Müzeyyen Sena Titiz | Söz&Kalem Dergisi
Hamd, rahmetin sahibi Rahîm’e (c.c), salât ve selâm da âlemlere rahmet Muhammed-ûl Emin'e (sav) olsun.
Kıymetli okur, ben senin yakından tanıdığın ancak tanıdığından bihaber olduğun Rahmet.
Beni tanımak, anlamıma vakıf olmak, eşya ile hal üzerindeki etkimi bilmek istiyorsan şayet seni birkaç dakikalığına tanıtım kitabeme davet ediyorum. Buyurursan bahtiyar kalacağını umuyorum.
Ben, alemlerin rabbinin mühürlü kelimesi, ağacın meyvesi, göğün seması, kalemle kâğıdın buluşma noktası, ruhun nabzı…
Öyle her gördüğünü ben sanma sakın! Mekânım mutluluk ve huzur, nimet benim eş anlamlımdır. Varlığın her zerresinde ben varım, yokluğun her ahında ise gölgem. Zahmete zıttım, gazap ile kavgalı.
Derdim kafiyeli cümleler ile seni avutmak değildir elbette, ben kalbinde yer edinen sansürün kaldırılması gayretindeyim.
Suyunun akmadığı günleri anımsa mesela; “bu an hiç bitmeyecek” hissine kapıldığın vakti hatırla, içinde olduğun esnada bozulan asansör dakikalarını zihninde yeniden canlandır, sevdiğin birilerini hastane kapısında beklediğin deme git, yürü ve yolun engebeli haritalarını tek tek gez. İşte ben orada, zorluğun yanındaki kolaylık. Tanıdık geldi mi?
Dikenler arasında gülü seçtim, ağlamalar arasında gülmeyi! Cevabı unutulan sorunun akla gelen doğru şıkkı olmayı, “verilmiş sadakan varmış” cümlesinin hayattaki rengini almayı seçtim.
“Âmin” diyen dillerin “elhamdülillah” lisanında saklandım. “İyi ki” kelimesinin memnuniyetinde, “Sübhanallah” kelimesinin hayretli gözlerinde, “Maşallah” lafzının yaratıcıya olan zarif teşekküründe.
Beklenti köprüsünün sonu bana vardı hep, umut bende konakladı, samimiyeti ben ihracat ettim. An be an atan nabzının yol arkadaşı oldum, kanını temizleyen atardamar, görmen için bir adet göz, işitmen için de bir adet kulak oluverdim. Gönlündeki sevgi, yüreğindeki şefkat oldum. Zamanı geldi ruhuna iman, kalbine his oldum.
İmtihan gereği “keşke’nin” içinde gizlendiğim de oldu. Vadesi dolup gidenin arkasından edilen El-ahh nidasının ağırlığına görünmek istemediğim de. “Bilseydim yapar mıydım?” cümlesinin geçmiş zaman dili olduğum da. Öncesinde beni fark etmiş olsaydın şu an her şey bambaşka olabilirdi tabi, ama işte imtihan. Ve kuvvetle muhtemel ki olmaması olmasından daha rahmetli bir imtihan.
“Ne var ne yok?” diye sordu genç adam. Diğeri, “N’olsun aynı be ya!” diye cevapladı bu soruyu. Onlar ağır adımlarla kendi yollarına gider iken, ben “Rutin de rahmetten” diye söylendim gayri ihtiyari.
Zannediyorum ki halen kimliğimin merakı içindesin o halde yumuşak sözlü, halim mizaçlı kimselere bak. Abid kullara, zikreden dillere, tefekkür eden akıllara, hafv ve reca arasında yaşam mücadelesi verenlere ve en koyu musibetin ortasında “Inna lillah we Inna ileyhi raciun” teslimiyetine bak.
Ben Rahman’ın fazlı, ihsan ve ikramı. En mukaddes kitapta beni bazen Rahman sıfatının içeresinde, bazen de Rahîm sıfatının tecellisinde görürsün. Kur’an süreleri adedince de Rahmet diye geçerim ben. Ondan sebep nebiler ve sıddıklar dualarında para, mülk, makam değil beni dilerler. Çünkü dünya ve ahiret saadetini kabzederim ben. Daha az ve öz ifadeyle Rabbinin şefkatini, merhametini, lütuf ve keremini istiyorsan beni keşfetmen senin için hayati bir önem taşıyor olabilir.
Unutma; yol O’nun (cc), yolcu O’nun (cc), yolda var kıldığı yolluk O’nun (cc), yâr ettiği yoldaş O’nun (cc). Hem yolun eziyetleri O’nun (cc) emrinde, hangi durakta bizi karşılayacaklarını bilmediğimiz sıkıntılar da O’nun (cc) emrinde. Hangi menzilde bizi bekleyen mutluluklar olduğunu bilen de O (cc). Ezelden ebede her şey O’nun (cc). Ve O (cc), bu içi dolu keder küresinde en pahalı emniyet kemerini bize bahşederek yolumuzu aydınlatıp bizlere merhamet etmiştir. Yoldan da engellerden de korkmamamızı sağlamış, sürücü kurallarını beyan etmiştir. Nasıl mı? Rahîm sıfatından en sevgiliyi var ederek, O’na (s.a.v) Rahmet-ül Âlemin tacı giydirerek. ¹ Çünkü Peygamberimiz (s.a.v) mücessem bir rahmettir. Şairin dediği gibi 'Verâlar perde perde, perde perde tecellî, Hâtemü’l Enbîya’da sonu gelmez tesellî!”
İşte değerli okur, şimdi gözlerini yıkayarak, bana başka türlü bak. Rahmet, anın kalbi, tüm kâinatın resmedilmiş hali. Her şeyi kuşatan², sayısız nimetlerle donanan³ tılsımlı bir kelime. Bana varmanın yolu şartlarımı kabul etmenle mümkündür ancak⁴.
Ben olsam Pendname’de Feridüddin Attar’ın verdiği nasihati kulağıma küpe yapardım: “Gönlünü sadece Yaradan’ın rahmet ve merhametine bağla.” Asla ama asla ümidini kesenlerden olma⁵.
Gel mutmain ol gönül, çünkü Rabbinin rahmeti sana özgü, sende güzel bir örgü ve mutluluk reçetendir. O rahmet, insanların toplayıp durduklarından, didişip kakıştıklarından daha hayırlıdır⁶.
El-an Ashabı Kehf’in duasıyla beni anarak Rabbine iltica et!
Hani o gençler mağaraya sığınmışlar ve “Rabbimiz! Bize katından rahmet gönder ve bize içinde bulunduğumuz durumdan bir çıkış yolu göster!” demişlerdi.
Rahmetle kalınız!
Not: Konunun daha derin anlaşılması için ayetlere müracaat edilmesi tavsiye olunur.
¹ (Enbiyâ Suresi 107.)
² (A’raf 156)
³ (İbrahim 34; Nahl 18)
⁴ (Âl-i İmrân 132; En’âm 155; A’râf 204; Nûr 56; Hucurât 10)
⁵ (Zümer 53)
⁶ (Zuhruf 32)