Söz&Kalem Dergisi - Ömer Arslan
Yakınmanın, öfkelenmenin, ağlayıp inlemenin hiç faydası yok bana… Üstüne düşeni yapmayanların özgürlüğümü çaldığı yerdeyim.
Bir avuç toprağa sıkışıp kalmış değil bedenim… Sınanmış heyecanların, yoksul heveslerin, hırçın sevdaların beslendiği yer benim… Bende yaşayanları, bende yorulanları dinlendirir bir elçi… Hz. Elyesa’nın sözleri yetişir laftan anlamayan topluluklara… Bütün kelimeler dökülür dudaklarımdan o zaman kutsal bir dua gibi… Ben Filistin’im…
Kudüs Mukaddes Miras / Kolektif
İktisadi alanda İsrail boykot edilmeli ve bu boykot etkin bir şekilde sürdürülmeli. Bütün Arapları ve Müslümanları içine alacak şekilde büyük çaplı bir boykota dönüştürülmelidir. Müslümanların İsrail ile alışveriş yapması caiz değildir. Müslümanlar, İsrail mallarına verdikleri her kurşunun israil'e gittiğini, israil'in elinde füzeye bombaya ve mermiye dönüştüğünü ve İsrail'in bunlarla bizi öldürdüğünü ya da tehdit ettiğini bilmelidirler.
Her Müslümanın Ortak Davası Kudüs / Yusuf el-Karadavi
Bütün bunlardan sonra ümmet olarak yeniden silkinip kendimize gelmemiz, düştüğümüz yerden kalkmamız, yeniden dirilmemiz gerekmektedir. Yeniden Ömer'leri, Selahaddin-i Eyyubileri, Kanuni Sultan Süleymanları, Sultan II. Abdülhamid’leri yetiştirmeliyiz. Buna sadece Filistin'in değil, İslam ülkeleri diye nitelenen bütün bölgelerin ihtiyacı var. Bu nedenle önce bireyler olarak, sonra toplumlar ve ülkeler olarak "diriliş" en öncelikli hedefimiz olmalı. Bir diriliş nesli yetiştirmek, en büyük idealimiz olmalı. Öylesine dirilmeliyiz ki, bizi öldürmeye gelenler de bizde dirilmeli. Bizim dirilişimiz, sadece ümmetin dirilişine değil, belki bütün beşeriyetin uyanışına, Hakkı ve hakikati görmesine vesile olmalı.
Kudüs ve Aksa / Bünyamin Erul
Vücudunun her yanı felçli bir adamdan neden korkulur? Bunu anlayabilmek için Şeyh Ahmed Yasin hayatta iken düşmanlarının neyi yapamadıklarını, kahraman olacağını bile bile neden şehit edildiği düşünülmeli, yaydığı umut hâlesinin kaynağının Kur'an ve Sünnet oluşuna bir kez daha dikkat kesilmeli.
Direniş Pusulası: Kudüs / Merve Safa Likoğlu
“Bu yol” diye düşündü Rantisi. “Uğruna eşin, aşın, işin feda edilmesi göze alınan kutsal bir yoldur, Filistin'in Kudüs'ün azatlığının yoludur. En büyük mükâfatın verileceği, O büyük vaadin yoludur. Sabredecek ve direneceğiz. Ayaklarımızı sabit, bileğimizi kavi, yüreğimizi aşkla doldur Ya Rabbi!
Pir-i İntifada / Mehmet Ali Gönül
Filistin'de doğrudan veya aracı yoluyla olsun Yahudiye toprak satan, bu işin simsarlığını yapan, aracılık eden, satışı kolaylaştıran, herhangi bir şekilde yardımcı olan, yaptığı işin neticesini bile bile bu işleri yapan kimsenin üzerine namaz kılınmaz, böyle biri Müslüman mezarlığına defnedilmez. Söz konusu işleri yapan kimse ile ilişkilerin koparılması, onlara karşı boykot uygulanması, kendilerine itibar edilmemesi, sevgi gösterilmemesi ve yaklaşılmaması gerekir. Bu işi yapan baba, oğul, kardeş veya koca olsa bile...
Hamas / Abdullah Azzam
Amerika'nın Irak'taki hezimetinden zarar gören diğer bir kesim de her fırsatta Amerika'nın güçlü olduğunu; dolayısıyla realiteyi görmemiz, fırtınaya karşı eğilip oturmamız gerektiğini söyleyenlerdir. Onlara göre Amerika yenilmezdi. Bu tür adamlar gerçekte Amerika'yı Allah'ın dışında rab edinmişlerdir. Bugün böyleleri rablerinin Irak'ta mücahitler karşısında zelil düştüğünü görünce şaşırıp kalıyorlar. Böylesi tipler bundan böyle artık Müslümanlar arasında umutsuzluk yaymaya muvaffak olamayacaklardır.
Hatıralar / Abdülaziz Rantisi
Aslında batılılarda vicdan olduğuna inanmanın kendisi bile başlı başına bir facia, başlı başına bir vicdansızlıktır. Bu batılılardan öylesine iğreniyor ve tiksiniyorum ki, istisnasız hepsinden; İngiliz’inden, Fransız’ından, Hollandalılardan... Ve son olarak da çoklarının vicdanlarına tutunduğu Amerikalılardan. Ama sadece bunlardan iğrenip tiksiniyor değilim. Emperyalist vicdanlara sığınanların tümünden de tiksiniyorum. Bizim yolumuz, kesinlikle hiçbir vicdana tutunmamaktır.
Filistin Davamız / Seyyid Kutup
İki İslam yiğidi birbirlerine yaklaştıkları zaman atlarından inip, iki aşık gibi birbirlerine koşmaya başladılar. Birbirleriyle buluşunca da ikisi de birbirlerinin ellerini öpmeye çalıştılar. Koca Halife, Ebû Ubeyde'nin elini öpmeye çalışıyor, Ebû Ubeyde de Halife Ömer'in elini öpmeye çalışıyordu. Sonra birbirlerine sarılarak gözyaşı döktüler ve hasret giderdiler.
Sonrasında Kudüs'e birlikte girdiler. Hz. Ömer (ra) selametle içeriye girdi, şehrin anahtarlarını aldı ve istirahat etmek için Ebû Ubeyde'ye: "Ey Ebû Ubeyde! Haydi, beni çadırına götür" dedi. Ebû Ubeyde önde, Halife Ömer arkada İslam ordusunun komutanı Ebû Ubeyde'nin çadırına girdiler. Çadır çok sıradan ve basit bir çadırdı. İçeride bir kişinin bile zor yatabileceği kadar küçük bir keçe vardı. Halife Ömer bu hali görünce gözyaşlarını tutamayacak ve diyecekti ki:
"Ey Ebû Ubeyde! Dünya hepimizi değiştirdi, ama seni asla değiştirmedi.”
Ebu Ubeyde b. Cerrah / Muhammed Emin Yıldırım