Ahmet Karaduman | Söz&Kalem Dergisi
Hamd her şeye muttali olan Allah’a, selât ve selam Hz. Muhammed’e âline, ashabına ve kıyamete dek onun yolunu takip edenlerin üzerine olsun.
Dünya, imtihanı verdiğimiz yer. İmtihan, kelimesi Arapçada “mihne” kelimesinden türemiştir. Mihne ise, zorluk, sıkıntı demektir. Bu dünya hayatının imtihanı ise Allah’u Teâla’nın bize sunduğu imkânları onun istediği dairede kullanabilmektir. Zaten hayatın imtihan olması için “doğru-yanlış” seçeneklerin olması gerekir.
Buna şahit olarak bu ayeti kerime yeterlidir: “Güneşe ve onun aydınlığına andolsun. Onu izlediğinde Ay'a andolsun. Onu ortaya çıkardığında gündüze andolsun. Onu bürüdüğünde geceye andolsun. Göğe ve onu bina edene andolsun. Yere ve onu yayıp döşeyene andolsun. Nefse ve onu düzgün bir biçimde şekillendirip ona kötülük duygusunu ve takvasını (kötülükten sakınma yeteneğini) ilham edene andolsun ki, nefsini arındıran kurtuluşa ermiştir. Onu kötülüklere gömüp kirleten kimse de ziyana uğramıştır.[1]
Allah’u Teâla bu sürede on küsur şeye and içtikten sonra insanın yaratılış doğasını ve insan seçtiği yolun sonucunu dile getirmiştir.
İnsan yapısı itibariyle hem iyilik hem de kötülük kapasitesi taşıyan bir varlıktır. İnsanoğlu hangi tarafa önem verir ve doyurursa o taraf güçlenir kazanır. İnsan iyilikten yana seçimini yapıp hayatını iyi olmaya ve iyilik yapmaya adarsa iyilerle birlikte olur ve Allah’ın rahmetine mazhar olur. Ancak kötülükten yana seçimini yapıp hayatını kötü olmaya ve kötülük yapmaya adarsa Allah’ın gazabına müstahak olur.
İnsanın her daim kendini bir gözetim altında hissetmesi de imtihanın bir gereğidir. Hatta dünya hayatı imtihanın zorluklarından biri de her daim gözetleniyor olmamızdır dersek yanılmış olmayız herhalde. İnsanoğlunun Allah tarafından sürekli gözetleniyor olması, insanın dünyada kendisine çeki düzen vermesini sağlayacak bir otokontrol mekanizması sağlayacağı gibi; ahiret gününde hesap vakti gelip çattığında işlediği bütün hata ve günahlara karşı inkar ve bahanelerini geçersiz kılacak ve insanın yaptığı her şeyi ayan beyan ortaya çıkaracak bir kayıt imkanı da sunacaktır.
Onun için kıyamet günü insanoğlu şaşkınlığı şu şekilde dile getirecek: “Vay halimize! Bu nasıl kitapmış! Küçük-büyük hiçbir şey bırakmadan hepsini sayıp dökmüş!”[2]
Evet, öyle bir gözetim ki küçük-büyük demeyip her şeyi yazan bir kitap. Sadece yapılanı, söyleneni değil, kalpte geçeni bile bilen bir Vacibu’l Vucüd’un ilminde. Allah bu hakikati Kur’an’ı Kerim’de şu şekilde ifade eder: “Göklerde ve yerde olanları bilir, gizlediklerinizi ve açıkladıklarınızı da bilir ve Allah kalplerin derinliklerinde olanı da bilmektedir. (Teğabun-4)
İnsanı bu dünya hayatında haramlardan ve münkerattan uzak tutan etken; her daim Allah’ın gözetiminde olduğu bilincinde olmasıdır. İhsan sadece ibadette O’nu görüyormuşçasına ibadet etmek değildir, ihsan haramı da Allah’ı görüyor diye terk etmektir.
İman, güven demektir. Güvende, sırtını dayadığın kişinin daimi gözetiminde olduğunu hissetmektir. Onun için peygamber efendimiz “hırsız, hırsızlık yaptığında mümin değildir” hadisinde kastedilen; kişi bu işi yaparken, Allah’ın onu gördüğünü unutmasıdır.
Müslüman bireyin en çok hatırda tutması gereken husus, daimi Allah’ın gözetimi altında olduğunu hissetmesidir. Bu hakikati hatırında tutan Müslümanın günaha meyletmesi zorlaşacak; günaha, günahkâra, kötüye ve kötülüklere karşı Allah’ın emniyetinde olduğunun bilincinde olacaktır. Bu şekilde kıyamet günü Allah’ın huzuruna çıktığında amel defteri kötülüklerle ve günahlara değil hayır ve güzelliklerle dolu olacaktır.
Allah’u Teâla insanın gizli-açık her söz ve eylemini bilmektedir. İnsan, bu durumdan ötürü Allah’a karşı bir havf ve reca, yani korku ve ümit beslemektedir. Allah’ın her şeyi bilmesi demek, işlediğimiz küçük bir hayırda barındırdığımız niyeti de günah işlediğimizde barındırdığımızı korku ve pişmanlığı da bilmesi demektir. Bundan ötürü kıyamet günü vereceğimiz hesap sadece zahirde işlediğimiz amellerin hesabı ile alakalı değil, o amelleri işlerken barındırdığımız niyettir.
Dünya, insanın ahiret sınavına hazırlanması için yaratılmış bir mekân ve zaman olgusudur. İnsan bu zaman ve mekanın içinde ciddi bir imtihan veriyor.
Dediğimiz gibi, imtihan zorluk ve meşakkatten müteşekkildir. Kolay kılmak için her daim İlahi gözetimde olduğumuzun şuurunda olmamız gerekir. Her nerede olursak olalım Allah’ın bizi gördüğü, yaptığımız ve söylediğimiz her şeyden haberdar olduğumuzu hatta sinelerimizden geçen niyetleri bile bildiğinin şuur ve bilinci biz de oluşursa bu şuur be bilinç biz de bir otokontrol mekanizması oluşturacak ve günahlara karşı bizi koruyacaktır.
Rabbim bizleri bu şuurda olup, bu şuurla hareket eden kullarından eylesin.
[1] Şems, 1-10.
[2] Kehf, 49.