Her doğan gün kendini karanlık geceye bırakmak için hazırlanıyordu. Zamanın tükendiği bir âlemin tükenmediği âleme geçişi kadar hayatım karmakarışıktı. Buna bir dur demek lazımdı. En basit ve en unutulan eylem ile başlamaya karar verdim. ‘Düşünmek’...
Akıp geçen zaman ile oturup düşünmeye başladım. Hayatımdaki durumların ve eylemlerin kendim için ne ifade ettiğini düşündüm. Her gün neden yemek yediğimi, uyumak zorunda olduğumu ve kim olduğumu düşündüm. Tüm bu düşünceler dilimi harekete geçirmişti. Bu sebeple de karanlık bir odada kendi kendine konuşan bir varlığa dönüşmüştüm. Ardı ardına kafamın içinde sorular yankılanıyordu.
Kimim ben?
Öğrenci mi?
İnsan mı?
Yoksa başını karanlıklardan çıkarmaya bile cesaret edemeyen bir korkak mı?
Hepsiyim ya da hiçbiri...
Bu sorular kafamı öylesine kurcalıyordu ki, nefes almak bile bana anlamsız gelmeye başlamıştı. İçinde bulunduğum zaman diliminde hiçbir hedefi olmayan, ne için yaşadığını bilmeyen, günlük hayat döngüsü içerisinde boğulmuş bir biçareden farksızdım. Aynı zamanda bitkin ve yorgundum. Sorunlar üst üste gelirken benim yaptığım tek şey altında ezilmekti. Tüm bu fikir ve duygu kargaşasının içerisinde bocalarken bir şey fark ettim. İnsanlar durmadan çalışıyorlardı. Evimizin karşısındaki caddeden sanki birbirleri ile yarışıyormuşçasına arabalar geçip durmaktaydı. O esnada benliğimin bu kadar basit olamayacağını düşündüm. Bütün bunların bir anlamı olmalıydı. Burada olmamın, buraya gönderilmemin bir sebebi olmalıydı. Hayatım ve yaşamım sadece yiyip içmekten, gezmekten, konuşmaktan ve ödediğim faturalardan ibaret olmamalıydı.
Odamda büyük bir hızla yarım saat kadar volta atmaya başladım. Başımın döndüğünü fark edince oturdum. Geriye yaslanıp elimle gözümü ovuşturduktan sonra kollarımı koltuğun iki yanına salarak tavana bakar vaziyette düşünmeye başladım. Artık bir karar vermeliydim. Geçmişe bir çizgi çekerek, yeni bir sayfa açmalı ve boşa geçen yirmi yılımı telafi etmeliydim. Günlerce düşündüm. Masamın altındaki çöp kutusu karalanmış defter yapraklarıyla dolup taşmıştı. Ve nihayet bir hafta gibi bir süre geçtikten sonra hayatımı değiştirecek bir kararname kaleme almıştım. Bu kararname de neler mi yazıyor? Bilmek istersen okumaya devam et.
Kararnamem:
Ben bir insanım. Allah, Rahman ve Rahim vb. sıfatlarla tanıdığım bir yaratıcı tarafından çeşitli özellik ve niteliklerle dünyaya gönderildim. Gönderiliş amacım bana verilen görevleri yerine getirmektir. Yaratıcı, hiç tanımadığım ve yabancısı olduğum bu yerde nasıl yaşayacağımı, nerde nasıl davranmam gerektiğini, kimin dost kimin düşman olduğunu ve en önemlisi bana verilen görevlerin ne olduğunu anlatan, ‘Kur-an’ adı verilen bir yazılı metin indirdi. O metnin içeriğini ve uygulanış biçimini anlamam için onu en iyi şekilde anlayan, yorumlayan ve yaşayan, ‘Muhammed’ (sav) adı verilen bir peygamber gönderdi ki, görevlerimi ve sorumluluklarımı yerine getirirken usulüne uygun hareket edebileyim. Tüm bu çabanın sonucunda başarılı olmam kaydı ile içerisinde sayısız nimeti barındıran ve sonsuz bir yaşam sürebileceğim, hiç bir zorluğun ve sorumluluğun olmadığı ‘Cennet’ denilen yere girmek suretiyle ödüllendirileceğim.
Sözün kısası, tüm ömrüm boyunca beni yaratan Rabb’imin belirlediği sınırlar dâhilinde yaşayarak sorunların üstesinden gelip, ebedi bir rahatlığı kazanmak niyetiyle sorgulama işlemini bitirmiş ve kim olduğumu bulmuştum. İster buna ‘Hidayet’ deyin ister ‘Tefekkür’ deyin fark etmez. Beni bana bırakmayan ve devamlı gözetip koruyan bir yaratıcının verdiği huzurla yeni bir hayata başlamış ve yeni güne merhaba demiştim. Sorularımın kaynağı ve çözüm yollarını bildiren kitap önümde duruyordu. Sonra ellerimi açıp bir kez daha şükrettim. Beni bu saadete layık gören, derin bir boşluktayken aydınlığa çıkaran ve kendisini tanıma fırsatı veren Rabbime hamdolsun.
Davamızın sonu Allah’ı övmektir.
Dua ile...
Söz&Kalem - Musab BAYAR