Söz&Kalem Dergisi - Muhammed Nur Caksu
Gelecek (future) konseptiyle bezenmiş tüm sanatsal veya bilimsel öğelerde görebildiğimiz, daha doğrusu bize gösterilen detaylarında hiçbir zaman gelişmiş insani özellikler vurgusu yapılmamaktadır. Mevcut gidişatında böyle bir endişesi yoktur. Kabul etmemiz gerekiyor ki gelecek deyince bir çoğumuzun aklına son trend teknolojik hadiseler, ışınlanmalar, uçan araba figürleri canlanmaktadır. Çünkü mevcut sisteminin insana dair verebilecek tatmin edici hiç bir olgusu yoktur. Gelecekten tek beklentisi madde âleminin gelişmesi, büyümesi ve insana olan ihtiyacı minimize etme çabasıdır. Sürekli gelişen fiziksel ve dijital ortamda insan yapımı aletlerle harcadığımız zaman giderek artmaktadır. Peki, ya bizi bekleyen hakiki gelecekte de maddi imkânların bize bir faydası olacak mı? Ya da tüm beklentilerimizi karşılayacak bir yerde sadece ağaçların, nehirlerin ve şelalelerin olması enteresan olmaz mı?
Dünyada iken bu kadar imkâna kavuşan insanoğlu sadece doğal güzelliklerle mi karşı karşıya kalacaktır gelecekte? Bence bizi bekleyen su ve gıda kıtlığının olduğu ama Androidlerin ortalıkta fink attığı bir ortam olmayacaktır. Bu hadiselerin yaşandığı zamana “gelecek” demekten ziyade “az sonra” tabiri daha yakışır kalacaktır. Çünkü zaman kavramı üzerinde uzun bir süre düşünüldükten sonra bile insanı hayrete düşürmektedir. Doğrusal olarak akan bir zaman ya doğrusal olmamaya başlarsa tüm bildiğimiz eğrilerin dışında değerler verilebilir -ki verecektir- ama o gelecekte bizleri neler bekliyor bunu az çok herkes bilmektedir. Galaksilerin, gezegenlerin, yıldızların ve dahi ahenkli atomların yaratıcısı, modern insan içinde bir cennet hazırlamamış mıdır? Tüm eksikliklerden uzak olan Allah elbette ki her şeye kadirdir. Allah’ın birçok sıfatı vardır ama El-ilim sıfatının modern çağda bile halen tam anlaşılamamış olması oldukça üzücü bir olaydır. Bunun tek sebebi Müslümanların neredeyse son 300 yıldır İslam’dan uzaklaşması, bunun bir sonucu olarakta üretememesidir. Mesela bu örnek sizlere biraz alışılmışın dışında gelebilir ama biraz düşününce neden Müslümanların ilim sıfatından yoksun olduğunu anlayacaksınız.
Örnek cümlemiz şu şekildedir; Siz hiç “Elektriği yaratan Allaha hamd olsun” diyen bir din görevlisi veya vaiz ile karşılaştınız mı? Hâlbuki ezanı okuduğu cihaz bile elektrik enerjisi olmaksızın bir hiç ve hal böyle iken elektrik bir nimet değil mi? Ben daha karşılaşmadım. Neden karşılaşmadık çünkü modern çağın en büyük hastalığı Allah’ın verdiği nimetler üzerinde yüzerken bile insanlar ıslarla Allah’ı arama çabası içerisindedir. Çünkü El-İlim’den oldukça uzaktır. Maddeyi atomlardan yaratan ve bu atomların son yörüngesindeki elektron sayısını tayin eden Allah ne kadar zarif yaratmış. Her atom içerisine bir dünya sığdırmış. Yani anlatmak istediğim hem gelecek hem de az sonra diye tabir ettiğimiz iki zaman diliminde de mutlu olma imkânımız var. Bir zerreyi bile bu kadar zerafetle donatan bir yaratıcının modern çağdaki halifeleri olarak sizce de olmamız gereken yerden oldukça geride değil miyiz? Şu an İslami kimliği olan birini yoldan çevirin ve ona gelecekle ilgili beklentileri ve gidişatı sorun, emin olun ki ah vah ile başlayacak; insanlar şuraya gidiyor, sonumuz hiç iyi değil, helak olacağız gibi cümlelerden başka bir şey duymayacaksınız. Çünkü o da “az sonra” zaman diliminde haps olmuştur. Modern, teknolojik ve inandığı gibi yaşayan bir mümin profilini canlandıramamaktadır. Biraz daha uç bir örnekle devam edersek; uçan arabasını infak eden bir Müslüman ile devesini infak eden Müslüman arasındaki tek fark zaman farkı değil midir? Uçan arabaların infak edilebildiği ve biraz sonra gelecekte bile İslami yaşantımız da hiç bir şeyin değişmemesi olanaksızdır. Akide boyutu ile değil de fıkhi boyutlarıyla değişecektir. Elbette imani konuların tartışılabileceği veya değişebileceğini kast etmiyorum.
Beklentilerimizden dem vurmaya çalışırken asıl olarak değinmek istediğim nokta az sonra ki zaman diliminde Müslümanların olacağı konum gelecekte ki konumlarını da belirleyecektir. Fikri ve maddi olarak üretmeyen toplumlar üreten toplumlar tarafından her daim yönetilmiştir. Gidişat bilindiği gibi hayret verici bir teknolojiye doğru gitmektedir. Az sonra ki zaman dilimin de Müslümanlar kendisine yer edinemez ise bir 300 yıl daha yönetilmeye ve meydanlarda lanetlemekten başka yaptırımları olmayan topluluklar olarak hayatımıza devam edeceğiz. Diğer bir nokta ise cennet kavramının çok dar bir çerçeveye sığdırılma çabasıdır. Hiç kuşkusuz bize gösterilen teknolojik olarak ütopik olan şeylerde gelecekte bizleri karşılayacaktır.
“Az sonra” zaman diliminde hayati öneme sahip olan yasalar, teoriler, kanunlar neden Müslüman isimleriyle süslenmiş olmasın ki? Daha güzel bir “GELECEK” için daha güzel bir “az sonra” zaman dilimi. Müslümanlar, “az sonra” zaman dilimine umutla bakmalı, ah vah çekmek yerine insanlara, modern çağda da ahlaki yönüyle güçlü ve üreten mümin profilini kanıtlama çabasına girmelidir. Gerçekleri yakınarak değil üreterek değiştirebiliriz. Bilim ve sanatın Müslümanca daha kaliteli ve öz verili ilerleyebildiğini kanıtlamamız gerekecektir. Zaman sadece bir dünyası olan ve “GELECEĞİ” parlak olmayan insanlar için doğrusaldır. Gelecekte buluşma dileğiyle...