Söz&Kalem-Mahmut Yıldız
Üniversitenin üçüncü sınıfındaydım. O gün sabah dersi “Felsefeye Giriş II” idi. Yani, uyumaya giriş için ideal ortam. Hoca konuşuyor ama ses, beynimde adeta bir tavan vantilatörünün mırıltısına dönüşmüş. Başım önümde, deftere rastgele karalamalar yapıyorum ama zihnim çoktan Kant’ın kategorilerinden sıyrılıp menemen hayalleriyle dolmuş.
Tam o sırada bir cümle duydum, kulaklarım irkildi:
"Bazılarınız, şu an burada olduğunuz hâlde hayatta aslında yoksunuz."
Kafamı kaldırdım. Hoca direkt bana bakıyordu. Yani gerçekten mi bana bakıyordu, yoksa suçluluk psikolojim mi bana bunu düşündürdü, bilmiyorum. Ama o an, kendimi camdan dışarıyı izleyen o sessiz varlık gibi hissettim. Varlık ama meşgul değil, canlı ama uykuda.
Dersi dinlemeye başladım. Meğer hoca, Descartes’in "Düşünüyorum, öyleyse varım" önermesinden yola çıkıp, "Düşünmeyen insan da varlığını unutur" noktasına gelmiş.
İlk kez bir felsefe dersi ruhumu dürttü. Sınıf bitti, herkes dışarı çıktı ama ben biraz daha orada oturdum. Defterime şu cümleyi yazmışım:
"Kendini kaybetmenin en tehlikeli biçimi, hâlâ buradayken olmamaktır."
O gün, ders bitince kantine gitmedim. Sıradan bir gün, sıradan bir amfi…
(Turan Pektaş)
3 Yumurta Krizi
Öğrenci evindeyiz. Dört kişiyiz. Ayın 28’i, yani ay sonu kıyameti yaklaşmış. Dolaptaki manzara dramatik:
Birkaç soğan, 3 domates, 4 biber üzeri hafiften küflenmiş salça ve üç yumurta.
Ve dört aç insan.
İlk tartışma başladı: “Kardeşim, 3 yumurtayı 4’e nasıl böleceğiz?”
Birimiz “omlet yapalım” dedi, diğeri “haşlayalım daha az gösterir” diye taktik verdi. En sonunda en adil çözümü ben önerdim:
“Menemen yapalım, içinde ne olduğu anlaşılmaz.”
Ama sorun bitmedi. Soğan koyacak mıyız, koymayacak mıyız?
Soğanlı mı, soğansız mı? Ev halkı ikiye bölündü. Küçük çaplı bir "menemen meşruiyeti krizi" yaşandı.
Tansiyon yükselince, her şeyi çok ustaca espriye alabilen ve bir o kadar da entelektüel olan üçüncü arkadaşımız “Arkadaşlar bakın, biz burada menemen yapmıyoruz… İttifak kuruyoruz. Bölünmeyelim!” dedi. Hepimiz sustuk. Çünkü haklıydı.
Sonunda soğanlı ve çok bereketli bir menemen yaptık. Dört kişi yere oturduk, menemen tavasını ortaya koyduk. Tabi ki sıcak ekmek yoktu. Dünden kalan ve biraz da sertleşmiş ekmeği, menemenin sıcak dumanı ile ısıtmaya çalışıyorduk. Klasik yöntem. Sofra boyunca sosyal, kültürel ve idari tartışmalar yaptık. Sonunda doyduk mu bilmiyorum ama kesin bilgi:
Menemen, açken insanı oldukça siyasileştiriyor.