Söz&Kalem Dergisi - M. Furkan Aslan
Şehitlerin Rabbi olan Allah’ın adıyla…
Elbette ki ne Filistin direnişi 7 Ekim’de başladı ne de siyonistlerin zulümleri. İşgalciler, bir asra yakındır Filistin bölgesinde türlü türlü zulüm ve katliamlar yapmaktalar. Aynı şekilde Filistin direnişi de özelde Gazze olmak üzere işgalcilere karşı direniş göstermektedir. Fakat biz, özellikle 7 Ekim Aksa Tufanı Harekâtından sonraki süreçte, Gazze halkının sebat ve metanetini anlatmaya çalışacağız.
Gazze… Akdeniz sahilinden 4 km içeride kurulmuş, tarihi 5 bin yıl öncesine dayanan 45 metrekarelik bir kıyı şeridi. İçerisinde, imanı sert kayalar kadar muhkem; teslimiyet ve tevekkülü kökü sağlam ağaçlar kadar güçlü; sabır ve metanetleri, engin dağlar kadar azametli bir halkı barındıran şehir. Tıpkı Efendimiz (s.a.v)’in Hendek Gazvesinde Hz. Ali için “İmanın tamamı, küfrün tamamının karşısında’’ diye buyurduğu sözün, tecelli ettiği şehrin adıdır Gazze. Her metrekaresine yüzlerce şehidin düştüğü şüheda mekânıdır Gazze. İman ile küfrün, sıdk ile kizbin, iyilik ile kötülüğün, adalet ile zulmün ayrıştığı yerdir Gazze. Safların netleştiği, yer; renklerin açığa çıktığı turnusol kâğıdı hükmündedir Gazze şehri. Her yönüyle hak ile batılın mücadele sahasıdır. Her türlü katliama, ambargoya, hastalığa, açlığa ve envai çeşit mezalime rağmen bir an olsun sebat ve metaneti elden bırakmayanların şehridir Gazze.
Siyonist işgalciler ve işbirlikçileri tarafından 8 aydır muhasara altında bulunan Gazze halkı, sahip oldukları sebat ile tüm insanlığa ders ve ibret veriyorlar. Bu aziz halk, korkaklıkta ar, direnmek ve mücadele etmekte şeref ve haysiyet olduğunu bir kez daha ispat ediyor. Toplumun 7’den, 70’ine, tamamı bu bilinç üzere hareket ediyor.
Her gün kameralar karşısında, tüm dünyaya seslenen Gazze ahalisini hepimiz görmekteyiz. Bazen bir çocuk çıkıp tevekkülden bahseder, bazen de bir kadın çıkıp sabır ve metanetten; bazen bir genç çıkıp cesaret dersi verir, bazen de bir ihtiyar çıkıp Rabbe olan teslimiyeti vurgular. Kadın, erkek; genç-yaşlı; baştan aşağı iman ve yakin ile doludur Gazze halkı. Koca bir İslam ümmetinin onurunu, tek başına koruyan bir halk. İlk kıblemiz, ikinci mescidimiz ve üçüncü harem-i şerifimiz olan etrafı mukaddes Mescid-i Aksa’yı tek başına müdafaa eden bir toplum. Her türlü yalnız bırakılmalarına rağmen, halen İslam Ümmeti adına büyük bedeller ödeyen onurlu halktır Gazze ehli.
Bugün İslam âlemi içerisinde, hatta insanlık mektebinden soyutlanmamış tüm halklar ve toplumlar içerisinde bir darbımesele dönüşen şu söz, Gazze halkının konumunu göstermektedir: “Ehlü Gazze, Ehlül İzze” Yani “Gazze ehli, izzet ehlidir.” Gazze halkına bu itibar ve değeri veren, elbette ki İmanlarının bir tecellisi olan direniş ve mücadele ruhlarıdır. Ayrıca Gazze’nin bu izzeti, bulaşıcıdır. Kim izzet elde etmek istiyorsa, hangi Müslüman, toplum veya halk aziz olmak istiyorsa Gazzelilerin yanında durmakla mükelleftir.
Asil ve kahraman Gazze halkı; ellerindeki dünyevi güçle övünen, maddi imkânlar ile kendilerini yenilmez ve geçilmez olarak lanse eden siyonist işgalcilere ve işbirlikçilerine verdiği tarihi ders, hakiki imanın tecellisi olan sabra ve sebata olan itimatlarından kaynaklandığı da bir gerçektir. Bu hususu, bir siyonist kanala çıkıp konuşma yapan ve kendisi de siyonist olan bir işgalci şöyle itiraf ediyor:
‘’Kur’an-ı Kerim’de, ‘Allah sabredenlerle birliktedir.’ diye bir ayet vardır. Fakat bunun aksine İbranice de sabır kelimesi yoktur. Biz sabırdan yoksun bir toplumuz. Bunun için onlara karşı hiçbir zaman zafer elde edemeyeceğiz. Sabır, aylarca güneş görmeden tünellerde kalabilmektir. Aylarca tünellerde sabır edenler, gün be gün o tünellerden çıkıp cesurca savaşabiliyorlar. Sabırdan alınan güç budur. Onlarda (Gazzelilerde) din hayatın belirleyicisi iken, bizde ise hayat dini belirliyor. Yani dini istediğimiz gibi kullanıyoruz. Bu sabırları sayesinde psikolojik açıdan da bizden büyük denli bir farkla öndeler.”
Sebat ve metanet timsali Gazze halkından bahsederken, elbette ki Gazze direnişinin öncülerinden de söz etmek gerekiyor. Belki de Gazze’de en fazla bedel ödeyen, fedakârlık yapan kimselerdirler. Şeyh Ahmet Yasin, Fethi Şikaki, Abdülaziz Rantisi, Yahya Ayyaş, Salih el-Aruri gibi Gazze direnişinin liderleri, bizatihi kendi canlarını bu yolda feda ettiler. Şehid olarak Rablerinin katına varıp, “İnsanlardan öylesi de vardır ki, Allah'ın rızasını kazanmak için kendini feda eder..’’[1] Ayetine mazhar oldular.
Yalnız kendileri ile de sınırlı kalmadılar. Ailelerinden de birçok kimse şehid edildi. Direniş önderleri, günümüzde de aynı istikamet üzeredirler. Bunun en net örneğini, İslami Direniş Hareketi Hamas’ın Lideri, Mücahid İsmail Heniye’nin şahsında görmek mümkündür. Aksa Tufanı sürecinde, ailesinden 3 oğlu ve 4 torunu başta olmak üzere toplamda 60 kişi Siyonist saldırılarında şehid edildi. Çocuklarının ve torunlarının şehadet haberi kendisine verilince gösterdiği teslimiyet ve sebat, tam anlamıyla Gazze direnişinin özeti mahiyetindeydi. Akabinde paylaştığı şu mesaj ise tüm direniş için bir gurur ve onur vesilesi oldu:
“Düşman, oğullarımı öldürerek pozisyonumuzu değiştireceğimizi düşünüyorsa hayal görüyor demektir. Şehid olan evlatlarım, toprağa sımsıkı sarıldılar. Çocuklarımın kanı Gazze'deki şehitlerden kıymetli değil. Bu durum, çocuklarımızın halkımızın hiçbir ferdinden farklı olmadığının kanıtıdır."
Evet, Üstad Bediüzzaman’ın “Hakiki imanı elde eden, kainata meydan okur.” sözü, halkından liderlerine kadar tüm Gazze toplumunda tecelli etmiş bir sözdür. Rablerine olan hakiki imanları sayesinde, siyonizmin şahsında tüm dünyaya meydan okumalarına vesile olmaktadır. Nitekim Gazze halkı, birçok ayetin ameli tefsiri hükmünde olduğu gibi şu ayet-i kerimeyi de bilfiil yaşamaktadır: “O şeytan, sizi ancak kendi dostlarından korkutuyor. Onlardan korkmayın, eğer mü’min iseniz, benden korkun.”[2]
Ey Rabbimiz!
Gazzeli kardeşlerimizin sebat ve metanetlerinin, Senin rızan için ödedikleri bedellerin hürmetine; Mescid-i Aksa’nın, Kudüs’un, Gazze’nin ve tüm Filistin’in özgürlüğe kavuşmasını nasip eyle.