Söz&Kalem Dergisi - Murat Çöklü
Son dakika tren bileti bulabildiğimiz ve binmemizle kapıların kapandığı bir yolculuğun cumasından yazıyorum. Yolculuk planlamasını son dakikaya bıraktığımızdan dolayı maalesef hızlı trenle değil neredeyse her durakta duran bir trenle rotamızı çizmek zorunda kalmıştık. Normalde yaklaşık dört buçuk saat sürecek olan yolculuk sekiz saatin sonunda Köln merkez istasyonuna varmamızla son bulmuştu. Bizi karşılamaya gelecek arkadaşın dünyanın her yerinde olan bir fast-food zincirinin ismini verip o tarafta bizi bekleyeceğini söylemesiyle başlıyor hikâyemiz. Trenden indikten sonra hemen navigasyona yazıveriyoruz. Fakat bir problemimiz var. Aynı firmadan iki farklı çıkışta da şube açılmış durumda. Bizi karşılayacak olan dostumun telefonuna cevap vermemesiyle bir tanesini seçmek zorunda kalıp istasyondan dışarı doğru yol alıyoruz.
Gece saat 01.00 civarlarıydı. İstasyondan çıkışımızla karşımızda gördüğümüz manzara karşısında hem dehşete düşmüş hem de daha yakından bakmak için taşlarla döşenmiş yolu istemsizce adımlıyorduk. Karşımızda Köln Dom Katedrali yer alıyordu. Daha önce gündüz çekilmiş fotoğraflarını gördüğüm katedralin çok ilgimi çektiğini söyleyemem. Gördüğüm devasa yapı etrafını döndükçe başka bir hal alıyordu. Dostumdan gelen telefonla yanlış taraftan çıktığımızı anlamamız geç olmadı fakat sonucu güzellikler getirmişti. Her yanlış böyle olur mu bilemem fakat olumsuzlukları bile olumlayacak bir zihne sahipseniz dünya daha güzel bir yere dönüşüyor. Nihayet buluşma yerine varıyoruz. Yolun açlığıyla ilk soluğu meşhur dönercilerden birinde alıyoruz. Almanya’da yapılan dönerle ilgili hepimiz az çok bir şeyler duymuşuzdur. Bana göre Almanya’ya dair abartılan şeylerin başında döner geliyor. Türkiye’deki dönerden farklı olarak göz doyurucu boyutta olması öne çıksa da bu göz dolduran boyutun içindeki etin gramaj fazlalığından ziyade içine çokça konulan salata ve birbirinden farklı sos seçenekleriyle süslenmiş olması olduğunu söyleyebilirim. Bu durumla beraber porsiyonlar büyük gösterilip önce göz doygunluğu sağlanıyor. Aramızda geçen ufak bir Almanya döneri mi Türkiye döneri mi muhabbetinden sonra dinleneceğimiz yere doğru yol alıyoruz. Yolda giderken bir sonraki gün için başlangıç noktası olarak Köln Dom Katedrali’ni belirlemiştim bile.
Gün ayıp kahvaltımızı yaptıktan sonra şehrin merkezine doğru yol alıyoruz. Avrupa’nın birçok kentinde yüzük sistemi ile şehirler kurulmuş durumda. Şehrin orta kısmında kilise ve sonrasında halka halka gelen caddeler ve sokaklar. İnanç merkezli bu şehir mimarisini eski İslam beldelerinde de görmek mümkün. Bana göre vermek istedikleri mesaj bütün yolların buraya çıkacağı ve inancın hayatın göbeğinde olduğu vurgusuydu. Arabanın otopark kasisinden geçmesiyle tur rotası için gömüldüğüm telefondan başımı kaldırıp etrafı dikkatlice seyre başlıyorum. İlk durağımız: Köln Dom Katedrali
Dışardan bu görkemli yapıyı inceleyip bilgilendirme panolarını okuyunca neredeyse 157 metre yüksekliğiyle Kuzey Avrupa'nın en yüksek katedrali olduğunu öğreniyoruz. Katedralin önünde, dışında geniş bir avlu bulunmakla beraber Katedralin kulelerinin oldukça etkileyici ve görkemli durduğunu söyleyebilirim. Okuduğum tarihçesinden bu katedral, Gotik mimari tarzına sahip olmakla beraber Roma Katolik Kilisesi'ne aittir ve aynı zamanda Almanya'nın en çok ziyaret edilen ikinci turistik yeridir. Köln Katedrali, Orta Çağ Almanya'sında, önceki bir kilisenin yerine inşa edilmiştir. Katedralin inşaatı, 1248 yılında başlamış ve başlangıçta tamamen tamamlanması yaklaşık 200 yıl sürmüştür. Ancak 14. yüzyılda, inşaat ve çeşitli eklerin üstlenilmesi sırasında çalışmalar durmuş. 1800'lü yılların başlarında, katedralin inşası yeniden başlamış ve 1880 yılındaki son tamamlanması sırasında, o zamanlar tamamlandığında dünyanın en yüksek duvarlı binası haline gelmişti. İlerleyen yıllarda yapımına devam edilerek, iç ve dış dekorasyonu da tamamlanan katedralde, bazı bölümlerinde renkli camlar ve müzikle uyumlu orglar da yer almaktadır. Katedralin içinde yer alan hazineler müzesini ziyaret ederek de eski orta çağ mücevherlerini gördük. Katedralde bulunan "Kutsal Üçlem" denilen çok önemli üç resim bulunmaktadır. Ayrıca UNESCO Dünya Mirası Listesi'nde yer alan Köln Katedrali’ni ziyaret edenler, 800 yıldan fazla bir tarihe sahip olan bu muhteşem yapıyı görme şansına sahiptirler. Katedrali ziyaret edenler, Katedral'in unutulmaz atmosferinde yürüyüş yapabilir, tarihi yapılarını seyredebilir ve inanılmaz üslubuna hayran kalabilirler. Bu yüzden, şayet bir gün yolunuz Köln’e düşerse Köln Katedrali'ni mutlaka listenize eklemelisiniz.
Katedral’den çıkıp yan tarafında bulunan yılbaşı pazarının içinden geçerek birçok tarihi mekânın gölgesinin bize eşlik ettiği yollardan Ren nehrine doğru akıyoruz. Ren Nehri'ni keşfetmek için yola çıktığımızda, heyecanımız tavan yapmıştı. Nehrin etrafında dönüp duran tekneler, muhteşem manzaralar, tarihi köprüler ve yol boyunca yer alan tarihi yapılar, gözlerimizi kamaştırdı. Rheinauhafen adlı liman bölgesi, nehir boyunca yürüyüş yaparken ziyaret ettiğimiz ilk yerdi. Burası modernize edilmiş tarihi bir bölgedir ve eski yapıları, restoranları, çeşmeleri ve müzeleri ile ünlüdür. Limanın yer aldığı bu bölgeye gecesinde uğradığımızda sıra dışı bir hava içinde, ışıklarla süslenmiş su kaynaklarından yansıyan görüntülerle kendini göstermişti. Kıyıdaki ikinci durağımız Römisch-Germanisches Museum (Roma-Alman Müzesi), Köln'deki en önemli müzelerden biridir. Burası antik Roma eyaletlerine adanmış galeriler, binlerce yıllık kalıntılar ve bir zamanlar bölgede yaşayan halkların yaşam hikayeleriyle zenginleştirilmiş bir müze. Nehir kıyısının bir diğer güzelliği ise Köln Katedrali yürüyüş boyunca göz kamaştıran bir manzarayla size eşlik ediyor. Kıyıyı adımlarken nehirde tekne turu yapmak, Köln'ü tamamen farklı bir açıdan görmek için harika bir seçenek olarak karşımıza çıktı. Tekne turu sırasında, şehrin tarihi köprülerinden, kalelerinden, müzelerinden ve doğal güzelliklerinden etrafınızdaki tarihle baş başa kalma imkânı bulabilirsiniz. Tarihi, kültürel ve doğal güzellikleri bir arada sunan bu yüzyıllar boyunca doğal sınır oluşturan nehir; tarihi dokusu, manzaraları ve her adımda yenilik sunan bir yolculuk imkânı veriyor. Bu nehir aynı zamanda Avrupa'nın en önemli su yollarından biridir. Birçok ticari gemi ve turistik feribotlar bu nehri sık sık kullanır. Nehir, aynı zamanda doğal bir sınır oluşturarak, Avrupa'nın birçok ülkesinin sınırını belirleyen bir faktör olarak kabul edilir. Nehir boyunca uzun bir geziyi tamamladığımızda hayatımıza binlerce anı eklemiştik ve sık sık nasıl bu tür bir yolculuğa tekrar çıkabileceğimizi düşünüyorduk.
Turumuz Hohenzollernbrücke köprüsü ayaklarında son bulduktan sonra bu meşhur köprüyü görmek için yukarı doğru tırmanıyoruz. Rhine Nehri üzerinde yer alan köprü, tarihi bölgenin karakteristik yapılarından biri olarak kabul edilir ve aynı zamanda Köln'deki en popüler turistik yerlerden de biridir. Köprü, 1907 yılında inşa edilmiştir ve demiryolu trafiği için özel olarak tasarlanmıştır. Komünikasyon hattı üzerinde yer aldığı için önemli bir köprüdür. Köprünün uzunluğu yaklaşık 409 metre, genişliği ise 29 metredir. Köprü hem yaya hem de araç trafiğine açık olmakla beraber en dikkat çekici özelliği ise üzerinde binlerce kilit olmasıdır. İnsanlar, köprüyü ziyaret ettiğinde yanlarında getirdikleri kilitleri köprüye takarlar ve bu inanışla aşklarının sonsuza kadar sürmesini dilerler. Bu nedenle köprü bir aşk köprüsü olarak da adlandırılır. Sonuç olarak, Hohenzollernbrücke, tarihi bir köprü olması ve üzerindeki kilitleriyle aşkı temsil etmesi nedeniyle Köln’ün en tanınmış turistik yerlerinden biridir diyebiliriz. Sunduğu yürüyüş yoluyla Ren nehrinin karşısına geçmiş bulunuyoruz.
Bir sonraki durağımız olan Köln teleferiğine çok geçmeden varıyoruz. Köln teleferiği benzersiz deneyimleriyle öne çıkan turistik bir atraksiyon. Ben de Köln'ü ziyaret ettiğimde bunu kaçırmak istemedim ve teleferik yolculuğum hakkında deneyimlerimi paylaşmak istiyorum. Deutzer köprüsünde teleferik istasyonuna geldiğimizde, teleferik yolculuğu hakkında kısa bir bilgi alarak, bu eşsiz manzarayı bir de böyle deneyimlemek istedik. Köln teleferiği yolculuğu, gün batımlarının tadını çıkarmak isteyenler için harika bir seçenek. Bilgilendirme hizmetleri oldukça profesyonelce yapıldı ve güvenli olduğu konusunda rahat hissettim. Ardından, teleferiğe binmek için sıraya girdik. Teleferik kabinleri geniş ve camdan yapılmıştı. İçerisi oldukça rahat ve temizdi. Yolculuk başladığında, kabinimiz yavaşça yükselmeye başladı ve manzaranın enfesliği bizi büyüledi. Kabinimiz terrassenstrasse istasyonunda durdu ama burada inmek istemedik, çünkü manzara inanılmazdı. Kabin devam ederken, yükseklik hissi beni sarıp sarmaladı, ama bu önemli değil, zira teleferik yolculuğu kesinlikle unutulmaz bir anı olarak hafızamda kalacak. Deutzer köprüsü ile Köln açık hava müzesi arasındaki turistik bir güzergahta yolculuk etmenize olanak sağlayan bu hat, birbirinden güzel fotoğraflar da çekmemize olanak sağladı.
Günü devirdikten sonraki durağımız Köln Merkez Camii idi. Yollarımızı süsleyen ağaçlar ve berrak gökyüzünün hafif kızılımsı haliyle camiye vardık. Altında binlerce araçlık otoparkı bulunan bu cami, Köln’ün sembolü olmuş durumda. Ayrıca bu cami, şehrin modern mimari anlayışının ve farklı kültürlerin bir arada yaşama bilincinin de en güzel örneği. Bilgilendirme panolarından yapımına 2009 yılında başlandığını öğrendiğimiz bu cami, 2017 yılında tamamlanarak ziyarete açılmıştır. Dış mimarisinde modern ve geleneksel İslami mimariyi harmanlayan cami, iç dekorasyonunda ise daha çok Osmanlı motifleri kullanılmıştır. Caminin görkemli kubbeleri gökyüzüne yükselirken, caminin dışındaki avlu insanların bir araya gelip sohbet ettiği neşeli bir alan haline gelmiş. İç mekânda ise düzenli bir sessizlik hâkim. Bu sessizlik oldukça ferah olmasına olanak sağlayan binlerce parça camdan içeriye süzen ışıklar ile içerdeki manevi havayı hem arttırıyor hem de tattırıyor diyebilirim.
2 bin kişi kapasitesiyle Avrupa'nın en büyük İslami merkezlerinden biri olan bu cami, sadece ibadet için değil aynı zamanda İslam kültürü hakkında da bilgi edinmek isteyen ziyaretçiler için de gün içinde sürekli özel tur olanağı sağlıyor. Ayrıca Köln Merkez Cami altında yer alan çarşıyla giyim, yemek, kırtasiye ve birçok alanda ihtiyaçlarınızı karşılayabileceğiniz bir olanak sağlıyor. Neredeyse yatsı vaktine kadar durduğumuz bu mekân bize nefes aldırmıştı. Başka bir rotaya dümen kırma vakti gelmişti.
Düştük yine yollara, dönüş yabana.