Söz&Kalem Dergisi - Ömer Arslan
Bir düşünsene yarın yarın diyerek kaç yıldır kendine vaatte bulunuyorsun. Yarın geldi ve bugün oldu, ancak sen yine aynısın. Bilmiyor musun ki gelen ve bugün olan yarının durumu dün gibidir. Üstelik bugün aciz olduğun şeyden yarın daha fazla aciz olacaksın.
Zamanın Kıymeti / Abdulfettah Ebu Gudde
İslam, tamamen boş geçirilecek bir vakit tanımaz. İnşirah Suresi'nde "kolaylığın zorluktan sonra elde edilebileceği" bildirilir; peşinden de: "O halde boş kaldığın vakit yeniden çalış ve yorul" diye emredilir. Ayetin tefsirinde Elmalılı der ki: Yani bir vazifeden, bir ibadetten, bir işten boşalıp zorluktan kolaylığa geçince, iş bitti diye rahata düşüp kalma da yine zahmeti, zorluğu seçip diğer bir ibadet, diğer bir iş için kalk, çalış ve yorul. Farz bitti ise nafileye geç, namaz bittiyse duaya geç ki, kolaylık da artsın, şükrü de çok yapmış olasın...
Zaman Bilinci / Ekrem Sağıroğlu
Zamanın tek bir davranışı vardır: Durmadan akar. Toplanamaz, depolanamaz, tekrarlanamaz ve harcanır. İnsan sınırlı bir hayat süresine sahip olduğu için zamanı etkin kullanmak zorundadır. Zamansızlıktan yakınanların birçoğu zamanı iyi kullanmasını bilmeyenlerdir.
Vakit Disiplini / Özcan Hıdır
Elif bir basamaktır Mevla’ya ulaştıran. Elif, beşerin, Mevla`nın güzelliğinin tecelli edişini seyredip tefekkür ettiği Leyla`yı temsil eder. Mevla`nın güzelliğini tefekkür etmek, O`nu sevmenin niteliğini ve mahiyetini anlamak için Elif sadece bir vesiledir. Elif dünya güzelidir ama onda gördüğün güzelliğin asıl sahibi O`dur, yani Mevla’dır. Ona duyduğun sevgi de aslında Mevla’yadır. Ne var ki bunu içselleştirerek anlamak için beşeri aşkın süzgecinden geçmek gerekir. Kendini sorgulama sürecinin insanı yaradana ulaştırdığı yolculuğun ilk basamağıdır bu. İşte bu yüzden okumaya Elif`ten başlamalı. "Bir yâre meylettim, gözlerini süzerek, dikkatle seyrettim, Rahman`ı gördüm. Gönlüm yeşerdi, hakikati görerek, gözlerim eğildi, yaşlarını gördüm...’’
Okumaya Elif’ten Başla / Osmanov
Ey nefsim, sen titre, kendine bak, kendini gör, kendini bil, kendini anla, kendini tecessüs et. Ancak nefsine müfettiş, nefs-i emmarene murakıp olma yüksekliğine çık.
Nefis Muhasebesi / Zübeyir Gündüzalp
Bir gün arkadaşlarından biriyle beraber ata bindi. Güneş arkalarında, gölgeleri önlerindeydi. Gölgelerine kavuşamıyorlardı. Sonra geri döndüler. Bu defa gölgeleri arkalarına düştü. Nureddin atını sürdü, koşturdu. Gölgesi onu takip ediyordu.
Arkadaşına dedi ki : "İçinde bulunduğumuz durumun neye benzediğini biliyor musun? Ben, dünyaya benzettim. Dünyayı elde etmek isteyen kimseden dünya kaçar. Ama dünyadan kaçan kişiyi ise dünya kovalar."
Selahaddin / Abdulkadir Turan
Kim malını Allah yolunda infak ederse malı azalmayacak aksine artacaktır. Kim zamanını Allah yolunda harcarsa zamanı tahmin bile edemeyeceğimiz bir bereket kazanacaktır. Kim ilmini Allah yolunda sarf ederse ilmi tükenmeyecek bilakis çoğalacaktır. Kim makamını ve mevkisini Allah yolunda kullanırsa Allah onu daha da yükseltecektir. Kim itibarını Allah yolunda kullanırsa Allah onun izzet ve şerefini arttıracaktır. Kim çocuklarını Allah yolunda adarsa Allah evlatlarını ona hayırlı edecektir.
Müslüman Gençler İçin İrade Terbiyesi / Abdülaziz Kıranşal
Kazandıklarımızdan tasadduk edebilmek şahsiyetimizin kemal bulmasıdır. Verirken içimiz acımadan aşkla ve şevkle verebilmemiz, maddeye esaretten kurtuluşumuzun bir ifadesidir. Veren insan eşyaya bağımlılıktan, kendini görmekten, kendi için yaşamaktan kurtulmuş demektir.
İnfak / Kollektif
Mal, insanın varlığını koruması ve hayatını idame edebilmesi için yaratılmıştır. Yani insana hizmet ve istifade etmesi amacıyla yaratılmıştır. Eğer maldan istifade edilmemiş ve insanın hizmetine sunulmamışsa mal, yaratılış amacının dışına çıkarılmış demektir. O zaman mal, insana hizmet eden değil, insanı kendisine hizmet ettiren konumuna getirmiştir ve bu da tehlikeli bir durumdur.
Allah İçin Vermek / İlhan Kuş
Ne yazık ki, fikir adamlarımızın pek çoğu, bir milletin layık olduğu saadetin derecesini 'Batıya Olan Benzerliği' ile ölçüyorlar. Batılı milletleri ne kadar çok taklit edebilirsek, o kadar mes'ut olacağımıza inanıyorlar. Hâlbuki bizim bu şekilde garp milletlerini taklit etmemiz, kendi şahsiyetimizden, mâzimizden, âdet ve inançlarımızdan ve âdeta varlığımızdan sıyrılıp çıkmamızdan başka bir mânâ ifade etmez.
Buhranlarımız / Said Halim Paşa