Söz&Kalem Dergisi -Yusuf Yetiş
Toplumların, milletlerin sonraki jenerasyonlarına aktardıkları görünmez, kalıtımsal özellikleri vardır. Bu çıkarımım örften, adetten ve gelenekten daha farklı bir şeyi kasteder. Daha soyut daha deneylenemeyecek daha karakteristik meziyetlerden mesela. İhanet ve kital üzerinden ifadelerimizi örnekleyecek olursak Yahudilerin bu çıkarımların esas öznesi olmayı herkesten çok hak ettiğini söylemekten geri durmamak gerekir. Faşistliklerini, ihanetlerini, zalimliklerini ve gücü olmayana saldırma kültürünü geçmiş Yahudi toplumlarının genetik kalıtımsal mirasına borçludurlar(!)
Biraz geçmişe gidelim. Musa Peygamber kendilerini Firavundan kurtarıp koca Kızıldeniz’i Allah’ın izniyle yardıktan sonra ve kurtulduklarından emin olduktan sonra dönüp ‘Ey Musa! O halde sen ve rabbin yeniden savaşmaya gidin’ dediler.
Dahası var Hz. Musa Firavun’un zulmünden Allah’ın izniyle kurtulduktan sonra Tur Dağı’na ibadet etmeye ve Allah’la tekellüme gidip Beni İsrail’i kardeşi Harun’a emanet etti. Hz. Musa döndüğünde Rabbinden gelen öğretileri Yahudilerin çoktan unuttuğunu ve Samiri adında bir Yahudinin altından buzağı yaptığını üstelik Hz. Musa’nın Kızıldeniz’i yarma olayına şahit olmalarına rağmen o altın buzağıya ibadet etmeye başladıklarını gördü.
Yaratıcının bu azgın ve sufli milleti, ıslah için gönderdiği peygamberleri öldürdüler. Öğretilerini tahrif ettiler. İhanetlerine ciltlerce kitap yetmez, ihtiras ve adavetlerine kütüphane kifayet etmez Yahudilerin.
Jenerasyon değiştikçe toplumlar da değişir, küresel sistem kabuk attıkça milletler de yeniden şekillenirler. Kültürel düzeyleri, inanmışlıkları, hizmet ettikleri değerler değişir değişebilir fakat istisnalar da vardır. Yahudiler bu istisnanın ikonik milletidir. Küresel sistem değişse de, dünya yeni buhranlara kapı aralasa da, savaşlar çıksa da bu millet kininden, ihanetinden, yediği kaba tükürmekten asla geri durmayacaktır.
Musa peygamber örneği verdik, ifade ettiğimiz olayların yaşandığı zaman takribi M.Ö 1200’lü yıllar.
Akabinde Hz. Muhammed (s.a.v) ile yaşadıkları ve yine ihanetle bezedikleri anılar var. Hainlerin adı Samir ya da Yafes değil, Kızıldeniz’in yarılmasına da şahit olmadılar, asanın yılana dönüşmesine de ama ihanetin kalıtımsal olduğunu tüm dünyaya yine kanıtladılar. Peygamber efendimiz Medine’ye hicret eder etmez oradaki Yahudi düzenine karşı önlemler aldı, fakat bir defasında bize İslam’ı anlatacak bir grup Müslüman gönderin dediler ve onlara pusu kurdular, hepsini şehit ettiler; bir defasında da Medine pazarında bir kadına saldırarak inancının sembolü olan örtüsünü parçalamaya çalıştılar.
Biraz daha gelelim, günümüze biraz daha yaklaşalım.
Fransa'dan kovulan ve II. Murat tarafından himaye edilerek Osmanlı tarafından koruma altına alınan yaklaşık 100.000 Yahudi çok sonraları Osmanlı İmparatorluğunun yıkılma sebebi olan İttihad ve Terakki taifesine zımnen perde arkasında ciddi destekler vererek Osmanlı’nın yıkılmasına ön ayak oldular.
Yazımızın başında ifade ettiğimiz faşizm mirasçısı ve ihanetin literatür karşılığı olan Yahudiler dünya tarihini farklı zaman dilimlerinde çeşitli yöntemlerle ziyana uğratmış, müreffeh toplumların güzel günlerini baltalayarak muhteris karakterinden küresel sistemlere gelip geçse de dünya doğumlar yapıp yeniliğe gebe kalsa da taviz vermemiştir.
Sene olmuş 2024 ve bu millet sadece kullandıkları enstrümanları modernize ederek yüzyıllar öncesinin mirasını tatbik etmiş, emellerine ulaşmak için her yolu mübah saymıştır. Terör devleti israil Filistin özelinde tüm dünyaya faşistçe ültimatomlar vererek kırkı çıkmamış bebekleri, kadınları, yaşlıları, hastaları, garip gurabayı bombalıyor. Dünya başına gelmeden empati yapamıyor üstelik yarın öbür gün kendisinin başına geleceğini de alenen biliyor.
Kimi koltuğu, kimi düzeni, kimi evladı, kimi de bayrağı bu Yahudi virüsüne bulaşsın istemiyor fakat bilinmelidir ki tüm pandemiler tedbirsizlikle ortaya çıkar. Tarihten ders çıkarmayan tedbirsiz topluluklar başlarına geleceklerden dolayı veryansın edemezler. Faşizan yakıştırmaların en üst seviyesiyle ifade edilse dahi kifayet etmeyecek bu siyonist çete, dünyayı yeni buhranlara sürüklemeye çalışıyor, küresel sistemin şımarık çocuğunu oynayan bu terör devleti, kendi paydaşlarının dahi kurallarını alaşağı edecek kadar hedefe kilitlenmişken Müslüman yöneticiler kendi iç meselelerine odaklanmış, dış meseleleri kendisine bulaşmadığı sürece gündeminden çıkarmıştır.
Yöneticilerin bu tavrı halkları ayaklandırmıştır, dini ve dili fark etmeksizin vicdan sahibi tüm halklar uyanışta fakat sistemin ve türevlerinin güç kat sayısının 1000%1’i kadar etkili olamayan sivil halklar -vicdani rahatsızlığın bir tezahürü olarak sokakları ve meydanları akın etse de- daha sistematik ve daha mübarezelere, ekonomik çalkantılara hazır şekilde tavır ortaya koyacak devletlerin peşkeş olmasıyla ancak etkili olacaktır. Protest tavrın dünya kamuoyunda itibarı zedelemesi elbette ki şahane bir ilerleme, zulmü durduramazsanız da en azından duyurun salığına uymak vicdan sahibi her bireyin takdire şayan hareketi olmuştur, olacaktır.
Öte yandan devletlerin bu hususta halkları kadar cesur olmadığını da ezikçe davranışlarını politika paravanıyla güzellemelerini de, mazlum insanların can vermesini ‘süreci tedirginlikle takip ediyor sulh çağrısında bulunuyoruz’ söylemine kurban etmesini de tarih katiyen unutmayacaktır.
Allah (cc) Ali İmran 141’de şöyle buyurur:
“Eğer siz (Uhud’da) bir yara aldıysanız bilin ki o topluluk da benzeri bir yara almıştı. O günleri biz insanlar arasında döndürüp duruyoruz ki Allah gerçek müminleri ortaya çıkarsın ve uğrunda şehitleri olsun diye. Allah, zalimleri sevmez.”
Burada kastedilen yukarıda ifade ettiklerimizi destekler niteliktedir. Allah toplulukları sınar ve Müslümanlara der ki Uhud’da kaybettiniz, onlar da kaybetmişti. Bilinmelidir ki Allah galibiyet ve mağlubiyet günlerini aranızda döndürür durur ki böylece hakiki iman sahipleri ve cenneti hak edenler ortaya çıksın.
Hulasası budur kelamın, yaşanan her olayı ve akıbeti başkaları da yaşayabilir. Mağlup olur galip gelir. Mühim olan netice değil alınan aksiyon ve verilen tepkilerdir. Faşist Yahudi toplumunun da çektirdiğini çekeceği zamanlar yakındır fakat sürecin kim eliyle hangi tepkiyle başlayacağı mühimdir ve yaratıcının ikramı da mutlak surette bu nasiple verecektir.