Söz&Kalem Dergisi - Ali Tarhan
Teknolojinin ilerlemesi, teknolojik aletlerin gelişmesi, artması ve beraberinde küçüğünden büyüğüne insanların bu aletlere bağımlı olması herkesin mustarip olduğu bir konu. Özellikle ebeveynler çocuklarının bu aletlere adeta bağımlı hale gelmesinden ve onlarsız yaşayamamasından dolayı sürekli şikâyet ediyorlar ve çözüm arayışı içerisine giriyorlar. Çocuklarını teknolojik aletlerin hegemonyasından kurtarmaya çalışan ve sosyalleşmeleri için uğraş içinde olan ebeveynlerin son zamanlarda geleneksel oyunları aha fazla araştırdığı ve çocuklarını bu oyunlara yönlendirdiği gözlemlenmektedir. Nitekim uzmanlar da geleneksel oyunların çocukların eğitimi ve kişiliğini olumlu etkilediğini söylüyor.
Teknolojik ilerleme yetişkin insanların yaşam ve çalışma koşullarını değiştirdiği gibi çocukların da oyun şekillerini değiştirdi. Eskiden hemen hemen her sokakta koşup zıplayan çocuklar, artık evlerinde saatlerce bilgisayar ya da tablet başında beden gücü harcamadan vakit geçiriyor. Gelişim çağındaki çocukların maruz kaldığı hareketsiz yaşam başta obezite olmak üzere birçok hastalığa davetiye çıkarıyor. Uzmanlar; eskiden sokakta oynanan ve artık 'geleneksel oyun' olarak tanımlanan oyunların, çocukların eğitimi ve kişiliği üzerindeki olumlu etkileri olduğunu vurguluyor. Geleneksek oyunlar, çocukların hem kültür ve gelenek kodlarını tekrarlıyor hem de farklı kültürlere aşinalık kazanarak gelişimine katkı sağlıyor. Ayrıca çocuklar oyun oynarken; oyunların eğitsel, toplumsal ve ahlaki değerinden de faydalanmış olur. Mevlana, Mesnevi'de konuyla ilgili olarak, "Çocuk oyunla akıllanır, oyun oynaya oynaya aklı başına gelir." ifadelerini kullanmıştır.
Baharın gelişi ile birlikte yetişkinler, oyun arayışına girmişlerdir. Evladı olan anne-babadan, kardeşi olan ağabey-ablaya; yeğeni olan dayı ve amcadan, öğrencileri olan öğretmenlere kadar her yetişkin, tarihi ve kültürel oyunları bir yönüyle de olsa ilgi duymaktadır.
Şimdi gelelim bu tarihi ve kültürel oyunlardan en gözde olanları anlatmaya ve tarif etmeye… J
Çelik çomak
Biri uzun diğeri kısa iki sopa kullanılarak oynanır. Kısa olan ve sürekli yerde kalan sopa, uzun sopayla uç kısmına vurularak havalandırıldıktan sonra, en uzak noktaya ulaştırılmaya çalışılır. Kısa sopaya, üç kez havalandırıp vuramayan oyuncu, sırasını rakibine verir. Sopayı en uzak noktaya atan oyuncu, oyunu kazanmış olur.
İstop
Oyuncular bir daire oluşturur. Oyunu başlatmak için çocuklardan biri ebe olur. Ebe, oyunculardan birinin adını söyleyerek topu havaya atar. Top yere düşerken, adı söylenen oyuncu topu havada yakalarsa, başka birinin adını söyleyerek topu yeniden havaya atar. Topu havada tutamayan çocuk, topu yerden eline aldığında “istop” diye bağırır. Kaçışan oyuncular "istop" denildiği anda oldukları yerde durmak zorundadır. Bu durumda ebe, duran oyunculardan birini topla vurmaya çalışır. Vurulan oyuncu 1 puan kaybeder ve ebe olur. Üç kere vurulmuş olana bir ad takılır ve oyun o isimle devam eder.
Saklambaç
Oyundan önce sayışma yapılarak ebe belirlenir. Bir kale belirlenir. Ebe kalede gözlerini kapatarak belirlenen sayıya kadar sayar. Sayma bitince "Yanın yören, sağım solum sobe, saklanmayan ebe" (bu deyiş yerden yere fark edebilir) der ve gözlerini açar. Ebe saklanan oyuncuları bulmaya başlar. Ebe herkesi bulursa içlerinden birini ebe seçer veya en önce sobelenen ebe olur. Eğer ebe yanlış kişiyi sobelerse "çanak çömlek patladı" olur ve oyun yeniden başlar.
Deve Cüce Oyunu
Grup halinde oynanır. Bir kişi ebe olur. Deve diye bağırınca herkes ayağa kalkar, cüce diye bağırınca herkes yere çöker. Ebe bunları art arda ve hızlı şekilde karışık olarak söyler. Ebenin talimatlarına uymayan yanar ve oyundan çıkar. En son kalan oyunu kazanır ve ebe olur.
Elim Sende Oyunu
Çocuklar bir tekerleme söyleyerek aralarında bir ebe seçtikten sonra ebeden kaçarlar. Ebe ise onlara eli ile dokunmaya çalışır. Ebe kime dokunursa bu defa o kişi ebe olur. Oyun sonuna kadar da bu aynı şekilde devam eder. Bu oyunun kilit püf noktası, ebenin elinin kişiye değmemesidir.
Hımbıl Oyunu
Grup halinde oynanır. Kaç kişi oynayacaksa o sayıda meyve grubu oluşturup isimlerini küçük kâğıtlara kişi sayısı kadar yazılır. Sonra bu kâğıtlar karıştırılıp oyunculara dağıtılır. Oyuncular ellerinde aynı meyve grubunu biriktirmeye çalışırlar. Sıra ile her seferinde bir meyve değiştirilir. Aynı meyve grubunu elinde ilk tamamlayan kişi "Hımbıl" diyerek elini ortaya koyar. Eli en üstte kalan hiç puan alamaz. En çok puan toplayan oyunu kazanır.
İsim-Şehir Oyunu
Grup oyunudur. Herkes eline kâğıt kalem alır. Kâğıtlara İsim-Bitki-Şehir-Hayvan-Ünlü-Ülke vs başlıklarını yazarlar. Oyunculardan biri içinden alfabeyi saymaya başlar. Diğerleri dur deyince hangi harfi söylerse o harfle başlayanları ellerindeki kâğıda yazarlar. İlk tamamlayan 10'a kadar saymaya başlar. 10 deyince herkes kalemleri bırakır. Her başlık 10 puan değerindedir. Aynı şeyleri yazanlar puanın yarısını alır. En çok puan toplayan oyunu kazanır.
Kelime Oyunu
Oyunculardan biri ortaya bir kelime atar ve sıradaki oyuncu o kelimenin son harfiyle başlayan bir kelime söylemek zorundadır. Bu oyunun insan adıyla oynanan sürümü de vardır. Kelime bulamayan oyuncu önce bir uyarı alır daha sonrada oyun dışı kalır. Bu oyun çocukların kelime dağarcığını geliştirir.
Körebe
Ebe olarak seçilen oyuncunun gözleri mendil veya bez gibi bir malzemeyle bağlanır ve ebe etrafını göremez hale getirilir. Diğer oyuncular ebenin etrafında dolaşır ve ona dokunurlar. Gözleri bağlı olan ebenin öteki oyunculardan birini yakalaması, bazen de yakaladıktan sonra kimliğini söyleyebilmesine dayanır. Yakalanan oyuncu yeni ebe olur.
Mendil Kapmaca
İki grup halinde oynanır. Ortaya bir medil konur ve gruplar eşit uzaklıkta ikiye ayrılır. Orada, oyunu yöneten (ebe) kişinin işaretiyle gruplar, mendili öncelikle kapıp eşlerine getirmeye çalışırlar. Mendili kapan, eşlerine zamanında yetişemezse, diğer gruplar tarafından mendille sırtına vurulur ve karşı grubun adamı olur. Yenen grup, yenilen grubun sırtına binerek, önceden belirlenen yerde tur atar.
Yakan Top
İki grup oluşturulur. Bir grup ortada kalır diğer grubun yarı elamanı bir tarafa, diğer yarısı diğer tarafa geçer. Öyle ki ortadaki grubun önünde ve arkasında düşman grup olmuş olur. Grup elemanlarına ilaveten bir de top alınır. Top uçlardaki grup elemanlarından birine verilir ve oyun başlar. Amaç ortadaki grup elemanlarının hepsini vurmaktır.
Dokuztaş
Bu oyun için bir topa ve dokuz tane yassı taşa ihtiyaç vardır. Öncelikle çocuklar iki gruba ayılır. İlk grup elemanları çizgiden topu taşlara doğru sırayla fırlatırlar. Amaç taşları yıkmaktır. Eğer hiç kimse taşı yıkamazsa sıra diğer gruba geçer. Taşlar yıkılınca taşın başındaki oyuncular taşları iyice dağıtır. Taşı yıkan oyuncular ise kaçmaya başlarlar. Kaçan kişileri diğer grup topla vurmaya çalışır. Onlarda vurulmadan yıkılan taşları tekrar üst üste dizmeye çalışır. Bu arada vurulan olursa o yanmış olur ve kenarda bekler. Sıranın diğer gruba geçmesi için herkesin vurulması gerekir. Vurulmadan taşı dizmeyi başarırlarsa tekrar onlar devam eder.
Evet, okuyucularımızın çoğu yukarıda bahsini ettiğimiz oyunların çoğunu mahalle arkadaşları ile zevkle oynamıştır muhtemelen. Mahallelerimiz ve sokaklarımız tekin değil diye çocuklarımızı, kardeş ve yeğenlerimizi teknolojik aletlere hapsetmeyelim. Onların oyun arkadaşları biz olalım, onlara iyi oyun arkadaşları bulmaları konusunda yardımcı olalım ve yol gösterelim.