Söz&Kalem Dergisi - Ahmet Şimşek
İnsanların inançları toplumu şekillendirirken aynı zamanda şehri de imar eder. İbadetin merkezcil olduğu şehir planlamalarında ticaretle insani ilişkiler kurulurken mahalle yapısında ise komşuluk ilişkilerin temelleri meydana gelmektedir.
Şehrin imarı, insanın psikolojisini üzerinde ciddi etkileri vardır. Bunlar sokak örüntülerinden başlayarak nefes alan avlu ve rekreasyon alanlarına kadar bir ilişki sarmalı içindedir. Bu bağlamda geniş ve dar sokakların insana dair mi yoksa eşyaya dair mi olduğu, çıkmaz sokakların, çocuklar için dinlenme ve oyunlarla kuracağı bir macera alanı gibi bir takım psiko-sosyal nedenler sorgulamamıza neden olmaktadır. Buna dair bu ay toplumun yaşadığı çevre bağlamında; şehir, perspektif, sokak, avlu ve komşuluk kavramlarını incelendi.
Şehir
Farsça şehr kelimesi çalışma yaşındaki nüfusunun çoğunluğu ticaret, sanayi ve yönetim gibi işlerle uğraşan büyük yerleşim merkezlerini ifade eder. Türkçe’de XI. yüzyıldan itibaren halk dilinde şar biçiminde telaffuz edilen şehir karşılığında Soğdca kökenli kent ile (kant) “kale ve saray” gibi anlamlara gelir. Arapça’da şehir karşılığındaki en yaygın isimler medîne, belde ve mısrdır. Kur’ân-ı Kerîm’de şehir için on yedi yerde medine, on dokuz yerde beled, yirmi bir yerde dâr (diyâr), beş yerde mısr (emsâr), elli altı yerde karye (kurâ) geçmektedir. Mekke, muhtemelen yeryüzündeki yerleşim birimlerinin merkezi ve Müslümanların kıblesi olduğundan “Ümmü’l-kurâ” şeklinde nitelendirilir.
Perspektif
Üç-boyutlu mekânın iki boyutlu temsilidir. Mimarlar ürettikleri çevreyi göz önüne canlandırmak üzere kullanırlar. Gözün dünyayı nasıl algıladığı ilişkin ilk kuramlar Yunan matematikçi Öklit tarafından keşfedilmiştir. Öklit; gözün görsel ışınlarını bir objenin üzerine yansıttığı ve ardından gelen dünya algısının görenin; dinamik bir eylemi olarak gerçekleştiğini saptadı. Müslüman bilim insanı İbn-i Heysem, 11. yy’ın başlarında optik ilkelere önemli katkılar bulundu. Bunlardan biri “ Görüyoruz, çünkü ışığın ışınları göze giriyor” düşüncesi olmuştur.
Mahalle
Sözlükte “bir yere inmek, konmak, yerleşmek” anlamına gelen hall (halel ve hulûl) kökünden türetilmiş bir mekân ismi olan mahalle kelimesi devamlı veya geçici olarak ikamet etmek için kurulan küçük yerleşim birimlerini ifade eder. Duygu ve düşüncelerin oluşturduğu ve şekillendiği küçük birimlerden biridir. Komşuluk, alışveriş ve kültürel aktivitelerin paylaşıldığı alanlardır. Ayrıca ev, bahçe, avlu, sokak, meydan ve ticari ve kültürel birimlerin entegre olduğu bir işletim sistemi de bulunmaktadır.
Sokak
Şehir üretim zincirinin ilk halkasını ve çoklu ağ sisteminin başlangıç noktasıdır. Buna göre sokak; öznel mekânımızdan kafamızı çıkartıp kente ve kentliye karıştığımız, soluklanmak için kendimizi şöyle bir dışarı attığımızda içine düştüğümüz, bazen mahalleliyle durup konuştuğumuz bir karşılaşma ya da adının tam anlamıyla “kentli olma” mekânıdır.
Avlu
Şehirlerin ufki yapıdan vazgeçip dikeyleşme sürecinden sonra rekreasyon alanları gibi mekana nefes aldıran mimari bir unsurdur. Özelliklerine göre revaklı avlu, şadırvan avlusu, dış avlu gibi çeşitli şekillerde adlandırılmaktadır. Bu mekânı ifade etmek için, aslı Grekçe aule olan avlu kelimesinden önce, erken İslâm ve Mısır Memlük mimarisinde sahn, Osmanlı mimarisinde de harim kelimeleri kullanılmıştır.
Komşuluk
İslâm ahlâk ve fıkıh literatüründe kullanılan câr kelimesinin “yakın olma, yakınlık” anlamındaki civâr ve mücâvere masdarlarından isim olup genellikle birbirine yakın meskenlerde yaşayan kişilerin ve ailelerin her birini ifade eder. İslâm’da komşu hakları genel olarak kul hakları (hukūk-ı ibâd) veya insan hakları (hukūk-ı âdemiyyîn) denilen haklar çerçevesinde ele alınmaktadır. Buna binaen bu haklarla ilgili emir ve yasaklar, komşuluk - de bağlamaktadır. Kur’ân-ı Kerîm’de Allah’a imanı emreden ve şirki yasaklayan ifadelerin hemen arkasından sıralanan ahlâk emirleri arasında ana babaya iyi davranmaktan sonra komşuya iyilik yapmak yer almaktadır. Selamlaşma da komşuluk ilişkilerin yönetim merci konumunda olduğundan; selam, “bedeni ve ruhi hastalık, eksiklik ve kusurlardan uzak olma” anlamlarında kullanılmaktadır. Allah’a nisbet edildiğinde ise “her türlü eksiklik, acz ve kusurdan, yaratılmışlara özgü değişikliklerden ve yok oluştan münezzeh olan, selâmetin kaynağı olup esenlik veren” şeklinde açıklanır.