Söz&Kalem Dergisi - Vuslat Şen
Temiz fıtrat üzerine yaratılan insan, kötüden çok iyiye, çirkinden ziyade güzele, sahteden çok gerçeğe meyillidir. Bununla birlikte Cenab-ı Hâkk’ın verdiği akıl nimetini de kullanarak seçtiği istikamet doğrultusunda hak veya batıl, huzur veren veya ifsat eden bir hayat seyrine sahib olur. Allah (c.c) emirlerine teslim olmuş bir insanlık için on bir ayın sultanı Ramazan atmosferi ve bu ayda indirilmeye başlanan Kuran’ı Kerim’in huzur veren en bariz somut delili olduğunu bilmekteyiz. Başından sonuna kadar rahmet ve bereketiyle diğer aylardan farklı olduğuna tüm inananlar olarak yaşayarak şahit oluyoruz. Tuttuğumuz oruçlarla bedenimizin sıhhate kavuştuğu, verdiğimiz zekat ve sadakalarla malımızın temizlendiği, maddi ve manevi olarak hayatımızda birçok güzelliklerin yaşandığı bu mübarek ayı sonlandırmak üzereyiz.
Ramazan ayı Efendimiz (s.a.v)’in ifadesiyle evveli rahmet, ortası mağfiret, sonu ise cehennemden kurtuluş ayı idi. Bu ayda rahmet bulduk, bu ayın hürmetine inşallah mağfirete uğradık, bu ayda yapmış olduğumuz ibadetler ile insani ilişkilerimiz ile güzel ahlaklı bir yaşam sürmek ile cehennem azabından biraz daha uzaklaştık. Ramazan ayında hayatımıza aktardığımız bu güzellikleri bir yılımıza ve sonuçta hayatımızın her safhasına aktarmak, bizlere dünya ve ahiret mutluluğunu getirecektir. Rabbimiz “Sana ölüm gelinceye kadar ibadet et.” (Hicr-99) buyurarak bizlere iki cihanda da mutlu olabilmenin yolunu göstermektedir.
Ramazan ayını uğurlarken neleri kazandığımızın öncelikle bir muhasebesini yapalım. Hayatımızda gerçekleştirdiğimiz bu kazanımların neler olduğunu daha iyi anlar isek ve aklımıza aktarabilir, gönlümüze idrak ettirebilirsek bu kazanımları hayat boyu sürdürme imkanını yakalayabiliriz. Ramazan ayı oruç ayıdır. Bu ayda Rabbimizin emretmiş olduğu ibadetlerden olan orucumuzu tuttuk. Rabbimiz oruçlarımızı kendi katında makbul eylesin. Oruç ibadeti İslam’ın beş temel şartından biridir. Oruç bedenimize sağlık, gönlümüze ferahlık, ruhumuza esenlik veren bir ibadettir. Ramazan ayında farz olarak tutmuş olduğumuz orucu, Ramazan ayından sonrada bazı günlerde nafile olarak tutmaya gayret edelim. Nitekim Resûl-i Ekrem (s.a.v) her pazartesi ve perşembe günlerini, her ayın 14,15,16 günlerini oruçla geçirirdi. Bizlerde elimizden geldiği kadar nafile oruçlar tutmaya çalışalım. Çünkü oruç nefsani arzularımızı sınırlandırmakta, bize açlığı tattırarak ihtiyaç sahiplerinin durumlarını hatırlatmakta, bedenimizi sıhhate, gönlümüzü huzura kavuşturmaktadır.
Ramazan’dan istifade etmenin yollarından biri de ve belki de en önemlisi elimize, dilimize ve bütün benliğimize sahip olarak oruç tutmak idi. Böyle bir oruç bedenimizi ve ruhumuzu olgunlaştırmakta, bizi ahlâken kemale erdirmektedir. Bedenimizin her azasına oruç tutturmak suretiyle yanlışa sürüklenmekten kendimizi alıkoyduk. Bu durum kendi faydamızadır. Bu durumu bir hayat boyu sürdürerek, Allah’ın emrettiği şeyleri yerine getirmeli, yasakladığı şeylerden de öylece kaçınmalıyız. Dünya ve ahiret mutluluğunu hepimiz arzu etmekteyiz. Ahirette kaybedenlerden olmayı hiçbirimiz istemeyiz. Ne dünyamızı yıkmak, ne de ahiretimizi hüsranlığa sevk etmek istemiyorsak o zaman inandığımız değerlerimize sahip çıkıp, hepsini hayatımıza aktarmalıyız. Yine bu mübarek ay, bize sabrı öğretti. Nefsani isteklere karşı sabır, şeytani vesveselere karşı sabır, açlığa ve susuzluğa karşı sabır, insanlardan gelebilecek olan sıkıntılara karşı sabır hep bu ayın bizlere sunmuş olduğu güzelliklerdir. Bu sabrı hayat düsturu haline getirmeliyiz. Yine bu mübarek ayda bulunan ve yakın zamanda idrak ettiğimiz, kendisinde Kur’ân indirildiğinden dolayı bin aydan daha hayırlı olan Kadir Gecesi hürmetine bu aya KurAn ayı denmiş. Bu ayda diğer zaman dilimlerinde okumadığımız kadar Kur’ân okuma, O’nunla buluşma imkânımız oldu. Bu buluşma bir yıla yani bir ömre aktarılmalıdır. Çünkü Kur’ân okuyana sevap getirmekle beraber, gönüllere şifa veren, insanları rahmete kavuşturan, hidayet rehberi ve nurdur. Kur’ân insanlık için son ilahi mesajdır. Kıyamete kadar gelecek olan insanlara Allah’ın bir lütfudur. Bu lütuftan istifade etmek ise elimizin altında bulunan ve bize kadar hiçbir harfi değişmeden gelen Kuran’ı Kerim’i okumak, anlamak, düşünüp tefekkür etmek ve hayatımıza aktarıp amel etmek icab eder.
Ramazan ayı Sevgili Peygamberimizin müjdesiyle günahlara kefaret ayıdır. Nitekim Hz. Peygamber (s.a.v) bu hususu şöyle dile getirmektedir: “Büyük günahlardan kaçınılması halinde, beş vakit namaz, iki Cuma ve iki Ramazan, aralarında işlenen küçük günahlara kefarettir.” (Riyazü’s Salihin, Hadis No:246) Bu mübarek ayda günahlardan arınmak suretiyle gönül dünyamızı durulaştırdık ve bu vesile ile günahlarımızı gözden geçirip yapmış olduğumuz hataları düşünme fırsatımız oldu. Bugün, Ramazan ayının bize kazandırmış olduğu bu huzurla bir daha bu hatalara dönmemeye söz verme zamanıdır. Çünkü bir daha günahlarımıza tövbe etme fırsatı bulamayabiliriz. Sonuç itibariyle namaz, oruç, zekat gibi ibadetlerimizi yerine getirmekle mükellefiz. Bu ibadetleri yapmak suretiyle görevimiz tamamlanmış değildir. Güzel bir ahlaka sahip olmak insanlarla olan ilişkilerimizi Rabbimizin rızasına uygun hale getirmekte başta gelen vazifelerimizdendir. Hayat, bize verilen en büyük nimetlerin başında gelmektedir. Bu hayatı başarı ile nihayete erdirmek için Ramazan ayında kazanmış olduğumuz değerleri bir ömre yaymak ve hayatımızın son safhasına kadar kendimizi hazırlamak elbette yapacağımız en akıllıca iş olacaktır. Yüce Rabbim yapmış olduğumuz ibadetlerimizi, hayır ve hasenatımızı kabul eylesin, kendi rızasına uygun davranışlar sergilemeyi nasip eylesin. Ramazan ayında elde ettiğimiz bütün güzellikleri bir yıla ve nihayetinde bir ömre aktarmayı cümlemize nasip eylesin.
Kalbi Selâm ve Muhabbetle..