Söz&Kalem Dergisi - Vuslat Şen
“Nasılsa ölecek olmanın sakinliği” diyor ya şair, işte belki de sonbahar bana bunu hatırlatıyor. Oysa insanlık için bahar hiç bitmeyecek, o tazelik, o güzellik, o riyaha hiç solmayacak, hiç tükenip çerçöpe dönmeyecek gibi. Bahar bitti derken, yaz’ı ve ardından gelen sonbaharı akabinde gelen kış mevsimini karşılıyoruz.
Kaç zamandır hayat yolundaki merhaleleri düşünüyorum. Hani her birini insanoğlu olarak aştığımızda, yolumuzun düze çıkacağını sandığımız ama aslında öyle olmadığını, daha yükseğiyle karşılaştığımız tepeleri görüyorum. Şu tepeyi aş diyor hayat bizlere, sonra şunu, sonra ötekini, birini aşamadığın için öteki tepenin yamacında ağladığını gösteriyor bizlere.
Bir tepe daha aş, ey insanoğlu! Pes etme, devam et deyişine tutunarak, bin bir türlü zorlukla çabayla aştığın tepelerin ardından gelen aslında hiç de sürpriz olmayan, hakikatine kıyasla çabaladığın sıkıntı çektiğin merhalelerin ferahlığına tam kavuşmuşken, her şeyin sahtelikle kaldığı ‘ölüm’ karşılayacak bizleri. O vakit insanoğlu olarak şunun idrakine varmış olacağız. Ölümün olduğu yerde hiçbir şeyin aslında pek bir kıymeti de yoktu.
Oysa onca engebelerden, dünyalık telaşlardan sonra, dümdüz bir yol hayaline kaptırmıştık kendimizi ama yol bitti. “Kapı kapı bu yolun son kapısı, ölümse her kapıda ağlayıp, o kapıda gülümse” diyen şairden ilhamla, her tepede ağlayıp, o son tepede gülebilmek marifetti. Her seferinde tökezleyip zar zor aşarken hayatın merhalelerini, son adımı yüreklice ve sağlam atabilmek marifetti.
Onun Makamı’nda huzura varabilmek, razı olmuşlardan olabilmek marifetti. Üzerinde bin bir türlü hilenin, yalanın, adaletsizliğin, zalimliğin, vicdansızlığın ve günahların yaşandığı bu tertemiz topraklar bir gün ‘yetti artık’ diyecek. Kur’an’da eski kavimlerden bahsedilirken, onların yeryüzünden sanki hiç olmamışçasına silindiklerinden bahseder. Saraylar, evler, sokaklar, insanlar, savaşlar, hüzünler, ağlayışlar, sohbetler, hırslar, zenginlikler, makamlar, başarılar, hiç birinden bir iz bile yok. “sanki orada hiç güzel bir gün görmemişlerdi” diyor Elmalılı mealinde ve der ki; “Ne gökyüzü, ne de yeryüzü ağlamadı onların ardından.” Belki de sevindiler bile. Hâsılı, ölecek olmanın sakinliği keşke biraz da bizlere ve yaşayışlarımıza sirayet etse. Hırslarımıza, öfkelerimize, planlarımıza, heveslerimize, nisyanlarımıza, uğruna koşturduğumuz geçici olan dünyalık telaşlarımıza.
Zira ‘keenlemyekun’ kelimesinin o kurşuni rengi sinecek bir gün insanlığımızın gölgesine, diğer renkleri ansızın solduran bir hüzünle. Ebedi yolculuk ne güzel şeydir, hazırlığı tamam olan, ahiret erzakını toplamış olan insanlık için orası, ne güzel bir diyar, baki de beka bulmak. Hayatın külfetlerinden terhis olmak, dünya meşakkatlerinden azad olmak. Kabre iç huzuruyla varabilmek, ne doyumsuz, ne güzel şey, her şey geçici, her şey fani. Baki olan yalnız O, O’na kavuşmak baki’de beka bulmak ne güzel, ne güzel şey.
Kalbi Selam Ve Muhabbetle