Covid-19 salgını öncesi normal hayatımızda sürdürdüğümüz bazı prensipler şüphesiz bu süreçle bazı değişimlere uğramış ve normal zamanda aktif olan birçok faaliyetimiz, evlerimizde kaldığımız bu süreç zarfında sönük duruma geçmiştir. İlk olarak zaman kavramına değinmek istiyorum çünkü salgın sürecinin insanlara unutturduğu ilk şey; araştırma ve gözlemlerim sonucu “zaman” kavramı olmuştur. Dünyayı etkisi altına alan pandemi süreci öncesi, sürekli kendisine göre hareket ettiğimiz, hatta günün başlangıcından sonuna kadar günlerin, haftaların planını yaparken, salgın sonrası evde geçirilen aylarca süre zarfında insanlar günleri, haftaları unutur hale gelmiştir. Planlı ve dolu yaşam yerini plansız ve boş zamana bırakmıştır. Böylece ortaya çıkan bu boş zamanı sanal dünya doldurmuştur.
Beşerî ilişkiler arasında zaten teknolojinin oluşturduğu bir kopukluk mevcut iken, pandemi süreciyle bu durum daha da ağır bir tahribata uğramış ve tüm dünya cebimizdeki telefondan takip edilir hale gelmiştir. Sosyolojik ve psikolojik açıdan zedelenmeler olduğu gibi insanlarda bıkkınlık, unutkanlık, öfke gibi duygular da oluşmaya başlamıştır. Böylece oluşan şartlar, yeni dünya düzenini kurmayı hedefleyenlerin sanal dünya hakimiyeti planlarına yönelik bir imkân olmuş olup, zaten mevcut olan sosyal medyanın ekstra yoğunlukta devreye girmesini sağlamıştır.
Alternatif mecra algıları sayesinde sosyal medya, komut verici duruma geldiği gibi insanları da yönetilen robotlardan farksız hale getirmiştir. Beşerî ilişkilerin arasına mesafeler girdikçe görüntülü konuşma, e-ticaret, uzaktan eğitim vb. birçok sağlanan imkanlar ile aslında günlük hayatta gayret sarf ederek yerine getirdiğimiz birçok faaliyetin çok daha basit ve kolay yoldan çözümü olduğunu görmemiz, kullanmamız istenmiştir. Ne kadar sanal dünya, o kadar yönetim gücü ilkesiyle hareket edenler, bugün bizleri geleceğin sistemine hazırlamaktadırlar.
Bunun yanında ele almamız gereken bir diğer husus ise henüz sürecin başında iken tahmin edebildiğimiz gibi “ibadetlerde gevşeme, dini vecibelerin sekteye uğraması” gibi meselelerdir. Gerçekten de ibadetlerde isteksizlik, manevi zedelenme gibi duygular insanlarda oluşmaya başlamıştır. Süreç boyunca insanlarda hiçbir şey yapmama duygusunun oluşması da hâsıl olan mühim meselelerden biri olmuştur. Salgın elbette insani ilişkileri zedelemiş, insanları birbirlerinden korkar hale getirmiştir. İnanan insanlar olarak içinde bulunduğumuz yıl, afetlerle dolu bir imtihan yılı olmuştur. Depremlerin, yangınların, ülkeler arası gerilimlerin, çığ felaketlerinin, salgınların, ırkçılığın, cinsiyetsizliğin ve vahşi cinayetlerin yılı olduğu gibi daha birçok vakaların meydana geldiği bu yıl, adeta insanoğluna büyük bir ihtar olmuştur. Maddi olduğu gibi manevi dünyamız da bugün zedelenmiştir.
Sonuç olarak insanoğlu karşılaştığı her olayda kendini görmekte fakat bunu kabullenmeyip başka odaklara mal ederek kendini görmekten kaçınmaktadır. Kendi sonunu hazırlayacak durumları iftiharla sunmakta, daha sonra kendisi de o girdaba yakalanmaktadır. Artık önümüzdeki girdaplara kapılmamak üzere çok dikkatli, bilinçli ve tedbirli bireyler olarak hareket etmemiz gerekmektedir.
Söz&Kalem - Mahmut Demirel