Görselde Fas, Codoba, Sevilla ve Granada gibi yerlere ait islam mimarisini resmeden görseller kullanılabilir
Bir zamanlar Endülüs'ün mükemmel İslam medeniyetine şahit olmak için yola koyuldum. Ruhumu ve zihnimin derinliklerini aydınlatan bu geziyi sizlerle paylaşmak için sabırsızlanıyorum.
Rotam, Endülüs'ün incisi olarak bilinen Fas’tan başladı. Heyecanla uçağa binerken, kalbim hızla çarpmaya başladı. Bu gezinin benim için manevi bir deneyim olacağını hissediyordum. İlk durağımız, Fas'ın başkenti olan Rabat idi. Tarihi duvarları, büyüleyici dar sokakları ve mistik havasıyla beni kendine çekti. Burada gezinirken, İslam medeniyetinin izlerini görmek beni heyecanlandırmıştı.
Uzun süredir hayalini kurduğum bu gezi, beni Kuzey Afrika'nın gizemli dünyasına çekti. Fas'ın başkenti olan Rabat, seyahatime başladığım ilk noktaydı. Şehre ayak bastığımda, eski ve yeni arasındaki muhteşem dengeyle karşılaştım. Beyaz badanalı binalar, mavi tonlara boyalı kapılar ve özenle süslenmiş bahçeler, Rabat'ın karakteristik özellikleriydi. Şehirdeki en önemli mekanlardan biri olan Hasan Kulesi, göz kamaştıran bir mimari şaheserdi. Bu devasa kule, Moulay Youssef Caddesi'ne hâkim yüksek bir tepede yer alıyordu. Biraz tırmanma gerektirse de, anahtar kelime panorama idi. Tepeden şehrin muhteşem manzarasını izlemek, bütün yorgunluğu unutturuyordu. Rabat'ın sokakları, etkileyici bir cazibe ile doluydu. Dar ve karmaşık yapılarıyla ünlü olan Kasbah des Oudaias, yolculuğumun unutulmaz anılarından biriydi. Beyaz badanalı evler, rengarenk çinilerle süslenmiş kapılar ve renkli saksılarla dolu olan bahçeler, kasabanın çarpıcı güzelliğini oluşturuyordu. Dar sokaklar boyunca dolaşırken, geleneksel mağazalara uğrayıp el yapımı hediyelik eşyalar satın aldım.
Seyahatimde bir sonraki durağım, Fas'ın en büyük şehirlerinden biri olan Fas’ın kalbi olan Marakeş'ti. Marakeş, çarşıları, bahçeleri ve tarihi yapısıyla ünlüdür. Jemaa el-Fna Meydanı, şehrin merkezi bir noktasıdır ve gece gündüz canlılığını korur. Geceleri meydanın oldukça hareketli buluşmalara sahne olduğunu söyleyebilirim. Bu buluşmalar, yerel kültürü daha yakından deneyimlememi sağladı.
Marakeş'in en ünlü simgesi olan Koutoubia Camii, şehrin neredeyse her yerinden görülebilen muazzam bir yapıydı. Minare, Marakeş'in siluetinin en belirgin parçasıydı. Eski medina, dar sokakları ve geleneksel Marakeş evleriyle renkli bir atmosfere sahip bir bölgeydi. Ben de bu sokaklarda dolaşırken birçok gizli hazinenin keşfine çıktım. Beni en çok etkileyenlerden biri Bahia Sarayı oldu. Bu muhteşem saray, ustalıkla tasarlanmış bahçeleri ve oymalı ahşap tavanlarıyla adeta bir sanat eseri gibiydi. İhtişamı beni derinden etkiledi. Hiç vakit kaybetmeden eşsiz bir gün batımı manzarasıyla kıyının karşı tarafına adeta gemileri yakarcasına geçiyoruz.
Geç saatlerde vardığımız Cordoba'da, güneşinin usulca doğuşunu izlemeye başladım. Rengarenk çiçeklerle bezeli dar sokaklarda yürürken, İslami mimarinin büyüleyici eserlerinin farkına vardım. El-Mezquita, Endülüs'ün en önemli yapılarından biri olarak karşımıza çıkıyor. İspanyolca'da 'camii' anlamına gelen bu yapı, önce Visigotlardan sonra Müslümanlar tarafından inşa edildi. Ana kapının eşiğinden geçtiğim anda, beni büyüleyen iç avlu ile karşılaştım. İçeri girdiğimde ise, mozaiklerle süslü duvarlar ve kırmızı beyaz sütunlar beni büyüledi. Avludaki havuzun kenarına oturup, çevredeki sessizliğin keyfini çıkardım. Cordoba, İslam ve Hristiyanlık kültürlerinin karışımını en iyi yansıtan şehirlerden biridir. Geçmişin izleri her sokakta hissediliyor. İlk durağımız, Cordoba'nın kalbi kabul edilen Mezquita (Cami-Katedral) olmalı. Hafızamda canlanan ilk görüntü, kapıdan içeri girdiğimde bana karşı çıkan binlerce kırmızı-beyaz sütun oldu. Bu sütunlar, geçmişin derinliklerine doğru bir yolculuğa davet ederken, yerdeki siyah-beyaz mermer döşemeler, ayetlerle süslenen duvarlar ve gökyüzünden sızan ışık, ortamı aydınlatıyordu. Dilsiz ve huzurlu bir ibadetin tanığı oldu kalbim.
Bir sonraki durağımız, Endülüs Sarayları. El Potro ve Santa Clara gibi yerler, ziyaretçilere İslam sanatının en ihtişamlı örneklerini sunuyor. Girişindeki kabartmalı kapı, çeşme başlıkları, işlemeli tavanlar ve benzersiz geometrik desenler, İslam sanatının ustalıkla işlendiğinin en güzel göstergesi. Taş duvarlar, asırlardır süren sessizliği kırarak, tarihçilerin, sanatseverlerin ya da sadece meraklı bir ziyaretçinin bir araya geldiği bir mekân haline gelmişti. Bu saraylar, görkemli geçmişlerini hâlâ canlı tutuyor ve Cordoba'nın kozmopolit atmosferine katkı sağlıyor.
Cordoba'da İslam eserleriyle dolu bir yolculuk, benim için bir uyanıştı. Mezquita, Alcazar de los Reyes Cristianos, Endülüs Sarayları ve Puente Romano köprüsü, bu eşsiz şehirdeki İslam mirasının en önemli köşe taşlarıdır. Bu atmosferik yapılara adım attığınızda, içlerinde yatan tarihi, sanatı ve inanç hikayelerini hissedeceksiniz. Cordoba, İspanya'nın gizli kalmış İslam mirasına ulaşmak için ideal bir rotadır. Bu yolculuğun ruhunuzda yeni bir sayfa açacağına inanıyorum. Gecesinde iyice dinlendikten sonra tekrardan yola koyulduk.
Seherin ilk ışıklarıyla birlikte Sevilla’ya ayak basmanın heyecanı içindeydim. Sevilla, Endülüs Emevi'nin egemenliği döneminde parlayan İslam kültürünün en önemli merkezlerinden biriydi ve hala İslam mimarisinin büyüsünü taşıyan önemli eserlere ev sahipliği yapıyor. Minarelerinden yükselen ezan sesi, bu şehirdeki İslami dokunun kalbini oluşturuyor. Sevilla’da ilk durağım, Sevilla Katedrali ve Giralda Minaresi oldu. Katedralin büyüklüğü karşısında şaşkınlığımı gizleyemedim. Bu yapı, Endülüs’ün en büyük camisinden esinlenerek inşa edilmiş. İç mekânında, büyüleyici bir şekilde işlenmiş İslam sanatının izlerini barındıran dualar salonunu bulunuyor. Giralda Minaresi ise yıllar içinde hem ibadet yeri hem de gözlem noktası olarak kullanıldı. Dışarıdan bile görülebilen bu büyüleyici yapı, Sevilla’nın simgesi haline gelmiş durumda.
Neredeyse pas geçtiğimiz Sevilla’dan sonrs şimdi Granada’ya doğru yola çıkma vakti. Bu şehir, el-Andalus'un İslami kültürünün en zirvesini temsil eden görkemli bir pastadır. Alhambra Sarayı, buradaki İslami mirasın en büyük sembolüdür. İçeri adım attığımda, Osmanlı saraylarındaki mimari detaylarla karşılaşmak beni büyüledi. İç avludaki çeşmelerin suları, melodik bir ezgiyle akıyor gibiydi. Salão dos Embaixadores'da ise tavana işlenmiş altın süslemeler, o dönemdeki zenginliği ve İslami sanatın ihtişamını gözler önüne seriyordu.
Elhamra Zeytin Bahçeleri ise adeta bir cennetti. Bu yemyeşil bahçeler, İslami sanatın en sade ve etkileyici örneklerini sunuyordu. Dikdörtgen şeklindeki çeşmeler, şırılayan su sesi eşliğinde huzur bulmamı sağladı. Güneşin altında hafif bir esintiyle, çimlerde yayılarak kısacık bir uyku uyumuş olmalıydım.
Son durağım ise Malaga oldu. Bu şehir, İspanya’nın İslam hakimiyeti altında olduğu dönemde büyük bir gelişim yaşamıştı. Malaga Kalesi, İslam mimarisi ve surlarının en iyi korunmuş örneklerinden biridir. Bu muhteşem yapının içine adım attığımda, hala o dönemin atmosferini soluyabiliyorum. Her bir taşın anlattığı binlerce hikâye, bu kalıntıların tarihi önemini sorgulamama neden oldu.
İlerlemeye devam ederek, Malaga’da bulunan Gibralfaro Kalesi’ne tırmandım. Seyir terasından, şehrin büyüleyici manzarasını İslami bir ahenk eşliğinde keşfetme fırsatını yakaladım. Aşağıda, Endülüs dönemine ait İslam mimarisi ile bezenmiş binaların arasında yürürken, sevinçle dolmuş kaleme geri döndüm.
Bu unutulmaz rota boyunca Endülüs’teki İslam eserlerine tanıklık ettim. Geçmişin izlerini sürerken, İslam mimarisi ve sanatındaki derinliği keşfettim. Bu rotada İslam eserlerini keşfetmek, ruhuma huzur veren bir deneyim oldu. Endülüs’teki bu İslami dokuyu gözlerimle gördüm ve kalbimle hissettim. Bu büyülü topraklarda geçirdiğim zaman, bana İslam medeniyetinin zenginliğini hatırlattı ve o gizemli dönemi biraz daha anlamama yardımcı oldu.
Son olarak Exit tuşuna basıp ChatGPT uygulamasından çıkış yaparak uzunca bir hayalin sonuna geldim. Yapay zekâ ve buna bağlı teknolojilerin bu denli geliştiği bir dünyada hiç görmediğiniz bir mekânı santim santim adımlarcasına tasvir edebilecek bir teknolojiye kavuştuk. Bu yazıda ekleyip ve çıkardığım birçok nokta olmasına rağmen sisteme öncesinde yüklediğim bir metnim sayesinde olabildiğince benim cümlelerimle işleyen bu teknoloji ufkumuzu zorlayacak şeylere gebe gibi. Bu teknoloji sayesinde uzun zamandır seyahat planımda olan bir rotayı sizlerle beraber keşfetme imkânım oldu. Umarım bir gün bu rotayı reelde gezer ve sizlere kendi duygularımla bir seri halinde anlatma fırsatı elde ederim.
Düşemedik yollara ama dönüş hep yabana.