Söz&Kalem - Mustafa Gözel
Bir toplumun geçmişten günümüze aktardığı maddi ve manevi değerlerin tümüne “kültürel miras” denilir. Yani, bir toplumun tarihi, sanatı, gelenekleri, inançları, dilleri, yapıları ve yaşam biçimleri gibi unsurların tamamını kapsayan geniş bir yelpazedir. Kültürel miras, geçmiş kuşaklardan günümüze ulaşan ve gelecek kuşaklara aktarılması gereken kültürel değerler bütünüdür. Bu miras, toplumların kimliğini oluşturur ve insanlığın ortak hafızasına katkıda bulunur.
Elbette her toplumun ve farklı inanç gruplarının geçmişten günümüze kadar süregelmiş bir kültürel mirası vardır. Fakat bu makalemizde İslam’ın kültürel mirasına, denizin bir damlasına dikkat çekeceğiz. İslam’ın kültürel mirası, İslam medeniyetinin yüzyıllar boyunca oluşturduğu inanç, düşünce, sanat, bilim, edebiyat, mimari ve yaşam biçimlerine ait değerlerin tümüdür. Bu miras, sadece ibadet yönüyle değil, aynı zamanda bilimsel, sanatsal ve toplumsal katkılarıyla da insanlık tarihine damga vurmuştur.
Sanat ve Mimari Zenginlik
“Allah’ın boyası (ile boyan). Allah’ın boyasından daha güzel boyası olan kimdir..”(Bakara 138. Ayet)
İslam’ın kültürel mirası, inanç temelli ama evrensel değerlere açık bir medeniyetin ürünüdür. İslam’ın oluşturmuş olduğu medeniyet havzasından meydana gelen kültürel mirası, dünyevileştirmeye yönelik değil, uhrevileştirmeye yönelik bir tebliğ aracıdır. Bu nedenle Müslüman bireylerin geride bıraktıkları ve bugün önemli bir kısmı Dünya Miras Listesi’nde yer alan eserler, insanlığın ruhuna işleyen ve onları Hakk ile irtibatlandıran birer davet araçlarıdır.
Örneğin İslami semboller ve figürlere baktığımızda, tümünde kullanılan tarz oval ve kavisli tarzlardır. Hilal, mihrap, cami, türbe, medreseler ve mimari yapılarda kullanılan desenler… Bütün bunlar İslam’ın yumuşak ve merhamet yönüne dikkat çeker. Bu da insan ruhuna tarifsiz bir huzur verir. İslam sanatında estetik anlayış, Allah’ın (c.c.) yaratışındaki düzeni, simetriyi ve sonsuzluğu yansıtmayı amaçlar. Nasıl ki Yüce Allah (c.c.), yarattığı eserlerde bir zarafet ortaya koymuşsa, Müslümanlar da geride bıraktıkları eserlerinde zarafete özen göstermişlerdir. Bu nedenle İslam sanatı, soyut biçimler, geometrik desenler, bitkisel motifler ve hat sanatının zarafeti üzerine kuruludur. Diğer yandan Hristiyanlığın haç işaretine ve Yahudiliğin siyon yıldızına baktığımızda keskinlik görürüz.
İslam dünyasında, özellikle geometrik desenler oldukça yaygındır. Osmanlı, Selçuklu ve Endülüs mimarisi bu tür desenlerle zenginleştirilmiştir. Bu desenler, aynı zamanda halk arasında sabır, düzen ve sistemli düşünme alışkanlıklarını pekiştirmiştir.
İslam’da hat sanatı, Kur’an-ı Kerim’in yazılması ve bu yazının estetik bir biçimde sunulmasıyla bir sanat dalı haline gelmiştir. Osmanlı Dönemi'nde hat sanatçılarının geliştirdiği yazı stilleri, günümüze kadar gelen sanatsal ve dini anlam taşıyan önemli bir kültürel miras bırakmıştır.
İslam mimarisi, camiler, medreseler, türbeler, saraylar gibi yapılarla dikkat çeker. Süleymaniye Camii, Topkapı Sarayı gibi yapılar, İslam sanatının ve mühendisliğinin zirve örneklerindendir. Aynı zamanda, Endülüs’teki Elhamra Sarayı ve Şam’daki Ümmü’l-Kura Camii de İslam mimarisinin muazzam eserlerindendir.
Bilimsel ve Felsefi Katkılar
De ki:"Bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? Doğrusu ancak akıl sahipleri öğüt alırlar." (Zümer/9)
İslam’ın kültürel mirasının en güçlü yönlerinden biri, bilimsel ve felsefi üretkenliğidir. Özellikle 8. yüzyıldan itibaren, Abbâsîler döneminde Bağdat, Şam, Buhara, Semerkand, Kurtuba gibi şehirler bilim ve düşüncenin merkezleri haline gelmiştir. “Beytü’l-Hikme” gibi kurumlarda Müslüman alimler ilim ve bilim alanında önemli buluşlara imza atarak insanlığa büyük miraslar bırakmışlardır. İbn Sina tıpta çağını aşan eserler vermiş, El-Harezmi cebirin temellerini atmış, Biruni coğrafya ve astronomi alanlarında önemli gözlemler yapmıştır. İbn Rüşd ve Farabi gibi düşünürler ise felsefe alanında hem İslam dünyasına hem de Avrupa’ya ışık tutmuştur. Bu bilimsel birikim, Avrupa Rönesansı’nın doğuşuna katkıda bulunarak insanlık tarihinin yönünü değiştirmiştir.
İslam’ın kültürel mirası, sadece bir dini inanç sistemi değil, tüm insanlık için evrensel değerler ve ilmi birikim sunan bir medeni miras olarak varlığını sürdürmektedir. Bu miras, sadece geçmişin kalıntısı değil; geleceği şekillendirecek fikirler ve eylemler için ilham kaynağı olmaya devam etmektedir.
Dil ve Edebiyat Alanındaki Katkıları
“Gökleri ve yeri yaratması, dillerinizin ve renklerinizin değişik olması yine O'nun varlığının delillerindendir. Şüphesiz bunda bilenler için dersler vardır” (Rum Suresi, 22)
İslam’ın dil ve edebiyat alanındaki en önemli katkısı Kur’an-ı Kerim’dir. Kur’an, Arapçanın en yüksek düzeydeki edebi örneği olarak kabul edilir. Arapçanın fonetik yapısı, zengin kelime hazinesi ve dil bilgisel incelikleri, Kur’an’da kendini gösterir. Bu dil, İslam’ın yayılmasıyla birlikte dünyada önemli bir edebi dil olarak kabul edilmiştir. Kur’an’ın derin anlam katmanları ve estetik dili, Arapçanın gelişimine büyük katkılar sağlamıştır.
İslam edebiyatı, başlangıcından itibaren şiir ile iç içe olmuştur. Arap şiiri, İslam’dan önce de var olan ancak İslam ile birlikte şekillenen önemli bir edebi gelenek oluşturmuştur. İslam öncesi Arap şiiri, genellikle göçebe hayata, cesaret ve kahramanlığa dayalı bir edebiyat anlayışına sahipken, İslam’ın yayılmasıyla birlikte şiir, daha derin manevi ve ahlaki mesajlar içeren bir alan haline gelmiştir. Hicrî 8. yüzyıldan sonra, Kürtçe, Farsça ve Türkçe gibi dillerde de önemli eserler ortaya çıkmıştır.
Hâfız-ı Şirâzî / Farsça - Fars edebiyatının en büyük şairlerinden biri olarak kabul edilir.
Yunus Emre / Türkçe - Türk İslam edebiyatının en önemli şairlerinden biri olan Yunus Emre, Türkçeyi halk arasında anlaşılır kılan şiirler yazmıştır.
Melayê Cizîrî / Kürtçe - Kullandığı dil, hem Kürtçe hem de Farsça öğeleri içerir. Kürtçe'nin Kurmanç lehçesinde yazdığı şiirleri, aynı zamanda Farsça ve Arapça kelimelerle zenginleştirilmiştir. Yine Feqiye Teyran’ın yazdığı şiirler ve eserleri, Kürt edebiyatının en önemli klasikleri arasında yer alır. En bilinen eserlerinden biri “Diwanê Feqîyê Teyran” adlı şiir kitabıdır. Tasavvufi öğretiler, manevi aşk ve insanın içsel yolculuğu gibi temaları işlediği bu eseri, sadece Kürt halkı değil, aynı zamanda İslam dünyası için de önemli bir kültürel miras bırakmıştır.
Sosyal Dayanışma ve Yardımlaşma Anlayışı
“Mallarınızı Allah yolunda harcayın ve kendinizi kendi ellerinizle tehlikeye atmayın. Bir de iyilik edin ve yaptığınızı güzel yapın. Doğrusu Allah iyilik eden ve işini güzel yapanları sever.” (Bakara / 195. Ayet)
İslam toplumlarının en önemli kültürel değerlerinden biri, yardımlaşma ve toplumsal dayanışmadır. Zekât, sadaka ve fıtır sadakası gibi uygulamalar, toplumda yoksulluk ve açlık gibi sorunların giderilmesine yönelik önemli bir mekanizma oluşturur. Bu uygulamalar, İslam kültürünün toplumculuk anlayışını ve bireysel sorumluluk kavramını yansıtmaktadır. İslam’ın sosyal dayanışma anlayışı, yalnızca dini açıdan değil, aynı zamanda insanlık açısından evrensel bir değer taşır. Özellikle zor zamanlarda toplumsal yardımlaşma, İslam toplumlarını birbirine bağlayan güçlü bir unsur olmuştur.
İslam’ın kültürel mirası, sadece bir dinin değil, insanlık tarihinin en önemli medeniyetlerinden birinin izlerini taşır. İslam medeniyetinin oluşturduğu sanat, bilim, felsefe ve toplum düzeni gibi alanlardaki katkılar, tüm insanlık için büyük bir kültürel miras bırakmıştır. Bu miras, geçmişin kalıntısı olmaktan öte, günümüz dünyasında hala aktif bir biçimde yaşamaktadır. İslam’ın kültürel değerleri, sadece bir inanç sisteminin değil, insanlık için evrensel değerlerin ve bilimsel ilerlemenin temel taşlarının ortaya konduğu bir tarihsel süreçtir. Bu nedenle, İslam kültürünün mirası, sadece İslam toplumları için değil, tüm insanlık için kıymetli ve aktarılması gereken bir hazinedir.
Müslüman büyüklerimiz, âlimlerimiz, edebiyatçılarımız, sanatçılarımız bizlere elbette büyük miraslar bırakmışlar ve bizler de bu mirası korumakla mükellefiz. Fakat unutulmamalıdır ki bütün bunlar, en büyük mirasımız olan Kuran-ı Kerim’den neşet etmiş eserlerdir. Ona sarıldığımız müddetçe tarihsel hafızamızı ve kültürel mirasımızı koruyabiliriz.
Allah’a emanet olun. Sağlıcakla kalın.