Hırs sözcüğü Arapça kökenli olan “herese” sözcüğünden türemiştir. Hırslı olan kişiye haris (açgözlü) veya muhteris (aşırı tutkulu) denir. Hırs duygusu genellikle mal, mevki, şöhret, ilim gibi maddi veya manevi imkânları elde etme yahut daha genel olarak belli bir amacı gerçekleştirme hususunda kişinin bütün benliğini saran tutkular içindir.
Haris olan bir insan dünyayı hemen ister, dünyalık küçük lezzetlere bağlanır, ahiret lezzetlerini unutur, elindeki ile yetinmez. Bu özellikler bizim toplumsal olarak bütün muhabbetimizi ve bereketimizi alıkoyar, arzu ve isteklerin hastalık haline dönüşmesine, sınır ve kanun tanınmamasına, akl-ı selimin körelmesine, göz ve gönlün kapanıp kararmasına sebep olur. Hırs insana kazanmak yerine kaybettirir, kendiyle birlikte çevresine de zarar verir, gözü ve gönlü hedeflediği şeyden başkasını göremez ve böylelikle bu hırs duygusu zaman içinde hastalığa dönüşür. Eğer bir Müslüman dünyada terakki etmek istiyorsa hırsı bırakmalıdır. İnsanı cehenneme sürükleyen nefsin kötü huylarıdır. Bunlar; kin, öfke, korku, nefret, düşmanlık ve kıskançlıktır. Hırs da bu kötü huylardan biridir. Rabbimizin bize bu kötü huyları vermesi cennetini kazanmamız, yani ahiret hayatımızı kurtarmamız içindir.
Rabbimiz Kuran-ı Kerim’de şöyle buyurmaktadır: “Doğrusu onların (Yahudilerin) hayata diğer insanlardan hatta müşriklerden daha düşkün (daha hırslı) olduklarını görürsün. Her biri ömrünün bin yıl olmasını ister, oysa uzun ömürlü olması onu azaptan uzaklaştırmaz. Allah onların yaptıklarını görür.” (Bakara/96).
Kur’an Yolu tefsirinde bu ayet ile ilgili şöyle denilmektedir: Yahudiler ahiret yurdunda sadece kendilerinin mutlu olacaklarını ileri sürmelerine rağmen hakikatte insanlar içinde ahireti düşünmeden dünya hırsına en fazla kapılanların da onlar olduğu ifade edilmektedir. Bu durum tecrübeyle de sabittir.
Yani demek ki Yahudiler, Filistin toprakları bile kendilerine ait olmadığı halde oraya çökmüş olan bir millettir. Hırstan dolayı bir şeyleri biriktirmekten, bekçilik yapmaktan bunların tadını bile alacak hali yaşayamıyorlar. Onun için ayette “onlar insanların yaşamaya en düşkünü olanlardır” denilmeyip, “onları insanların yaşamaya en düşkünü olarak bulursun” denilmektedir.
Hırs ve Gayretin Farkı
Her ne kadar birbirine benziyor olsalar da hırs ve gayret farklı şeylerdir. Gayret çalışarak, çabalayarak kaderden kısmetine düşen hisseye razı olmak ve tevekkülvari bir şekilde istemektir. Burada sabır, itina, çalışmak, azim ve sonuca kanaat etmek esastır.
Hırs, Allah`ın koyduğu kuralları ve kanunları görmezden gelerek, dünya için dinini feda ederek, sonuçlarıyla hiç ilgilenmeksizin fazlasını istemektir ve sonuca kanaat etmemektir.
Bu yüzden gayret yapıcı, hırs ise yıkıcıdır. Hırs ile gayretin farkı neticede belli olur. Hırslı insan neticeyi Allah’tan beklemez ve ondan uzaklaşır, gayretli insan ise neticeyi Allah’tan bekler ve ona yakınlaşır.
Rabbimiz; “Gerçekten insan pek tahammülsüz yaratıldı” (Mearic-19) buyurmuştur.
Tahammülsüz diye çevirdiğimiz “helû‘” kelimesi sözlükte sabırsız ve bir şeye aşırı derecede düşkün anlamlarına gelen bir sıfat olup tamahkârlık, tatminsizlik, acelecilik, sabırsızlık, tahammülsüzlük, yılgınlık ve sızlanma gibi insanların tabiatında var olan bazı olumsuz özellikleri ifade eder. (Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 5 Sayfa: 458)
Hırs imtihan istemektir, insan hırslı davranarak Allahtan dayanamayacağı imtihanlar istemektedir. Allah bu yüzden hırslı olan insana istediğini vermez, eğer verse insan ahiretini ve Rabbini unutacak, dünyaya daha çok bağlanacaktır. İşte bu yüzden Rabbimiz hırslı olana istediğini vermeyerek aslında ona iyilik etmiş oluyor.