Söz&Kalem Dergisi - Furkan Aslan
Esirgeyen ve bağışlayan Allah’ın adıyla…
İnsanlığın tarih sahnesine çıkışından bugüne, sürekli hak ve batıl mücadelesi vuku bulmuştur. Aziz İslam’ın kutlu öğretisine göre bu durum, kıyamet sabahına kadar da devam edecektir. Sünnetullah (Allah’ın varlık âlemindeki yasası) gereği gerçekleşen bu olaylar dizini, imtihan aleminin bir parçası olarak da bilinmektedir. İnsanlık mektebinin cem olunduğu günden bu yana süregelen bu mücadele, çeşitli sahalarda kendini göstermiştir. Bu mücadele sahasının temel dinamikleri, bazen itikadi ve kültürel, bazen ekonomik ve siyasi bazen de sosyal ve ahlaki değerler üzerinde gerçekleşmiştir. Bu sapma biçimlerini araştırmak ve akabinde önlemeni almaya çalışmak, her bilinçli Müslümanın yapması gereken tabii bir sorumluluktur. Nitekim Kur’an’ı Kerim, sürekli geçmiş olaylardan ders almamızı ve mevcut olayları da iyi okumamızı emretmektedir. Bizde bu yazımızda, çağımızda ki ahlaki sapmalardan birisi olan “Toplumsal Cinsiyet Teorisi” üzerinde duracağız.
Toplumsal cinsiyet, yaygın olan tanımı ile “bireyin belli bir cinsten olduğuna ilişkin bilgiye, bu bilgi dâhilinde olmak üzere toplumsal düzlemde bireyden beklenenlere ve toplumda bireye biçilen konuma işaret eder.” Yani anlaşılmaması için bir muammalar paradigması gibi bir tanım. Birde literatürdeki asıl ve daha detaylı bir tanımını paylaşalım, “Toplumsal cinsiyet, kadınlık ve erkeklik ile ilgili ve bunlar arasında ayrım yapan özellikler dizisidir. Bağlama bağlı olarak bu, cinsiyete dayalı sosyal yapıları (yani cinsiyet rollerini) ve cinsiyet kimliğini içerebilir. Çoğu kültür, cinsiyetin iki kategoriye ayrıldığı ve insanların birinin veya diğerinin parçası olarak kabul edildiği (oğlanlar/erkekler ve kızlar/kadınlar) bir cinsiyet ikiliği kullanır; bu grupların dışında olanlar ikili olmayan şemsiye terim kapsamına girebilir. Yani toplumsal cinsiyet, üçüncü cinsiyetleri de içerisinde kapsayan bir terimdir.”
Evet, daha anlaşılır olan bu tanımdan anladığımız üzere toplumsal cinsiyet demek, üçüncü cinsiyet diye uydurulmuş bir sapmayı kabul etmemiz demektir. Ülkemizde İstanbul Sözleşmesinin kabulü ile tanık olduğumuz bu kavram, toplumun ahlaki, sosyal ve kültürel temeline dinamik koymaktır. Gelin, mahremiyet alanını pervasızca ihlal eden bu anlayışın bir teorisyeni ve iki savunucusunu birlikte tanıyalım…
1-John Money
John Money, “Toplumsal Cinsiyet” olarak dilimize tercüme edilen “Gender” kavramını üreticisi. Aslen ABD’li, Yeni Zelandalı doğumlu ve kuvvetle muhtemel köken olarak Yahudi olan bu şahıs, kayıtlara “Bilim Tarihinin En Ahlaksız Deneyi” olarak geçen sapkınlığın da teorisyeni. Money’in uzun uğraşlar ve şeytani planlar ile yaptığı deneyini şöyle özetleyebiliriz:
Kanadalı olan Janet ve Ron Reimer çifti, henüz 18 aylık olan ikizlerini bir hastalıktan ötürü hastaneye yatırır. 27 Nisan 1966 sabahı bir telefon aldılar. “Ufak bir kaza” olmuştu ve gelip doktoru görmeleri gerekiyordu. Anne ile baba hastaneye vardıklarında, “ufak kazanın” ikizlerden biri olan Bruce’nin erkeklik organını tamamıyla yakan bir kaza olduğunu öğrendiler. Çiftin o günden sonraki ayları kâbuslar içinde geçti. İki rakip gazete çok geçmeden olayı duydu ve sayfalarına taşıdı. Gerçi haberde çocuğun adı geçmiyordu, ama “Ya duyulursa?” korkusu, aileyi sürekli tedirgin ediyor ve tedbirli davranmaya zorluyordu.
Meş’um kazanın üzerinden on ay kadar geçtikten sonra, bir Şubat akşamı, Ron ve Janet televizyon seyrederken, John Money adlı bir doktorun katıldığı programa rast geldiler. Bu programda Dr. Money, Baltimore’daki Johns Hopkins Hastanesinde gerçekleştirilen cinsiyet değiştirme ameliyatlarının harikulâde sonuçlarından (!) bahsediyordu.
Bu ahlak dışı deneyi suç işleyerek yapan Money, bunu bir başarıymış gibi lanse etti. Tüyler ürperten bu hadise, Batı dünyasında Bilim anlayışının nasıl şekillendiğini de göstermekteydi. Bu deneyden sonra Money, Toplumsal Cinsiyet üzerine şeytani çalışmalarını artırdı ve ismi lazım olmayan sapkın güruhun destekçisi oldu.
2-Alfred Kinsey
Tam adıyla Alfred Charles Kinsey, ABD’li biyolog ve zooloji profesörü. Hayatının büyük bir kısmını ‘’Arı araştırmacısı’’ olarak geçiren Kinsey, her ne olduysa yaşamının son 15 yılında insanın cinsel davranışlarını incelemeyle geçirdi.
İfsad şebekelerinin akademik temsilcilerinden olan Kinsey, 1948 yılında adına kendi ismini verdiği ‘’Kinsey Raporu’’ isminde bir bildiri yayınladı. Bu raporda savunduğu iddia, güya insanların alternatif bir cinsiyet arayışında olduğu ve bu gerçek ile yüzleşmenin kaçınılmaz olduğunu savundu.
Kinsey’in gayr-ı ahlaki anlayışına göre cinsellik, ahlaktan bağımsız bir eğilimdir. Cinsellik demek, biyolojik ve sosyolojik yönü olan ve fakat ahlaki yönü olmayan bir objeden ibarettir. Yine bu teorisine göre cinsellik için herhangi bir yaş sınırlandırması da yoktur. Kinsey’in mezkur yorumları, Batı toplumunda bile büyük bir tepki toplamış ve hakkında dava açılmıştır. Fakat ne yazık ki, önlem olarak Batı’da herhangi ciddi bir adım atılmamıştır.
3-Robert Stoller
1924-1991 yılları arasında ABD’de doğup orada ölen Stoller, bir önceki iki isim gibi Yahudi bir aileden gelmekte ve kendisi de Yahudi olarak bilinmektedir. Stoller, eğitimine Ucla Tıp Fakültesi’nde başladı. Akabinde psikiyatri alanına yöneldi ve uzun bir süre Antropoloji alanına yoğunlaştı. Stoller, 1968’de yayımlanan kitabına ‘’Toplumsal Cinsiyet’’ ismini verdi. Stoller, bu kavramı akademik çevrelere olabildikçe yaymaya çalışıp literatürde yer edinmesini sağladı. Öyle ki, 9 kitap ve 115’ten fazla makale yazdı. Tüm yazılarında ‘’Toplumsal Cinsiyet’’ kavramını işledi ve dilediği şekilde anlam verdi.
Stoller, sürekli cinsiyet değiştirmenin patolojik bir vaka olduğunu ve insan için güya doğru (!) bir tedavi yöntemi olduğunu savundu. Bu ahlaksız fikirleri öylesine şekillendi ki, kimi çocuklar üzerinde tıpkı Money gibi deney yapmaya yeltendi. Bu fikirlerinin yanı sıra Stoller, sürekli üçüncü bir cinsiyetin daha var olduğunu ve onu ortaya çıkarmak için her yolu denemeyi gerektiğini belirtti. Nihayetinde Stoller, 1991 yılında evinin yakınında bulunan bir yerde ahlak dışı argümanlar üreten Yahudi bir bilim (!) insanı olarak trafik kazası sonucu öldü.
*
Elbette okuyucularımız, modern dönemde ahlaksız akımların en önemli üç temsilci ve teorisyeninin Yahudi olduğunu tesadüfe bağlayamaz. Batı toplumunun Bilim anlayışını Ortaçağ’daki gayr-ı ahlaki ve insani bir zihniyete dönüştürmeye çalışan bu tiplerin tamamının Yahudi olması, bizlere çok şeyi anlatıyor. Örneğin, Biyolog Richard Dawkins, Sosyolog Comte ve Emile, Psikolog Freud ve Erich Fromm bunlardan bazılarıdır.
Binaenaleyh günümüz Yahudi kültüründe, ‘’Üstün Irk’’ anlayışı olduğu gibi ‘’Üstün İnanç/Din’’ anlayışı da bulunmaktadır. Yahudilik dışındaki tüm dinleri bir şekilde tahrifata uğratmak için her yol deneyen Yahudiler, bunu en çok da bilim üzerinden icra etmektedir. Yahudiler, Bilim üzerinden toplumları kendi inanç ve itikatlarından uzaklaştırıp dinden soyutlanmış bir toplum oluşturmaya çalışmaktadırlar. Bu metodun neden ise sadece tahrif ettikleri Yahudiliği ayakta tutmayı istemeleridir.
*
Asıl konumuz olan ‘’Toplumsal Cinsiyet’’ safsatasının birey, toplum, ahlak, inanç ve kültür üzerindeki olumsuz yansımalarını maddeler halinde sıralayalım:
1- Toplumsal cinsiyet yolu ile ifsad şebekeleri, insanın biyolojik gerçekliğini yok saymakta ve tehdit etmektedir.
2- Toplumun temeli ve insanlık mektebinin saadet vesile olan aile kurumuna zarar vermektedir.
3- Bireyler, toplumsal cinsiyet yolu ile kimlik karmaşasına sürüklenmektedir.
4- Toplumsal cinsiyet teorisi, ahlaki sınırları belirsizleştirmekte ve olabildikçe bulanık bir hale getirmektedir.
5- Bu teoride erkek ve kadın arasındaki doğal ve tabii farklar, ortadan kaldırılmaya çalışılmaktadır. Halbuki bu durum, en başta biyoloji bilimini yok saymaktır.
6- Toplumsal cinsiyet teorisinde toplumun kültür, gelenek ve değer yargıları, ayaklar altına alınmaktadır. Dahası bu anlayış, toplumu daha fazla bireyselci ve kimliksel bir yapıya hapsetmektedir.
7- Toplumsal cinsiyet teorisi, ebeveynlik rollerini karmaşıklaştırmakta ve çocuklar üzerinde kötü bir izlenim bırakmaktadır. Üstelik çocuklar, fıtratları dışında kendilerine dayatılan farklı kimlikler ile karşı karşıya bırakılmaya çalışılmaktadır.
Kaynakça ve İleri Okuma:
Şimşek, Ü., 2019, Toplumsal Cinsiyetten Toplumsal Cinnete, Akıl Fikir Yay.
Merter, M., 2023, Hekatonla Son Tango, Ketebe Yay.