Söz&Kalem Dergisi - Selman Akman
İslam dini, insanlara bir denge, ölçü ve düzen felsefesi sunarak, bu yaşam anlayışını hayatlarının her alanında uygulamalarına olanak sağlar. Bu yaşam anlayışına, Kur’an’da geçen ‘’Biz sizi, dengeli ve ölçülü olan, orta yolu tutan bir ümmet kıldık.’’[1] ayeti en güzel örnektir. Zaman ise bu dengeli ve ölçülü yaşam anlayışının en başında gelir. Çünkü dünyada geçirilen her bir an, insana verilmiş bir sermaye hükmündedir. Dengeli ve ölçülü biçimde bir yaşam anlayışıyla bu sermaye kullanılmadığında, insan hüsrana uğrar. İnsanların, bu paha biçilemez sermayeyi ne şekilde kullandığı, onun hayatının nasıl inşa edildiğini de gösterir. Müslüman’ın zamanı kullanma biçimi, hem kendi mutluluğunu belirler hem de İslam’ı tebliğ etmede ne kadar başarıya ulaşacağını gösterir. Müslüman, sadece İslam’ı tebliğ etmekle yükümlü değildir. Aynı zamanda vaktini doğru ve dengeli kullanarak; insanlara zamanı planlama, yönetme ve kullanmada da İslam’ın en güzel örneğini sunmalıdır.
Kur’an’da Zaman Mefhumu
Allah (c.c.), birçok ayette zamana atıf yaparak ve zaman üzerine yemin ederek zamanın değerini görmemizi istemiştir. “Asra yemin ederim ki, insan gerçekten hüsrandadır. Ancak iman edip salih amel işleyenler, birbirlerine hakkı ve sabrı tavsiye edenler hariç.”[2] Allah (c.c.) bu ayette bahsettiği vasıflarla, genelde Müslümanların özelde ise İslam davetçilerinin özelliklerini belirtmiş, bu özelliklerin ehemmiyetini göstermek için de bu ayetin başında zamana yemin etmiştir. Bu özelliklerin hepsi, davetçinin en temel vazifelerindendir; bu vazifeleri en iyi şekilde yerine getirebilmek için de, zamanı en iyi şekilde kullanmalıdır. Allah (c.c.), hüsrandan kurtuluşun yolunun bu özellikleri yerine getirebilmekte olduğunu, bu özellikleri yerine getirebilmenin yolunun da zamanı anlama ve verimli kullanmada saklı olduğunu bizlere bildirmektedir.
Başka ayetlerde de gece ve gündüzün düzenine dikkat çekilerek, zamanın dengeli ve düzenli kullanılmasına işaret edilmiştir. Allah (c.c.), “Geceyi dinlenmeniz için, gündüzü de çalışmanız için var eden O’dur.”[3] diye buyurmaktadır. Gece ve gündüz, bir davetçi için her biri ayrı vazife sahalarıdır. Gündüz bir tebliğ sahasıdır ki; insanlar arasına girip onlarla sosyalleşip İslam’ı anlatmak, onlara rehberlik etmek için bir fırsattır. Gece ise davetçinin Rabbi ile irtibatını artırmasını sağlayacak bir sahadır ki; ibadet etmek, okumalarla ilmini artırmak, dünyanın meşguliyetinden sıyrılarak gecenin karanlığında kendine yönelmek ve günün yıpranmışlığını üstünden atarak kendini yenilemek için bir fırsattır.
Peygamber Efendimizin Zaman Hakkındaki Öğütleri
Hz. Muhammed (s.a.v.), her ne kadar bir peygamber olsa da bir beşerdi. Bu beşeriyetiyle yaşamının her karışını en iyi ve en güzel biçimde değerlendirmiş ve zamanı en güzel şekilde değerlendirme hususunda ümmetine rehber olmuştur. Sahabeler, O’nun (s.a.v.) zamanı kullanma metodunu örnek almış ve hayatlarını bu metotla düzenlemişlerdir. Peygamber Efendimiz, “İki nimet vardır ki, insanların çoğu onlarda aldanmıştır. Bunlar, sağlık ve boş vakittir.”[4] diye buyurmuştur. Müslümanlar, Peygamber efendimizin bu hadisinde belirttiği nasihat ve uyarıyı kendine rehber edinmeli, hem zamanını hem de boş vakitlerini en faydalı şekilde kullanmalıdır. Zamanını doğru bir biçimde değerlendirmeyen/değerlendiremeyen bir Müslüman, kulluk ve tebliğ vazifesini sekteye uğratır.
Peygamber Efendimizin, “Allah’ım, ümmetimin sabah saatlerini bereketli kıl.”[5] Duası, en verimli zaman diliminin sabah saatleri olduğunu ve bir Müslüman’ın bu saatleri kendisine fayda verecek şekilde değerlendirmesi gerektiğini hatırlatır. Müslüman, sabah vakitlerini zikir, tefekkür, istiğfar, dua ve gün içinde yapacağı hem gündelik işlerini hem de tebliğ çalışmalarına yönelik bir hazırlık aşaması olarak değerlendirmelidir.
İslam Âlimlerinin Zaman Anlayışı
İslam âlimleri, zamanlarını en verimli şekilde kullanmaya özen göstermişlerdir. İmam Gazali, “İhya-u Ulumid-din” adlı eserinde, zamanın kısacık bir süreden oluştuğunu ve insanın bu süreyi, ahiretini inşa etmek için bir hazırlık süreci olarak geçirmesi gerektiğini belirtir. Müslüman için Gazali’nin bu tavsiyeleri, kulluk ve tebliğ vazifesine daha fazla önem vermesi gerektiğini hatırlatır. Her bir vaktimizin bilincinde olmalı, Allah’ın huzurunda bu vakitlerimizin hesabını vereceğimiz bilinciyle hareket etmeliyiz.
Bir diğer büyük İslam âlimi olan İbn Kayyim el-Cevziyye de “el-Fevâid” adlı eserinde, zamanı bir kılıca benzetir ve eğer doğru kullanılmazsa sahibini keseceğini ifade eder. Bu söz, keskin ve hızlı bir şekilde akıp giden zamanın ne kadar mühim bir nimet olduğunu, boş yere harcandığında ise insana nasıl bir zarar ve kayıp vereceğini çarpıcı bir şekilde açıklar.
Zamanı Verimli Kullanmak için Yöntemler
Bir Müslüman’ın zamanı doğru ve etkili kullanabilmesi, onun kulluk ve davet görevindeki başarısını artırır; hem dünyevi, hem de uhrevi saadeti beraberinde getirir. Bir Müslüman, kulluk ve davet vazifesini en iyi şekilde yerine getirmek için aşağıdaki programlara başvurabilir:
Günlük Program Hazırlama: Müslüman birey, sabah saatlerinde ya da bir gün öncesinden gün içinde yapacağı işleri belirten günlük bir program hazırlamalıdır. Bu programda ibadetler, tebliğ çalışması, okuma ve ilim öğrenme, insanlarla iletişim ve dünyevi işler gibi başlıklara belirli vakitler ayırmalıdır. Böylece, zamanını bir düzene sokarak daha ölçülü kullanmış olur.
Öncelik Sıralaması Yapma: Günlük hayatta birden fazla sorumluluk üstlenen bir Müslüman, sorumlulukların çok, vaktin ise az olmasından dolayı işlerini ve vazifelerini önem sırasına göre düzenlemelidir. Hz. Ali’nin (r.a.) “Amellerde öncelik sırasını bilmek, aklın gereğidir.” sözü, Müslüman’ın aklını kullanarak işlerinin öncelik sırasını oluşturması açısından güzel bir öğüttür. Kulluk görevi, dünyevi işlerden daha önemli olduğu için kişi, önceliği kulluk görevlerine vermelidir.
Kendini Sürekli Geliştirme: Müslüman’ın sorumluluğu olan tebliğ çalışmaları; geniş bir ilmi birikime, güçlü bir iradeye ve sağlam bir donanıma sahip olmayı gerektirir. Bu yüzden bir Müslüman, zamanını bu donanımlara sahip olmak için çalışarak geçirmelidir. İmam Şafii “İlim öğrenmeden geçen bir gün, kaybedilmiş bir gündür.” diyerek, kendini geliştirmemenin zamanını kaybetmek olduğunu bizlere hatırlatır.
Verimli Zaman Dilimlerini Kullanma: Peygamber efendimizin sabah saatlerinin bereketine yönelik duasından bahsetmiştik. İşte bunun gibi her bir Müslüman, çalışmalarını yaparken kendisi için en verimli olan saatleri belirlemeli, kulluk ve davet çalışmalarını bu saat dilimlerine göre düzene sokmalıdır.
Boş İşlerden Kaçınma: Müslüman için zamanı en verimli ve doğru şekilde kullanabilmenin yolu lüzumsuz işlerden uzak durmaktır. İmam Malik bu konuda şöyle der: “Boş bir işte vakit kaybetmek, insanın kendine yaptığı bir haksızlıktır.” Boş işlerde zamanımızı harcayarak ne kendimize haksızlık edelim ne de bu zaman nimetini bize bahşeden Rabbimize saygısızlık edelim. Müslüman, yararsız sohbetlerde ve faydasız meşguliyetlerde vakit harcamaktan kaçınmalıdır.
Kendini Gözden Geçirme: Müslüman, gün sonunda yaptığı işleri gözden geçirerek zamanını nasıl harcadığının ve nerede kullandığının muhasebesini yapmalıdır. Her günün sonunda yapacağı bu zaman değerlendirmesi ile zamanı kullanma konusunda hangi eksikliklerinin olduğunu fark edecektir. Hz. Ömer’in (r.a.), “Hesaba çekilmeden önce kendinizi hesaba çekin” sözü, zamanın hesabını kendimize sormamız için bir hatırlatmadır.
Son olarak…
Bütün bunların değerlendirmesini yaptığımızda, Müslüman’ın zamanı nasıl kullandığı, onun kulluk ve tebliğ vazifesi konusundaki başarısı ve cenneti elde etmek için kazanacağı sevaplar açısından büyük öneme sahiptir. Kur’an’da geçen Allah’ın (c.c.) zamana yemin etmesi, Peygamber efendimizin zamanın kıymetini vurgulayan hadisleri ve İslam âlimlerinin zamanı en verimli biçimde kullanma hususundaki tavsiyeleri, Müslümanlara zamanı iyi kullanma açısından rehberlik etmektedir. Allah (c.c.) bizlere, bu rehberliği dikkate alarak zamanı en verimli ve doğru biçimde kullanmayı ve hayatının her anını O’nun rızasına uygun bir şekilde geçirmeyi nasip eylesin.
Vesselam…