Söz&Kalem Dergisi - Ahmet Karaduman
Hamd, cihadı zulme uğrayanlar için farz kılan alemlerin Rabbi olan Allah'a, selât ve selâm cihat etmiş Hz. Peygambere, âline, ashabına ve kıyamete dek cihad edenlerin üzerine olsun.
(İşte bu yüzden), kendilerine savaş açılan kimselere (savaş) izni verildi; zira onlar zulme uğramış kimselerdi: ve elbette Allah, onlara yardım edecek güce sahiptir.[1] Cihad, Allah'a karşı olan kulluğunu ifa ettiğinden ötürü zulme uğrayanlar için farzdır. Bir tercih söz konusu değildir.
Cihad, küfrün İslam'a karşı başkaldırışını kabul etmemek ve ona karşı koymaktır. Cihad dine baskıyı ortadan kaldırıp, ibadet etme ve kul olma özgürlüğüne kavuşma arzusu için Müslüman'ın verdiği mücadeledir. Cihad dünya da var olan fitneyi ortadan kaldırmaktır ki ayet-i kerime de şöyle buyrulur: "Onlarla yeryüzünde fitne kalkana kadar cihad edin".[2]
Cihad İslam'da temel farzlardan sonra en değerli, faziletli ve hayırlı ibadetlerdendir. Bundan ötürü cihadın farz kılındığı bir süreçte, ondan geri durmak münafıklık alameti, hayatı boyunca hiç cihad etme imkânı bulamamış olan birinin bir kere dahi cihad etmeyi kalbinden geçirmemiş olması ise nifak üzere ölmeye benzetilmiştir.[3]
Cihad, etmek Rabbimize verdiğimiz ahde sadık kalmadır. Allah'u Teala bize sonucunda ebedi bir kazanç sağlayacak bir alışverişe girişmektir. Ayeti kerime buna şu şekilde şahitlik eder: "Siz ey iman edenler! Sizi elem verici bir azaptan kurtaracak bir alışverişe yönlendireyim mi? Allah’a ve Elçi’sine iman eder, Allah dâvâsı uğrunda mallarınızla ve canlarınızla cihad edersiniz: böyle yapmanız sizin için daha hayırlıdır; tabi ki eğer bilgiyle (hareket) ederseniz. (Böyle yaparsanız) O sizin günahlarınızı bağışlayacak ve sizi zemininden ırmakların aktığı cennetlere koyacaktır; kalıcı güzelliğin merkezi olan cennetlerdeki tarifsiz huzur köşklerine: işte gerçek büyük başarı budur.[4]
Allah'u Teala bize bu dünyanın fani güzelliğine karşı, ebedi güzellikler vadediyor ve asıl başarının ve kurtuluşun o olduğunu ifade ediyor.
Öyledir…
Cihad ve cihad ehli Allah'ın en sevimli kullarındandırlar.
Allah'u Teala onu Kur'an-ı Kerim'de Peygamberlerle beraber zikreder:" Kim Allah'a ve Resul'e itaat ederse, işte onlar Allah'ın kendilerine nimet verdiği peygamberler, doğrular (ve doğrulayanlar), şehidler ve salihlerle beraberdir. Ne iyi arkadaştır onlar?".[5]
Peygamber efendimiz bir hadislerinde şöyle buyurur:" Bir mücahidin bir günlük nöbeti, dünya ve içindekilerinden daha hayırlıdır". Bir başka hadiste ise şöyle buyurur:" Sizden birinin bir günlük nöbeti bir aylık oruç ve ibadetten daha hayırlıdır".[6]
İbn Abbas, Peygamberimizin şöyle dediğini rivayet eder:" İki göze cehennem ateşi dokunmaz: Allah korkusundan ağlayan ve Allah yolunda nöbet tutan göz".[7]
Ebu Hureye anlatıyor: Sahabeden bir geldi ve Resulallah'a şöyle sordu: Ey Allah'ın Resulü bana cihada denk gelecek bir ibadeti söyler misin? Allah resulü şöyle cevap verdi: Sen mücahit cihada çıktığı andan dönene kadar mescide girip hiç durmadan namaz kılabilir ve hiç iftar etmeden oruç tutabilir misin? Adam şöyle cevap verdi: Kim bunu yapabilir ki?[8]
Hiç kimse gerçek bir mücahidin muadili olamaz.
Madem cihad farzdır…
Madem mücahit Allah katında kıymetlidir…
O zaman bir nasıl mücahit olabiliriz? Sadece elimize silah alarak mücahit olabilir miyiz yoksa başka şeylerde var mı?
Tabi ki elimize silah alıp savaşarak mücahit olabiliriz. Ama mücahit eline aldığı kılıcı eğer doğru kullanmaz veya kullandığı kılıcı başka emeller uğruna taşır ise, işte burada bazı şeyleri sorgulamak gerekecek. Çünkü Peygamberimizin ifade ettiği gibi kişi bazen sadece ırkı, kahramanlığı ve benzeri dünyevi emelleri için çarpışabiliyor.
O zaman gerçek mücahit kimdir?
Gerçek mücahit, gerçek bir mümindir.
Peki mümin kimdir?
Mümin, namazını dosdoğru ikame eden, boş şeylerle vakit geçirmeyen, iffetini koruyan[9], Allah'ı zikreden ve Kur'an okunduğunda imanları artanlardır,[10] bir günah işlediğinde hemen tövbe kapısına koşup, kapıda dilenci gibi durandır.[11]
Mümin, bir diğer mümin kardeşinin yardımına koşan, kardeşine zulmetmeyen, elinden, dilinden emin olunan kişidir.
Mümin, kalbinden imanı, dilinden zikri düşürmeyen kişidir.
Mümin cihada çağrıldığında yere çakılıp kalan değil, silahını kuşanıp ilerleyendir. Mümin cihad meydanında arkasında değil, önüne bakandır.
Gerçek bir mücahit, kâmil bir mümindir. Zaferi salt hazırlığında değil, kuşanmış olduğu imanda görendir. İmanı ve ameli en büyük azık olarak görür. Mücahit hem alimdir hem abid. Çünkü gerçek mümin öyle olmalıdır. Olmalı ki Allah'ın vaadi gerçekleşsin.
Mümin Kullara Zaferi Tattırmak Bizim Onlara Borcumuzdu.[12]
Evet tüm sıfatlara sahip bir mümin topluluğa zaferi nasip etmek ve bu dünyada onların yüzünü güldürmek Allah'ın kendisine zorunlu kıldığı bir vazifedir. Ve Allah'u Teala sözünden vazgeçecekte değildir.
Evet…
Bir yılı geride bırakmış ve halen geri adım atmamış bir topluluğun cihadına şahitlik ediyoruz. Allah'u Teala'nın kitabında müminler diye zikrettiği tüm güzel sıfatlara haiz bir mücahit topluluğuyla karşı karşıyayız.
"Ve İsrâiloğullarına vahiy yoluyla (şunu) bildirdik: “Mutlaka yeryüzünde iki kez bozgunculuk çıkartacak ve küstahça böbürlenip büyüklük taslayacaksınız! Nitekim (ikiden) ilk vaid geldiği zaman, güç ve şiddet sahibi kullarımızı üzerinize gönderdik de (sizi) evlerin aralarına kadar girip araştırdılar. Bu yerine getirilmesi gereken bir sözdü.[13]
Bu ayeti kerime de onların bu azğınlıklarına karşı şu temel sıfatlara sahip mümin kullar gelecek "Güç ve şiddet sahibi". Ve onlar, düşmanın evlerine kadar girecekler. Onlar Allah'ın vadini gerçekleştirecek olan kullardır. Ve nitekim Allah'u Teala ayeti kerime de onları "bizim kullarımız" olarak ifade etmektedir.
Bunun karşısında ise: "Kolay da gelse zor da gelse savaşa çıkın ve Allah yolunda mallarınızla, canlarınızla olanca gücünüzü sarf edin: eğer bilirseniz, bu sizin için daha yararlıdır" Ayetiyle muhatap olan bizlerin ayetin devamındaki tavrı var: "Eğer yakın bir menfaat ve kolay bir sefer olsaydı, senin ardına tereddütsüz takılırlardı. Fakat bu zorlu yolculuk onlara pek uzun geldi. Üstelik, “Eğer gücümüz olsaydı kesin sizinle çıkardık” diye Allah adına yemin ederek kişiliklerini mahvedecekler: Oysa, Allah onların yalancı olduğunu çok iyi biliyor".[14]
Evet…
Cihadın üzerimize farz olduğu bir süreçte ondan geri durduk. Rabbim bizleri mücahitlerin saflarında buluştursun. Sözün kaleme, kalemin kurşuna dönüştüğü günlerde görüşmek dilediğiyle.
Allah'a Emanet…
[1] Hac, 39.
[2] Bakara, 193.
[3] Buhari.
[4] Saff, 10-12.
[5] Nisa 69
[6] Muslim.
[7] Taberani.
[8] Buhari.
[9] Mümin, 2-4.
[10] Enfal, 2.
[11] Ali İmran, 135.
[12] Rum, 47.
[13] İsra, 4-5.
[14] Tevbe, 41-42.