başarıyı hedefleyeceğiz ama sadece başarıyı değil, "Güzel başarıyı" hedefleyeceğiz. Diyor ki yüce önderimiz (S.A.V): "Sizden biri bir işi yapınca en güzel şekilde yapsın."
Eğitimde Özgün Rehberlik / Abdulkadir Turan
Dinin, dünya yaşamından ayrı tutulması diğer bir ifadeyle dini dünyadan ayırmak dinin doğasına uygun değildir. Yine aynı şekilde dinin vicdani duygularla, güzel ahlakla, kişisel veya toplu olarak yerine getirilen ritüel ibadetlerle sınırlandırılması ya da dini insan hayatı içerisinde Allah ile kul arasında 'kişisel bir mesele' olarak tanımlanan dar bir alana hapsedilmesi ilâhî sistemin tabiatına uygun değildir.
İstikbal İslam'ındır / Seyyid Kutub
Batı’nın İslâm algısı, aslında kendisinin aynadaki yansımasıdır. Ötekinin dışlanması üzerine kurulu ben tasavvurları, ötekiyle ilişkilerin çatışma ve savaş üzerinden yürütülmesi sonucunu doğuruyor. Kendini hâlâ tarih ve medeniyetin merkezindeki yegâne aktör olarak görmek isteyen bir Avrupa yahut Amerika’nın başkalarına yönelik barışçıl ve kuşatıcı bir tasavvur geliştirmesi kolay değildir.
İslam ve Batı / İbrahim Kalın
Mal-mülk toplayıp, biriktirme yarışında yerlerini alanlar, bu birikimin kendilerine güvence sağlayacağına inanırlar. Yoksulluğun azalmasına katkı sağlamadıkları gibi, aralarındaki bu uçurumu daha da derinleştirirler. Sürekli birikim ve onu hak sahibine vermemek yoksullaşma oranını da arttırır. Birikim; yokluğu besler, yokluk birikimi destekler. Varlıklı kişi; yoksulların toplum içindeki konumlarını gördükçe, onların durumuna düşmemek için biriktirmeye devam eder. Fakirlik korkusu, fakirde olmaz. Servet zengini kişilerde; bu korku ve endişe, mevcut durumu kaybetme inancıyla kemikleşip, kalıcı hale gelir.
İnsana Yön Veren Değerler / Bayram Karaçor
Kabul edilmiş bir husustur ki insan bir şeyi ancak kendisine ondan daha sevimli ve ondan daha değerli bir şey için terk eder. Dolayısıyla hayatı değersiz görmesi, malını ve çocuğunu feda etmesi ancak kendisine hayattan daha üstün, maldan ve çocuktan daha sevimli bir şey için olabilir.
Müslümanlar ve Filistin Davası / Ebu’l Hasan Nedvi
'Hiç kimse başkasının hata yapmasına göz yummaz' der Goethe. Temel yanılgı burasıdır. Ümmetin düştüğü en büyük hata birbirlerinin ufak-tefek yanlışlarını bahane ederek, birbirlerine kılıç ve silah çekecek kadar ağır bir günahı göze almalarıdır.
Şuna gelelim, eğer bir yerde hareket varsa orada hatanın da varlığı muhakkaktır. Lakin bizler, diğer kardeşlerimizin hatalarına takılıp kalmamalı, aynı tuzağa düşmemeliyiz.
Takip / Bilal Yararlı
Ölüm hâl değiştirmektir: Rezzak-ı Kerîm, toprak denilen bir şeyden her şeyi yaratmaktadır. Toprak hâl değiştirir, ot olur. Otu inek koparır yer, ölen otlar hâl değiştirir, ineğin vücudunda et, kan, süt, kemik olur. İnek, yediği şeylerin fazlasını gübre olarak dışarı atar. Gübreler toprağa karışır, toprakla beraber dirilir ve tekrar bitki olur. Bütün bunlar, ölümün “hâl değiştirmek” olduğunu gösterir ve ispat eder. Toprakların, ölü otların, gübrelerin dirildiği şu âlemde insan yokluğa gitmeyecek, hâl değiştirecek, kabir kapısından geçip ahiret sarayına çıkacaktır.
Biz daha evvel ölüp ölüp dirildik. Ruhlar âleminde öldük, annemizin vücudunda dirildik. Annemizin vücudunda öldük, dünyada dirildik. Dünyada öleceğiz, kabir kapısından geçip ahiret sarayında dirileceğiz.
Neye Nasıl İnanırım / Hekimoğlu İsmail
Müslümanlar sömürge olmayı da, sömürge etmeyi de kabul etmezler. Zalim de mazlum da olmak Müslüman'a yakışmaz.
Medeniyet Meselesi / Tahsin Görgün
Kudüs’ü sevmek toprağı sevmek değildir, tarihe ilgi değildir. Kudüs dindendir. İmanla ilgilidir onun sevgisi. O Mekke gibi, Medine gibidir. Yol oraya gider, kapılar ona açılır. Seven Kudüs’ü sevsin. Doğmak isteyenler Kudüs için doğsun. Kudüs için doğmaya da değer ölmeye de.
Arşın Gölgesindeki Genç / Nurettin Yıldız
Söz&Kalem Dergisi | Ömer Arslan