Söz&Kalem Dergisi - Elif Yağar Aslan
Tüm mevcudatın, hâlî ve kâli lisanıyla kendisini hamd ile tesbih ettiği Hakem-i Zülcelal’ın adıyla.
Bizleri, bir kez daha Ramazan ayının manevi ruhu ile buluşturan Rabbimize hamd olsun. İçerisinde yağmur taneleri adedince rahmet, kar taneleri sayısınca bereket ve İlahi ihsanların bulunduğu Ramazan ayı, Müslümanlar için kaçınılmaz bir fırsattır. Nitekim bu ay; Nefsi arındırma, İlahi tecellilere mazhar olma, İmani incelikleri pekiştirme ve ameli yönü daha da olgunlaştırmak için bir vesile ayıdır.
İlahi ve Nebevi öğretilerin şehadeti ile bu ay; hayrın ve bereketin menbaı, hakiki hüsün, cemal ve kemalin bir yansımasıdır. Bu yazı dizimizde, sübjektif nazariye ve mütalaadan uzak, Kur’an’ın hakikatlerini rasyonel ve objektif bir şekilde izah edip insaniyetin istifadesine arz eden Risale-i Nur’un zaviyesinden Ramazan ayını ele alacağız.
Üstad Nursi, Ramazan-ı Şerif’in fazileti ve orucun hikmetlerini, Ramazan Risalesi ile dokuz nükte halinde müstesna bir şekilde beyan etmiştir. Mektubat isimli eserin 29. Mektubu’nun İkinci kısmında ele alınan bu husus, Kur’an’ın manevi eczahanesinden alınan ilham ile takdim edilmiştir. Üstad Bediüzzaman bu risalesinde, Ramazan-ı Şerifteki orucun Cenab-ı Hakkın rububiyetine bir işaret; insanın sosyal ve bireysel hayatına dair bir ders; nefsini ve arzularını terbiye etmesine vesile; nimeti ilahiyenin şükrüne bir vasıta gibi birçok hikmeti ele alır. Bu mahiyet ile orucu, insanın hakiki vazifesi olan şükrün anahtarı olarak kabul eder.
Ramazan Risalesini tefekkür ve tedebbür ile incelediğimizde karşımıza mahiyeti yüksek, manidar bir oruç çıkmaktadır. Evet, Ramazan Risalesinin gözüyle oruç, “ehl-i imanın, Cenâb-ı Hakk’ın o şefkatli ve haşmetli ve külliyetli Rahmaniyetine karşı vüs’atli ve azametli ve intizamlı bir ubudiyetle mukabele etmesidir.” Bu yönüyle oruç, Rabbi Rahim’e teşekkür etmek ve tüm nimet ve ihsanatları direk kendisinden bilmek demektir. Bunun yanı sıra, insan, Rabbi Rahim’den gelecek her türlü hayra muhtaç olduğunu oruç vasıtasıyla itiraf etmektedir.
İnsan, oruç yoluyla malik değil, memluk olduğunu kavrar. Rabbine karşı asi ve serkeş değil, ABD ve asker olduğunu fehmeder. Rabbinin rızası dışında, elini suya dahi uzatamayacağını algılar ve rububiyetinin kırılması ve ubudiyeti takınması ve hakiki şükre girmesi gerektiğine yakin eder. Nefsin, süfli ihtiyaçlarından ve malayani hallerinden tecerrüt ederek ulvi ve manevi hallere yelken açmaya çalışmasıdır.
Oruç, her bir harfi otuz bin baki meyveler veren ve bir nurani şecere-i tuba hükmüne geçen Kur’an-ı Kerim’in baki meyveleri kazanmak ve bu kudsi, ebedi ve karlı ticareti ifa etmektir. Mahlukatın, dünyevi ihtiyaçlarını muvakkaten bırakmakla uhrevi bir adam ve tecessüden tezahür etmiş bir ruh vaziyetine girer. Ramazan Risalesine göre insan, orucun bereketi ile dilini yalandan, gıybetten ve galiz tabirlerden uzak tutar. Tilavet-i Kur’an ve zikir ve teşbih ve salavat, ve istiğfar, şeylerle meşgul olmak ve gözünü ibrete, kulağını hak söz ve Kur’an’ı dinlemeye sarf etmektir. Tüm bunlarla birlikte oruç, zahiri ve fiziki olarak da insan için en mühim bir ilaç nevinden olan perhizdir.
Üstad Bediüzzaman’a göre Ramazan-ı Şerif, emir vasıtasıyla helâli terk ettiği cihetle, haramdan çekinmek için akıl ve şeriattan gelen emri dinlemeye kabiliyet geliştirmektir. Bu ay, uzun süren müddet-i açlığa sabır ve tahammül ve bir riyazet ve bir idman ayıdır. Yine bu ay, beşerin musibetini ikileştiren, sabırsızlığın ve tahammülsüzlüğün ilacı mesabesindedir. Bu ilacın faydası olarak kalp, ruh, akıl ve sır gibi letaifler, manevi feyizlere mazhar olur.
Beşer için en değerli makam olan kulluk ve ubudiyet makamı, Ramazan ayında birçok sebep ile daha da pekişir. İnsan, açlıkla nefsin firavunluk cephesine darbe vurar; aczini, zaafını ve fakrını gösterip abd olduğunu bilir. Lisanı hal ile, “Allahım, Sen benim Rabbimsin; ben de senin aciz, zayıf ve muhtaç bir kulunum” der. Böylece, tevazu ve mahviyet ile abd olma makamına yükselir.
Risale-i Nur’un perspektifinden oruç, sadece mide yoluyla bir perhiz yapmak değildir. Göz, kulak, dil, kalp, hayal, fikir, düşünce umum insani melekeler ile oruç tutulması gerekmektedir. Tüm istidadları haram ve malayani şeylerden arındırıp onların yerine İlahi ve manevi amelleri inşa etmektir.
Hülasa; Üstad Bediüzaman’ın Ramazan Risalesinde vurguladığı mevzuular, asr-ı saadette, Peygamber efendimizin seçkin ashabıyla birlikte ihya ettiği yöntemin bir yansımasıdır. Bu esaslar çerçevesinde Ramazan-ı Şerif, yine Risale-i Nur’un ifadesi ile alem-i islam için bir mescid hükmüne geçiyor. Öyle bir mescid ki, milyonlarca Kur’an kârileri, o mescidi ekberin köşelerinde Kur’an-ı Kerim’i yani hitab-ı ezeli ve ebediyeyi arz ve semavat ehline işittiriyorlar. Huzu ve huşu içerisinde ardı arkası kesilmeyen hamdler, tekbirler, salavatlar, dualar, hasenatlar, zekatlar, fitreler, sadakalar, infaklar, ru-i zemini adeta bir cennet bahara çeviriyor. Ve hemen bu mübarek ayın hemen ardından gelen ve dünyevi bir mükafat hükmünde olan Ramazan bayramı ile zemin, yeniden mahlukat için neşv ü nema buluyor…
Rabbimiz bizlere, Kur’an’ın ilhamının bir tercümesi olan Risale-i Nur’un, imani ve ameli usulü ve programı ile bir Ramazan ayı geçirmemizi ihsan eylesin.