Söz&Kalem Dergisi - Yunus Çetin
Korsakoff Sendromu…
İstemsizce yalan söyleten hastalık…
Bu hastalığa yol açan en büyük etkenlerden biri açlık.
Sağlıklı bir bedenden, açlıktan dolayı zayıf düşmüş ve Korsakof sendromuna yakalanmış bir bedene…
Gelin bu sendroma kadar vücudun ne tür aşamalardan geçtiğine yakından bakalım.
Allah korusun ama durumumuzun Gazze’de yaşananlara benzediğini düşünelim. Ya da direkt Gazze’de olduğumuzu… Büyük bir kıtlık hakim. Sınırlar kapatıldığı için dışardan da yardım gelmiyor. Bu yüzden yiyebileceğiniz hiçbir şey yok.
Açlıkla geçirdiğiniz ilk birkaç gün sizi zorlayacaktır biraz. Çünkü vücudunuz açlığa alışmaya çalışacaktır.
Yiyecek bir şey olmadığı için vücut kendi kendine beslenmeye başlayacak. Enerji depolarını (karbonhidratları, yağları ve ardından dokudaki protein kısımlarını) tüketmeye yönelecek.
Eğer aç kalmaya devam ederseniz günler ilerledikçe metabolizmanız yavaşlayacak, vücut ısınız düşecek, böbrek fonksiyonlarınız bozulacak ve bağışıklık sisteminiz zayıflayacak. Bunların yanında başınız ağrıyabilir, başınız çok kötü dönebilir hatta kusabilirsiniz.
Açlık bir tehdit durumudur. Dolayısıyla açlıktan ölmek üzere olan insanlar köşeye sıkıştırılmış bir hayvan gibi davranabilir, etraflarındaki herhangi bir değişime karşı tetikte olabilir ve algılanan tehditlere karşı çok hızlı tepki verebilir. Devam eden şiddetli yiyecek eksikliği nedeniyle sizden beklenmeyen hareketlerde bulunmanız şaşırtıcı olmayacaktır.
Günler ilerledikçe kilonuzda gerilemeler yaşayacaksınız. Vücut temel enerji ihtiyacını karşılamak için enerji depolarını kullandığında artık hayati organ ve dokulara gerekli besinleri sağlayamaz. Yani kalp, akciğerler, yumurtalıklar ve testisleriniz küçülmeye başlayacak. Kaslarınız eriyecek ve kendinizi zayıf hissedeceksiniz. Vücut ısınız düşecek ve üşüyeceksiniz. Sinirlenebilir ve konsantre olmakta zorluk çekebileceksiniz.
Aradan yirmi gün geçmiştir. Vücudunuzun çektiği zorluklar iyice belirginleşmiştir. Günden güne eriyorsunuzdur. Artık içtiğiniz su, aldığınız koku midenizi bulandıracaktır. Belki yansıyan ışık, belki duyduğunuz en ufak bir ses bile sizi çok kötü etkileyebilecektir. Artık karanlık bir odada yatağa mahkum hale gelirsiniz. Tabi eğer sığınabileceğiniz bir yer ve yatabileceğiniz bir yatak varsa… Zira Gazze’desiniz.
Aradan otuz -kırk gün geçmişse ve siz hala yeterli beslenmemişseniz sonunda vücudun kas dışında tüketebileceği hiçbir şey kalmaz. Duke Üniversitesi Yeme Bozuklukları Merkezi direktörü Dr. Nancy Zucker , "Protein depoları kullanılmaya başladığında ölüm çok uzakta değil" diyor. "Kalp kası da dâhil olmak üzere kendi kasınızı tüketiyorsunuz."
Bu aşamanın sonunda hücresel işlevler için gerekli olan proteinler parçalanır ve hücre işlevi bozulur. O zaman şu belirtilerle karşılaşabilirsiniz: Pullanan cilt, saç renginde değişiklikler ve alt uzuvlarda ve karın bölgesinde kişinin karnının şişkin görünmesine neden olan yoğun ödem… Tıpkı Afrika’daki karnı şişik, geri kalan her yeri zayıf mı zayıf çocuklar gibi…
Dışardan bakıldığında hareketsiz, tepkisiz, donuk bir haldesiniz. Artık büyük hacimli şeyleri yiyemeyecek durumdasınız. Bu saatten sonra yardımlar gelir de yemek verseler dahi yiyemeyeceksiniz. Ancak özel yollarla mineral, vitamin ve kilokalori takviyesiyle tekrar toparlayabilirsiniz. Hatta belki toparlansanız dahi çeşitli sakatlıklarınız ömür boyu devam edebilir. Mesela son 10 yılınızı hatırlamayabilirsiniz.
Ve geldik aç geçirdiğiniz ellili günlere… Yavaş yavaş öldüğünüz günlere…
Kurudur artık deriniz, bir kağıt, ince bir zar gibi gergin ve hassastır. Bir deri bir kemik… Yatakta hareket etmek bile zorlaşmaya başlar. Dedik ya bir yatağınız varsa tabi. Bu ayrı bir zorluktur çünkü hep aynı pozisyonda kalmak da zordur. Tüm kemiklerinizi hissedeceksiniz. Vücudunuzdaki her bir kemik, bir saban olmuş, erimiş olan bedeninize batacaktır. Bu yüzden belli aralıklarla ve oldukça dikkatli bir şekilde vücudunuzun yatakta çevrilmesi gerekmektedir. Tabi sizi çevirecek bir akrabanız kalmışsa… Zira Gazze’desiniz.
Siz çoktan halisülasyonlar görmeye başlamış olacaksınız. Nasıl ki kalp, akciğerler ve diğer organlar yemek yemeden zayıflayıp büzüşüyorsa, sonunda beyin de aynı şekilde zayıflar ve büzülür. Yani sıra beyninize gelmiştir.
Beyniniz eriyip hasara uğradıkça hafızanızda problemler yaşayacaksınız. Geçmişinizden bazı anılar silinmeye başlayacak. Silinen anıları beyniniz geri getirmeye çalışacak. Bunu başaramayınca yerlerini doldurmaya çalışacak. Dolayısıyla ilk etapta mantıklı gelen ancak geçmişinizle çelişen şeyler söylemeye başlayacaksınız. Yani başta da söylediğimiz gibi istemsizce yalan söyleyeceksiniz.
Örneğin bir diş hekimiyseniz “Randevum var. Hastalarım beni bekliyor.” diye bir söz söyleyebilirsiniz. Yanınızdakiler de şöyle diyecektir: “Hekimlik yaptığın hastane çoktan yıkıldı. Hatırlamıyor musun?” Bunu duyduğunuzda muhtemelen tek tepkiniz gülmek olacaktır. Ya da “Ben daha yeni evlendim” dersiniz. Karşınızdaki kişi, “Baba senin dört tane çocuğun var. Yıllardır evlisin.” dediğinde tepkiniz yine gülmek olacaktır. Kısacası Korsakoff Sendromuna çoktan girdiniz.
Bu hastalık tiamin (B1vitamini) eksikliği sonucu beyinde bozulmaların gerçekleşmesi ile ortaya çıkan nörolojik bir bozukluktur. Bu vitaminin takviyesiyle sendromdan kurtulmak mümkün. Tabi bu takviyeyi yapacak bir hastane kalmışsa… Zira Gazze’desiniz.
Hala tedavi imkanı bulmadınız ve açlığınız devam ediyor. Sonraki aşama son aşama… Ölüm…
Çok az insan doğrudan açlıktan ölür çünkü genellikle önce bulaşıcı bir hastalıktan ölürler.
Açlık, büyük oranda mineral ve vitaminlerin aşırı eksikliğinden dolayı kişinin bağışıklık sistemine zarar verir. Belki de yakalandığınız hastalıklardan dolayı ölebilirsiniz. Diyelim ki herhangi bir hastalığa yakalanmadınız. O zaman da sizi bekleyen son şu olacaktır: Ani bir kalp kriziyle kalbin durması…
Açlığa dayanmanız yaşınıza, sağlık durumunuza vb. sebeplerden dolayı değişebilir. Ancak altmış- yetmiş günün üzerinde dayanmanız pek mümkün görünmüyor. Bakın altmış- yetmiş gün diyorum. Bu yazıyı yazdığımda yedi ekimden bu yana 141 gün geçti. Gazze’ye herhangi bir yardım ulaşmıyor. Çok çok cüzi… Kuzey kesimlerineyse neredeyse hiç ulaşmıyor. Şu yukarıdaki senaryoyu yaşıyorlardır muhtemelen.
Aralarından biri belki de Korsakoff Sendromuna yakalanmıştır. Birden şöyle bir cümle kurmuştur: “Tüm Müslümanlar bize yardıma gelecekler.” İşte o zaman yanındakiler cevap vermeye bile yeltenmeyeceklerdir. Tek tepkileri gülümsemek olacaktır.
Şunu da ekleyelim: Devletler de aç kalır. Elimizden bir şey gelmese de terör devletini aç bırakabiliriz. Elbette ki boykotu yayarak ve devam ettirerek… Boykotla öyle bir hale getirelim ki günlerce beslenemeyecek duruma gelmeli. Öyle bir aç bırakalım ki şu sendroma sokalım onu. Sokalım ki olmadık yalanlar uydurduğunda bu sefer gülümseyen taraf biz olalım. En sonunda ani bir kalp kriziyle yıkılışını görelim!
Şu diyalog çok mu uzak acaba?
Netenyahu: Haması bitirdik!
Ebu Ubeyde: : )