Söz&Kalem Dergisi - Yusuf Yetiş
Vandal Siyonist rejimin 1948’den bu yana başlattığı ara ara azgınlaşarak yeni boyutlar kazandırdığı ve en son 7 Ekim’den bu yana modern dönemin şahit olduğu en aşağılık katliam biçimlerini içinde barından katliamları sebebiyle vicdan sahibi, dili, dini, ırkı fark etmeksizin kendine insanım diyen bütün dünya vatandaşlarını ürkütmüş, dehşete düşürmüştür. Bu vicdan yoksunu yapı, çeşitli enstrümanları lehte kullanarak toplum nezdinde bir taraftan Gazze halkını karalamaya çalışırken öte taraftan çoluk çocuk, yaşlı, kadın, hasta, düşkün demeden hastaneleri ve kreşleri ayırt etmeden, kutsal mekânları es geçmeden sistematik bir vahşetle Filistin halkına soykırım uyguluyor.
Tüm bu planlı soykırım girişimlerine ve halk nezdinde kendini aklama siyasetinin disiplinle uygulanmasına karşın vicdan sahibi bireyler Filistin’de yaşanan zulmü, soykırımı ve zulmün ortaklarının ellerindeki kanı görmekten geri kalmıyor.
Özgür halkları, her fırsatta gücü nispetince varlık göstererek köşeye sıkıştırılarak her türlü konvansiyonel silaha maruz kalan, modern makinalarla vahşi zulümlere uğrayan Filistin halkının sesi olmak için kah yürüyüşler yapıyor, kah boykot şuuru diri tutarak ekonomik anlamda ambargo uyguluyor, kah dua ve niyazla, kah toplumsal gösteriler ve protest tavırlarla Filistinli mazlumları yalnız bırakmıyorlar.
Bu durum insanın yaşadığı her coğrafya da kendini gösteriyor. Somali’nin başkenti Mogadişu’dan, İrlanda’nın başkenti Dublin’e, Avustralya’nın en eski yerleşim yerlerinden olan Sydney’den Kanada’nın başkenti Ottowa’ya kadar, Özgür Filistin sloganları vicdan sahiplerinin dilinde ikamet ediyor, silahlarla alınmaya çalışılan özgürlük, silahların işlemediği fikirsel söylemlerle ayyuka çıkıyor ve budandıkça fışkıran bir edayla öldürdükçe yaşamaya devam ediyor Filistin.
Hâsılı Aksa Tufanı bir taraftan kısıtlı imkânlara ve her türlü psikolojik harp tekniğine rağmen Müslüman milletlerin şeref ve haysiyetini ayakta tutarken öte yandan Batı dünyasının politik temel taşlarını da yerinden oynatarak içsel bir devrimin işaret fişeği mesabesinde mevki tutuyor. Yapılan her türlü gayri insani atılım dahi birbirine destek olan ve tıpkı aynı anne babadan kardeşler gibi teşrik-i zulmün paydaşları Avrupa ülkelerinin kurumsal yapıları arasında vicdan sahibi insanların korkusuzluğu sebebiyle derin zıtlaşmalar ve ayrıksı tavırlar gözle görülür şekilde arttı.
Batılı demokrasinin ölümleri görmezden gelerek siyonistlere olan desteği vicdan sahibi yapıları fazlasıyla öfkelendirmekle yetinmedi, aynı zamanda zulme ortak olan yapılardan istifalar çoğaldı hatta zulme dayanamayıp canına kast eden vicdan sahibi insanların haberleri dünyanın dört bir tarafına yayıldı. Tıpkı ‘Free Palestine!’ iç çekişi ve sloganıyla İsrail’in Washington Büyükelçiliği önünde kendini diri diri yakan Aaron Bushnell gibi. Tunuslu seyyar satıcı Muhammed Buazizi kendini yakarak bir ayaklanmanın kıvılcımı oldu. Bushnell’da tabiri caizse Amerikalı Buazizi olarak görüldü. Fakat Batı’nın yıllarca emekle kılı kırk yararcasına inşa ettiği sistemin Tunus ve Arap ülkeleri kadar kolay yıkılması elbette ki beklenemez. Dünyanın lokomotifi konumunda bulunan Batılı devletlerin felsefi evrim sonrası aydınlanma yaşaması ve sanayileşmeyi de başarılı bir teknikle devam ettirmesi kurulmuş sağlam bir altyapının varlığını delillendirir niteliktedir. Dolayısıyla Batı’nın Arap baharı gibi bir kalkışmayla yönetim değiştireceği pek öngörülemez olmakla beraber zihinsel farkındalıkla kabuk değiştirebileceği elbette fark edilebilir. Dini, dili, ırkı fark etmeksizin dünya vatandaşlarının Filistin Meselesine ve israil sorununa ses çıkarması da ifadelerimizi kanıtlar niteliktedir.
Aksa tufanı harekâtının vicdanları tahrik ettiği, inansın inanmasın her duygu sahibi insanı derinden etkilediği aşikâr. İsrail’in soykırım ve terör suçlamalarıyla yargılanma fikri de herkesçe malum. İşte kamuoyunda muvaffakiyet bu iki ifadenin batılı insanlarca kanıksanmasıyla mümkündü, ki kanıksandı da. Artık israil pasaportlu biri dahi potansiyel katil yaklaşımıyla karşı karşıya kalıyor. Dünya siyasetinde yer edinmek için uyguladıkları multidisipliner trajediyi kendi zalimlikleriyle yok ettiler. Eskiden katil olarak anılan Hitler artık bir kahraman olarak anılıyor. Piyanist filmi gibi deruni hissiyatları karşıdakine geçiren Yahudi zulmünü anlatan kült yapıtlar, artık ‘’demek ki hak ettiniz’’ ifadeleriyle yorumlanıyor. Ki hala Müslüman ve vicdan sahibi bireyler savaşta ve barışta ahlaktan taviz vermemişken. Hala Nazi zulmüne uğrayan Yahudilerin mazlum olduğu fikrini din kardeşi canice öldürülen biri ifade edebiliyorken, Filistin içinde yapılan zulüm, Kutsal kitabımız Kur’an-ı Kerim’de Yahudilerin neden lanetlendiğini destekler nitelikte anlamlanıyor.
Hulasa batı halklarının protest tavrı ve sosyal bilimlerden, sinemaya, modadan siyasete zulmü duyurma formatları Müslüman halklara dahi ders olacak nitelikte. Fransa’da her hafta istikrarla tertip edilen Filistin dayanışma yürüyüşleri, İngiltere eski içişleri bakanı Braverman her hafta Manchester’da düzenlenen Filistin’e destek yürüyüşlerini ‘terör gösterileri’ olarak nitelendirip Filistin bayrağını taşıyana teröre destek sebebiyle polis müdahalesi gerektirdiğini ifade etmesine rağmen halkın yılmadan Filistin için yürüyüşlere ses çıkarması, Yale ve NYU gibi köklü üniversitelerde toplu tutuklanmalara rağmen Filistin protestolarının devam etmesi, Harvard Üniversitesi mezuniyet programında Filistin meselesinin ana gündem olması ve MetGala gibi prestijli defilelerin dahi Filistin bayrağı ayrıntılarıyla icra edilmesi ve sayısız örnek Aksa Tufanının kamuoyundaki eşsiz başarısı ve Filistin halkının asla tükenmeyecek bir varlıkla uluslararası kamuoyunda tanındığı anlamına geliyor.
Müesses nizama başkaldıran ve kendi müttefiklerinin katil olduğunu alenen haykıran Batılı halklar umudun diğer adıdır. Sözde kendini Müslüman addeden bazı devletlerden çok daha insani yaklaşımlarda bulunan Batılı halklar, hakiki Müslümanlara, ismen Müslüman görünenlerden çok daha sıkı bir bağla kardeştir.
Rant ve çıkar uğruna insani hassasiyetleri bir kenara bırakarak tasmaları vasıtasıyla aldıkları komutlarla insanlıklarını kulübede unutan sözde Arap liderlere karşın yaşasın vicdan sahibi batılı insanların onurlu mücadeleleri!