Söz&Kalem Dergisi - Vuslat Şen
Ramazan ayı; orucun, namazın, itikâfın, zekâtın, zikrin, virdin her türlü ibadetin kendisinde toplandığı manevî bir arınma ayıdır. Kur’an’ın inmeye başladığı “Orucun farz kılındığı Ramazan ayı, insanlara hidayet rehberi olup onlara doğru yolu gösteren ve hakkı batıldan ayırıcı en açık delilleri ihtiva eden Kur’an’ın indirildiği aydır.”(Bakara-185) “Şehr-i Ramazan”, adeta gök sofrasının yeryüzüne indirilmiş hali. Arapçada “rmd” (رمض) kökünden gelen “ramadan” “yakıcı” anlamına gelir. Nasıl ki, kızgın yer, üzerinde yürüyenlerin ayaklarını yakıyorsa Ramazan’da müminlerin günahlarını yakar, yok eder.
“Ramazan” sözcüğünün bir başka anlamı da “yağmur”dur. Güz mevsiminde yağan yağmurun “yeryüzünü tozdan, kirden, pastan temizlediği” gibi bu mübarek ayda mümin olanların günah ve kirlerinden arındırıp temizlediği aydır. Rahmetin sağanak sağanak müminleri kuşattığı bu iklim hakkında Resûl-i Ekrem (s.a.v): “Her kim, faziletine inanarak ve mükafatını Allah’tan umarak Ramazan orucunu tutarsa, geçmiş günahları bağışlanır.” (Buhârî, Savm,6) diye buyurur. Önceki peygamberlere ve ümmetlerine verilmeyen faziletler ve güzel meziyetler Ramazan ayında bizim Peygamberimize ümmetine verilmiştir. Cenab-ı Hâk, Ümmeti Muhammed’e bahşettiği bu manevî kıymetlerle dolu, ilahi bir hazine olan Ramazan ayı, senenin kalbi mesabesindedir. Maddi ve manevi kirlerden temizlenmemizin vesilesidir. Adeta manevi bir rehabilite mevsimidir. Mübarek ayda yeniden var olabilmenin fırsatını biz aciz kullarına; “Evveli rahmet, ortası mağfiret, sonu da cehennem azabından kurtuluş” vesilesi olan Ramazan-ı Şerif ile tekrar müşerref kılan Cenab-ı Hâkk’a, sonsuz hamd ü senalar olsun.
Ramazan ayını onurlandıran Kur’an’ı Kerim’in bu ayda inmeye başlamasıdır. İnsanlığın putperestlikten, yabancılaşmaktan kendini arındırarak doğru yolu bulması için Kuran’ın getirdiği mesaj, hem dünya hem de ahiret hayatımız için son derece mühimdir. Kuran’ın kendisinde inmeye başladığı Nurdağı, Hira mağarası insanlığın manevî dirilişini sembolize ettiği gibi, Ramazan ayı da bir diriliş miladı olarak insanlığa aynı mesajı vermektedir.
Bu ayda inen Kur’an’ın insana yaklaşımı sadece kutsala saygı yönüyle değildir. Düşünen varlık olan insanın manevî dirilişi için sunduğu delillerdir. Bu delillerle insan hidayete erecek, ufkunu genişletecek, kendisini var edeni tanıyacaktır. Ramazan ayı, Kur’ân ayıdır dediğimizde ilk olarak aklımıza Ramazan’ın mukabele ve hatim ayı olması gelir. İman eden ruhun huzur bulması için elbette Allah kelamının okunması ve dinlenmesine ihtiyaç vardır. İnsanın önce arınması söz konusu olduğuna göre, önce insanın Kur’an’ı anlaması ve kavraması gerekir. Kur’an’ın getirdiği mesajla ölü kalpler dirilecek ve metninin okunmasıyla da huzur bulacaktır. Bu açıdan Ramazan ayı Kur’an’ı anlamamız için iyi bir fırsattır.
Hz. Peygamber (s.a.v) Ramazan ayının girişiyle müminler için nasıl bir mevsimin açılacağını şöyle buyurmaktadır: “Ramazan ayı gelince, cennet kapıları açılır, cehennem kapıları kapanır ve şeytanlar zincire vurulurlar.” (Buhârî Sâvm 5,227) Bu hadisi şerifte bizlere Ramazan ayının bir arınma mevsimi olduğunu anlatmaktadır. Gök kapılarının, Kur’an’la, oruçla, geceleri ihya ile manevi feyz ve bereketin müminlerin istifadelerine sunulduğu, salih amellerin bolluk ve bereketiyle cennet yollarının kolaylaştırıldığı, cehenneme giden yolların kapatıldığı ve müminlere vesvese veren şeytanların amaçlarına ulaşamadığı mübarek bir aydır.
Ramazan ayında bütün bir Müslüman dünyasıyla birlikte tuttuğumuz bir aylık orucun insanı kendine getiren yönleri derindir. Oruç, hiç şüphesiz insan bedeni üzerinde oldukça ciddi olumlu etkiler gösterir. Oruç gerçekten de insanın maddi vücudunu tamir eder, daha sağlıklı bir hale getirir. Fakat orucun insanın bedenini daha da sağlamlaştıracak asıl etkisi ruhumuz üzerinde gösterdiği etkilerdir. İnsan oruç tuttuğunda, insan olduğunun, yaşadığının, dünyayı başka insanlarla paylaştığının farkına varır. Ramazan’da Kur’an okuyarak tuttuğumuz oruç, insanı kendine getirme kabiliyetiyle insana yeniden var olma bilinci kazandırır.
İnsan oruç tutarak kendini sorgulama ve muhasebe etme sürecine girer. Descartes’in “düşünüyorum, o halde varım” önermesinden farklı, ama onunla da ilgili olarak aslında oruç insanın yeniden var olmasının bir yolu olarak kendini kabul ettiren bir ibadettir. Bundan dolayı “Oruç tutuyorum, öyle ise varım.” yargısı oruç tutan insan için ortaya konulabilecek bir anlam içeriğine sahiptir. Bu önermedeki Oruç varoluşu, yaratıcıyı, insanları, bütün bir kainatı düşünmesini yeniden okumasını temin eder. Bu mübarek ayda imanımızın tadına varmanın, mümin olmamızın vermiş olduğu hazzı yaşamamızın yolu Rabbimizin emirlerine itaat etmekte ve Sevgili Peygamberimizin sünnet-i seniyyesini hayatımıza aktarmakla gerçekleşecektir.
Peki hazır mıyız, yine şevkle heyecanla onu bizlere misafir eden yüce Rabbimize el açmaya, onun sağlam kulpuna tutunmaya, arınmak için istiğfarlarda bulunmaya, bir dahaki seneye kavuşup kavuşmayacağımızı dahi bilmeden son Ramazanımız gibi bu mübarek ayı geçirmeye?
Hazır mıyız, gündüzünde oruçlu gecesinde namaz ve niyaz ile kainatla beraber Rabbimizi zikir etmek için tesbihat halinde bulunmaya?
Hazır mıyız, manevî hastalıklarımızı görüp tedavi etmek üzere Ramazan mektebine kayıt olmaya? Ramazan okulunda talebe olmaya ve adım adım madden ve manen inkişaf etmeye.
Hazır mıyız, Hira Dağı’nda Hz. Cebrail’den aldığı vahiyle insanlığa Kur’an’ı tebliğ eden Hz. Peygamber’in izinden gitmeye?
Öyleyse, her türlü hayrı, rahmeti, bereketi ve daha nice güzellikleri bünyesinde barındıran Ramazan ayını gereği gibi değerlendirelim. Oruçlarımızı Allah’ın emrine uygun olarak her türlü haram ve kötü davranışlardan sakınarak, bütün uzuvlarımızla tutalım. Tuttuğumuz oruca zarar verici her türlü olumsuz söz, fiil ve davranışlardan uzak duralım. Bu ayı fırsat bilip kendimizi gelecek yıllara ve âhiret hayatına manen hazırlayalım. Belki bir sene sonraki Ramazan ayına yetişemeyebiliriz. Bunun idraki içinde olmak temennisiyle…
Kalbi Selâm Ve Muhabbetle..